Mesut Toprak: “Şimdi konuşma sırası bizde!”
4. Vardiya İşçi Dayanışması, Kod 29’a karşı “Güvenceli Gelecek İstiyorum” pankartıyla Tur Assist firmasının Şişli’de bulunan genel merkezi önünde basın açıklaması gerçekleştirdi.
Açıklamada, geçen yıl Eylül ayında Mapfre-Tur Assist firmasından iyi niyet ve ahlak kurallarını ihlal olarak bilinen Kod29’la işten atılan Mesut Toprak, Kod29’un iktidar eliyle patronlara altın tepside sunulmuş bir imtiyaz olduğunu, bu imtiyazın patronlar elinde bir intikam hareketine dönüştüğünü söyledi.
Toprak, “Bu bir basın açıklaması metni değildir. Bu emeğin ezilmesi üzerinden iktidar kuran, işçiyi posası çıkana kadar sömürüp sonra kenara atan, Kod29’u elinde bir cezalandırma aracı olarak kullanan, işçinin kıdem, ihbar ve işsizlik maaşı haklarını elinden alarak açlığa mahkûm eden patronların bu intikam hareketine, haksız egemenliğine karşı ekmek, adalet, özgürlük için birlikte mücadeleye çağrı metnidir” diye belirttiği açıklamada ortak mücadele çağrısında bulundu.
Şimdi konuşma sırası bizde diye seslenen Mesut Toprak’ın konuşmasından satır başlar şöyle:
Kod29 denen sosyal kelepçeye vurularak işten çıkarıldım
“Bugün haksız yere Tur Assist tarafından Kod29 hükmüyle işten atılmış ve hakları gasp edilmiş bir işçi olarak buradayım. Ve diyorum ki tam 365 gündür işsizim. Evet tam bir yıl önce bugün çalışma koşullarının uygunsuzluğuna karşı çıkmamdan dolayı teşkilatlanmış yöneticiler ve kumpasçı insan kaynakları eliyle anti emek yasalarının vermiş olduğu yetkiyle tüm haklarım gasp edilerek Kod29 denen sosyal kelepçeye vurularak işten çıkarıldım.”
Aynı sorunu yaşayan arkadaşlarımdan beraber hareket etmeyi talep ediyorum
“Biliyorum ki salgın döneminde benim gibi işinden atılan, ücretsiz izine çıkarılan hakları gasp edilen yüz binlerce işçi var. Bu insanlardan bu süreçte destek mesajları da aldım, birbirimizle dayanışmanın yeni yollarını da bulduk. Şimdi bu sosyal kelepçeye mahkum yaşayan işçi dostlarımdan dayanışma ve bu sorunu çözmek için beraber hareket etmeyi talep ediyorum.”
Kod29 iptal edilmeli ve mağdurlarına hakları iade edilmelidir
“En temel talebim şudur: Yargılamayı ve iyi niyetli; ahlaklı davranış sorgulamasını patronlar yapmamalıdır. Türkiye’de yaşayan her insan onurlu bir şekilde çalışıp evine ekmek götürme hakkına sahip olmalıdır. Dolayısıyla damgalayıcı bir madde olan 25/2 ya da Kod29 iptal edilmelidir. İptal edilmeli ve bu maddenin mağdurlarına hakları iade edilmelidir.”
Çünkü Kod29 salgın döneminde sadece işten atmanın temel ve patronlar için temiz kılçıksız bir yolu olarak kullanılmıyor, aynı zamanda bir tehdit. İşverenin işçiyi istediği koşullarda çalıştırmasını da beraberinde getiriyor ve bunun sonucu örgütsüz işçiler, iş cinayetlerinin artması, kayıtsız ve güvencesiz çalışma olarak karşımıza çıkıyor.”
Şimdi güç gösterisi zamanı!
“Dünyadaki bütün zenginlikleri yaratanlar olarak egemen sınıfın pençesinden almamız gereken hayatlarımız ve kazanacağımız bir dünya var.
İşte hayat memat meselesi budur!”
Sinbo İşçisi Türker: “İş güvencemiz elimizden alındı”
Açıklamada Sinbo’dan Kod29’la işten atılan ve fabrika önünde direnen Dilbent Türker de söz alarak: “Bizler anayasal hakkımızı kullandığımız için, insanca çalışma koşulları talep ettiğimiz için kod 29’la damgalanarak iş akdimiz feshedildi, tazminat haklarımız gaspedildi. İşçilik sicilimiz bozuldu ve geleceğimiz, hayatımız, iş güvencemiz ellerimizden alındı” diyerek bir yıldır devam eden mücadele deneyimlerini paylaştı. Bütün işçileri emekçileri, emek örgütlerini ve demokratik kurumları dayanışmayı örmeye, fiili meşru mücadele hattını büyütmeye davet etti.
