Büyük tarihi zafer

Komünist Parti tekrar ortaya çıktı. Ama en çok oyu herhangi bir sol gruba bağlı olmayan bağımsızlar kazandı. Bunlar da yıllardır halk protestoları içinden doğan kişilerdir.

8 Kasım 2019’daki büyük kitlesel yürüyüş – Fotoğraf: AFP

Geçtiğimiz hafta sonu pandemi koşullarına rağmen, Şili’de iki gün süren seçimler yapıldı. Seçimler birçok açıdan yalnız Şili için değil tüm Latin Amerika kıtası hatta dünyamız açısından önemliydi. Çünkü bilindiği gibi 1980 yılında o dönemin başkanı Pinochet anayasa değişikliği yaparak neoliberal politikaları uygulamaya başlamış ve her şeyin özelleştirilmesinin ülke halkını nasıl refaha ulaştıracağını ballandıra ballandıra anlatmıştı. O günden sonra da neoliberal politikalar tüm kıtaya yayılmaya başlamıştı. Herkesin gözü Şili’de olmuştu.

Hafta sonu yapılan seçimlerle bu anayasayı değiştirecek ve yeni bir anayasa yazacak 155 kişilik Anayasa Meclis üyelerinin seçimi yapıldı. İlk olarak, şu an iktidarda olan sağcı parlamenterlerin değil de Küba’daki gibi, Şili halkının kendi seçtiği kişilerin yeni anayasayı yazacak olması başlı başına önemlidir. İkinci önemli olan ise ilk kez 16 bölge valisi, 346 belediye başkanı ve meclislerin seçiminin yapılmasıdır. Şimdiye kadar valiler devlet başkanı tarafından atanırdı ve yetkileri yok denecek kadar azdı. İlk defa gerçek yetkileri ve bütçeleri olan vali ve belediye başkanları halk tarafından seçiliyor. Kentler belirli bir bağımsızlığa kavuşmuş olacaklar. O nedenle seçimler tarihi öneme sahipti. Pandemi koşullarına rağmen yapılmış olması da halkın bu konudaki dayatmasındandır. Bir kez ertelendi ama iktidarın artık kaçacak deliği kalmadı. Artık ne olacaksa olmalıydı.

Seçim sonuçları

Seçimlerden sonraki Pazartesi Şilililer yepyeni bir ülkeye uyandıkları coşku ve sevinci içindeydiler. Seçim öncesi yapılan kamuoyu yoklamaları bile böyle bir sonucu tahmin edememişti.

Seçimler sakin geçti ama katılım azdı. Anayasa Kongresi üyelerinin hepsi kesinleşti. Bazı valilik ve belediyelerde belirsizlik var ve ikinci tur olabilir ancak buna rağmen sonuç bellidir. Ülkeyi ellerine almış hatta bu konuda klanlar oluşturmuş sağ güçler 1965 yılından beri en büyük yenilgilerini aldılar. Şanslarını yükseltmek için bir blok olarak katılmalarına rağmen oyları %21’de kaldı. Bu da 1/3 çoğunluk bile etmiyor. Bu oran çok önemli, çünkü iktidar güçleri anayasanın değişmesini istemedikleri için halk oylamasına sunulmadan önce parlamentonun yazılacak yeni anayasayı 1/3 çoğunluk ile reddetme hakkını koşul olarak koymuşlardı. Seçim sonucu onlara bu gücü de vermiyor. Şimdi seçilen halk temsilcilerinin yazacağı yeni anayasa parlamento reddine takılmadan referanduma sunulabilecek.

Bir diğer önemli nokta seçimlerin önümüzdeki yıl yapılacak olan başkanlık seçimlerine ışık tutmasıdır. Alınan sonuçlara göre şimdiye kadar seçilen politikacıların şansı olmayacaktır. Sol içinden bir adayın devlet başkanı seçilmesi kesin gibi görünüyor.

Seçimlerin galibi sol güçler oldu. Öldü denilirken yeniden doğdular. Büyük kazanç sağladılar. Komünist Parti tekrar ortaya çıktı. Ama en çok oyu herhangi bir sol gruba bağlı olmayan bağımsızlar kazandı. Bunlar da yıllardır halk protestoları içinden doğan kişilerdir. Sol güçler Anayasa Yazma Konseyinde %70’in üzerinde temsil edilecekler. Sağdan sadece 3 aday 155 kişi arasına girebilmiş. Bu Pinochet Anayasasının kesin öldüğünün belgesidir. Artık bu anayasanın üstünden ülkeye çöreklenmiş olan politikacılar ve sülaleleri politik sahneden silineceklerdir.

En ilginç olan da ülkenin başkenti olan Santiago Şili’deki en önemli belediyelerden biri olan Recoleta belediye başkanlığını oyların %65’ini alarak Komünist Partisi lideri Daniel Jadue’nin kazanması oldu. Yine başkent belediyesinin birinde daha KP önde gelenlerinden İraci Hassler kazandı. Sağ güçler şimdiye kadarki en büyük kalelerini kaybetmiş oldular. Ayrıca Daniel Jadue önümüzdeki yıl yapılacak devlet başkanlığı seçimlerinin de favori adaydır. Yani önümüzdeki dönemde Şili devlet başkanı bir KP’li olabilir. Ya da bu süreçte çıkacak başka bir sol lider iktidara gelebilir. Bu gerçeklik sağdaki başkan adaylarının geri çekilmesini ve ortak bir sağ aday gösterme çabalarını başlattı. Evet, gazete başlıkları doğrudur: “Neoliberalizm Anavatanında Tarihe Gömüldü.” Neoliberalizm Şili’de doğdu ve Şili’de öldü.

Anayasa 9 ay içinde yazılacak ve gerekirse 3 ay daha uzatılabilecek. Sonra referandum yapılacak. Bu süreç içinde araya başkanlık seçimleri de girebilir. Hafta sonu yapılan seçimler sonrası Devlet Başkanı Pinera’nın son durumu değerlendirerek yeni önlemler alması ve kabinede değişikliğe gitmesi bekleniyor.

Yazılacak Yeni Anayasa

Yıllardır Şili halkları bu neoliberal Pinochet yasasından çok acılar çektiler. Herşeyin özelleştirilmesi ve ülkenin finans kapital güçleri tarafından soyulmasının acılarını çok derin yaşadılar. Yeni anayasanın yeni bir yapılandırma getireceği temel konular güvenlik, işsizlik, sağlık, yolsuzluk ve sosyal güvenlik, sosyal adalet sistemi olarak belirtiliyor.

Sosyal güvenlik sistemi tamamen özelleştirilmiş. Pandemi döneminde bunun acısını Şilililer çok kötü yaşadılar. Emeklilerin durumu sosyal güvenlik sisteminin halka neler getirdiğini anlatmaya iyi bir örnek olabilir. Pandemi de bu durumu dayanılmaz hale getirmiştir.

Çalışan herkes maaşının %10-12’lik tutarını özel emeklilik kurumuna yatırmakla yükümlüydü. Hesaplara göre bu özel fon çeşitli yatırımlar yaparak, parayı işleterek, faize verip emeklilerin birikimlerini değerlendirerek gelecekte onlara güzel bir emekli maaşı garanti edecekti. Ancak gerçek böyle olmadı. Emekliler asgari ücretin de altında maaş almaya başladılar. Asgari ücret Şili’de 390 dolarken emeklilerin çoğu 250 dolar maaş alırlar. Kadınlar ise bu maaşın yarısını alıyorlar. Bununla yaşamaları olanaksız ve pandemi durumlarını daha da kötüleştirdi. Özel emeklilik kurumunun durumu nedir? Daha fazla maaş veremeyecek durumda mıdır? Bağımsız ekonomistlerin incelemelerine göre Şubat 2020’ de bu fonun karı 195 milyar dolarmış. Ve hissedarların arasında bu para bölüşülmüş.(1) İnsanın çıldırası geliyor.