DİSK Enerji Sen, TOMİS, Dev-Tekstil, SODAP, Gençlik Meclisleri, Öğrenci Dayanışması ve Kırkyama’nın destek verdiği eylem “Yaşasın sınıf dayanışması” ve “Direne, direne kazanacağız” sloganları eşliğinde son buldu.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
Basına ve kamuoyuna;
Bu bir basın açıklaması metni değildir. Bu emeğin ezilmesi üzerinden iktidar kuran, işçiyi posası çıkana kadar sömürüp sonra kenara atan, Kod29’u elinde bir cezalandırma aracı olarak kullanan, işçinin kıdem, ihbar ve işsizlik maaşı haklarını elinden alarak açlığa mahkum eden patronların bu intikam hareketine, haksız egemenliğine karşı ekmek, adalet, özgürlük için birlikte mücadeleye çağrı metnidir.
Kronikleşen ağır bir işsizlik, yaygın ve derin yoksulluk altında gitgide ezilen işçi sınıfı için zafer kazanmasının ne kadar önemli olduğunu söylemeye gerek yok. Meselenin bağrında yatan neden ve dinamikler sır değil.
Kod29 iktidar eliyle patronlara adeta altın tepside sunulmuş çok somut bir gerçekliktir. Bu gerçeklik patron sınıfının intikam hareketine dönüşmüştür.
İşte bugün Tur Assist gibi emek ve işçi düşmanı şirketler yüzünden yaşamak zorunda bırakıldığımız Kod29’lu günlerin ifşası olacak bu metin.
Şimdi konuşma sırası bizde!
Bugün haksız yere Tur Assist tarafından Kod29 hükmüyle işten atılmış ve hakları gasp edilmiş bir işçi olarak buradayım. Ve diyorum ki tam 365 gündür işsizim. Evet tam bir yıl önce bugün çalışma koşullarının uygunsuzluğuna karşı çıkmamdan dolayı teşkilatlanmış yöneticiler ve kumpasçı insan kaynakları eliyle anti emek yasalarının vermiş olduğu yetkiyle tüm haklarım gasp edilerek Kod29 denen sosyal kelepçeye vurularak işten çıkarıldım. Hemen sonrasında operasyon müdürü Murat Demirmen’in çalışanlara beni örnek göstererek tehdit ettiği gerçeğini de öğrendim.
Zaten Tur Assist pandemi döneminde evden çalışmayla birlikte çalışma koşullarını daha da ağırlaştırmıştı. Çalışanları fazla mesaiye zorluyor, evden çalışmada ise mesai kavramı kayboluyordu. Şirkete uzak ama patrona yakın çalışıyorduk. Günlük vardiyalarımız sürekli değişiyor ve çalışma saatleri çalışacağımız günün akşamı haber veriliyordu. Bütün hayatımızı Tur Assist’in dengelerine göre belirlememiz isteniyordu. Özel hayat alanın tümüyle elimizden almaya sebep olan bir durumdur bu. Aynı zamanda bu durum Tur Assist’te sosyal hayat ve iş dengesinin bozukluğunu da gözler önüne seriyor.
Ayrıca sağlık raporlarımı işlerine geldiği gibi işliyorlar veya iptal ediyorlardı. Bunu benim kusurum olarak gösterip belli bir süre sonra raporlu günleri devamsızlık olarak kaydedip performans karneme eksi not olarak yansıtıyorlardı. Dahası hükümetçe belirlenen asgari ücret zammını da maaşımızda göremiyorduk, %3 gibi belirledikleri daha düşük bir oranla zam yapıyorlardı.
Bir de çalıştığım birim hukuksuz bir şekilde iş sözleşmeme aykırı ve beni işten atmayla tehdit ederek değiştirilmiş ve maaşım düşürülmüştü. İşçi düşmanı operasyon müdürü Murat Demirmen düşürülen ücrete karşı çıkmama, “seni çalıştırdığımıza şükret” diyerek bir de minnet etmemi bekliyordu.
Bütün bunların yanında Kod29’un keyfi kullanımıyla da Tur Assist iş ahlakına aykırı fiillerine bir yenisini daha eklemişti.
Söyler misiniz ahlak ve iyi niyetle ilgili olarak bir işçiyi yargılamak ve bu sebeple işten atmak için olması gereken nedir? Yani patronun elinin hukuken çok güçlü ve somut kanıtlara dayanıyor olması gerekmez mi? Üstelik günde ortalama 500 işçi, çoğu yerde de toplu olarak ahlaka ve iyi niyete aykırılıkla suçlanıyorken?
Gerçekte olan şu ki; sendikaya üye olmak, uygunsuz çalışma koşullarına, düşük ücret zammına itiraz etmek, patronunuzun istemediği, sevmediği bir şey istemek veya anayasa ile güvence altına alınmış temel haklarınız için mücadele etmek Kod adı 29 olan maddeyle tamamen ilgisiz sebeplerle işten atılmanıza neden oluyor.
Bu haksız durumu düzeltmek ve hakkım olanı alabilmek için elbette mahkemeye başvurdum. Geçen bir yılda tek bir duruşma görülebildi sadece.
İşte bu yüzden işçi davalarının mahkemeleri ihtisaslaşmalıdır. Bunun yanında işçilerin iş mahkemelerinde dava açabilmeleri için sosyal ve hukuki desteği tam olmalı, ayrıca işe iade davası yanında iftira davası da açabilmeleri için destek almaları sağlanmalıdır.
Aslolan ve en önemlisi, işçinin işten atıldıktan sonra hakkını mahkemede aradığı düzen yerine işçinin iş güvencesini sağlayan ve patronun iddiasını işten çıkarmadan önce kanıtlamak zorunda olduğu işleyişin kurulmasıdır.
Şimdi iki temel sorunum ve talebim var. Birincisi bireysel olan. Haksız yere üstelik iftiraya uğrayarak ve tüm haklarım gasp edilerek işimden atılmamla ilgili. Üç yıla yakın emek verdiğim firma, işten çıkarmaların yasak olduğu salgın döneminde tazminatsız ve işsizlik maaşı alamayacağım şekilde iş akdimi feshetmişti. Bu açıdan hakkımın iadesi için dava sürecine başlamış bulunuyoruz. Bu davadan ve firmadan tek beklentim uzlaşma yoluyla veya değil hakkımın iade edilmesidir.
İkinci temel talebim ise daha geneldir. Çünkü biliyorum ki salgın döneminde benim gibi işinden atılan, ücretsiz izine çıkarılan hakları gasp edilen yüz binlerce işçi var. Bu insanlardan bu süreçte destek mesajları da aldım, birbirimizle dayanışmanın yeni yollarını da bulduk. Şimdi bu sosyal kelepçeye mahkum yaşayan işçi dostlarımdan dayanışma ve bu sorunu çözmek için beraber hareket etmeyi talep ediyorum.
Bu iki temel talebim aslında en temelde bir tek sorunla ilgili. O da Kod29 da denilen madde 25/2 hükmüdür. Bu hüküm firmalara sanki kolluk gibi soruşturma ve kovuşturma yapma ve sanki mahkeme gibi yargılama ve sanki ceza kurumu gibi işten çıkarmayla infaz etme imkanı veriyor. Bu madde salgın döneminde sıkça kullanılan bir yöntem olmuştur ve birçok işçi ve ailesi bu maddenin ceremesine katlanmak zorunda kalmıştır.
Onun için en temel talebim şudur: Yargılamayı ve iyi niyetli; ahlaklı davranış sorgulamasını patronlar yapmamalıdır. Patrona bu kadar ucu açık ve silah olarak kullanabileceği bir imkan verilmemelidir. Türkiye’de yaşayan her insan onurlu bir şekilde çalışıp evine ekmek götürme hakkına sahip olmalıdır. Dolayısıyla damgalayıcı bir madde olan 25/2 ya da Kod29 iptal edilmelidir. İptal edilmeli ve bu maddenin mağdurlarına hakları iade edilmelidir.
Çünkü Kod29 salgın döneminde sadece işten atmanın temel ve patronlar için temiz kılçıksız bir yolu olarak kullanılmıyor, aynı zamanda bir tehdit. İşverenin işçiyi istediği koşullarda çalıştırmasını da beraberinde getiriyor ve bunun sonucu örgütsüz işçiler, iş cinayetlerinin artması, kayıtsız ve güvencesiz çalışma olarak karşımıza çıkıyor.
Daha açık görüldü ki bu pandemi koşulları değil işçi sınıfının baskı ve ölüm girdabına maruz bırakıldığı savaş koşullarıdır. Öyleyse birbirinden habersiz milyonlar olarak ağır sefalet koşullarına ve sömürüye daha fazla kurban gitmemek için sendika ve konfederasyonlar başta olmak üzere sınıfın kurum ve kuruluşları inisiyatif almalı ve bu sömürü düzeni, ve icra komitesi iktidara karşı kitlesel olarak harekete geçilmesini sağlamalıdır.
Eğer harekete geçilmezse, bu rezil geleceğin rezil tohumlarını ekenler, ücretsiz izin ve Kod29 gibi maddelerin iş yasalarının ve çalışma rejiminin kendisi haline gelmesi için adımlar atacak ve bu uzun sürmeyecek. Tüm kritik hak edişler kaldırılacak. Bunun için yol yapıyor ve işçi sınıfını test ediyorlar.
Şimdi güç gösterisi zamanı!
Dünyadaki bütün zenginlikleri yaratanlar olarak egemen sınıfın pençesinden almamız gereken hayatlarımız ve kazanacağımız bir dünya var.
İşte hayat memat meselesi budur!
Buradan ayrıca; en gerekli ve basit ihtiyaçların bile korkunç bir güçlükle temin edilmeye çalışıldığı; görmenin, düşünmenin imkansızlaştırıldığı bir yaşamda özgür düşüncenin ve özgür konuşmanın baskı altına alınmasına teslim olmayan bütün onurlu insanların öfkelerini ve memleketin birçok yerinde devam eden ateşten gömlek sayılan direniş ve grevleri selamlıyorum.