Son olarak pandemi döneminde emeklilerin bu yoksulluğuna karşı parlamento yardım yapmak yerine bir yasa çıkartarak emekli maaşından belirli miktarda para çekmeye izin verdi. Yani emeklilerin gelecekteki maaşlarının daha da azalması uğruna kredi çekmelerinin yolu açıldı. Bu da büyük protestolara yol açtı. Bunun üçüncü kez yapılması da kabul edildi ama Pinera yasayı protestolar nedeniyle geri çekmek zorunda kaldı. Emeklilik elbette yeni Anayasada değiştirilecek olan şeylerden bir tanesidir. Artık kimse özel sosyal güvenlik sistemini kabul etmeyecektir. Yeni anayasada tüm sosyal hizmetlerin kamulaştırılıp devlet güvencesi altına alınması öngörülecektir.

Öngörülen temel konulardan diğeri de cinsler arasındaki eşitlik konusudur. Bilindiği gibi bu konuda Şili kadınları Latin Amerika ülkelerinde protestoların en canlı örneklerini verdiler. Feminist hareket Yeni Anayasa Konseyine %45’lik kota konulmasını sağladı ve ilginç bir şekilde seçilen 155 kişinin %55’i feminist kadınlar. 79’u kadın 76’sı erkek olan Konsey üyelerinin yaş ortalaması 45. Artık feministler kendi taleplerini anayasaya yazdırabilecekler.

Anayasa Konseyine seçilenlerden biri olan feminist eylemlere başından itibaren katılmış Constanza Schonhaut da genç bir solcu ve yazacakları anayasaya girdirecekleri şeyleri şöyle söylüyor: “Bakımı, yani kadınların çoktandır yapageldiği yaşlı ve çocuk bakımı, ev işleri gibi şimdiye kadar görünmeyen emeğini gören, tanıyan bir devlet eksenini örgütlemek. Eşitlikçi, kapsayıcı ve müzakereci bir demokrasi. İnsanların kendi yaşamları üzerinde söz sahibi olmasını garanti eden bir anayasa istiyoruz.” (2) Kürtaj kesinlikle yasal, bedava ve güvenceli olacaktır.

Feministler yeni anayasanın ekofeminizmi hayata geçireceğine inanıyorlar. Çevre konularında uzmanlaşmış feminist Avukat Camila Musante görüşlerini şöyle anlatıyor: “Feminist hareketlerin ve aynı zamanda ekolojik görüşlerin ortak noktalarına bakmak lazım. Bence başka gerçekler gibi görülse de ikisi de toplumumuzdaki hâkim sisteme son vermek istiyor. Feminizm açısından karşımızda patriarkayı görüyoruz ve doğa açısından ise karşımızda doğal kaynakların ve çıkarım endüstrisinin sömürüsünü görüyoruz. Bu kapitalist sistemin mantığına bir tepkidir. Sıfırdan başlıyoruz. 1980 anayasasından farklı haklar ile bir sosyal devlet yaratmalıyız.” (3)

Talepler arasında devlet başkanının yetkilerinin azaltılması, demokratikleşmenin temel adımı olarak görülüyor. Yapılan bir araştırmada, seçilen üyelerden 132 tanesi yani %86.8’ i başkanlık yetkilerinin azaltılmasının gerekliliğini kabul ediyor. Ayrıca %51’ i tek meclisli bir ülke diyor. Anayasa mahkemesinin kesinlikle reforme edilmesi gerektiğini savunanların ortanı ise %65. (4)

Başka ilginç ve çok önemli bir konu da su ile ilgili. Her şey özelleşince suyun da bir meta olarak özelleşmesi doğal tabi. Sular kirlenmiş, çeşme suları içilemez hale gelmiş ve bizdeki gibi içme suyu paralı olmuş. Tarımla uğraşan Yerli halkları açısından da bu çok önemli. Çıkarım endüstrisi çevre kirlenmesine yol açarak bu halkların tarımda kullandığı su kaynaklarını har vurup harman savurmuşlar. Bilindiği gibi Bolivya eski lideri Evo Morales Birleşmiş Milletlere suyun aynı soluduğumuz hava gibi bedava, insanların temel hakkı olarak kabul edilmesini talep eden bir dilekçe vermişti. Bu gerçekten tüm Latin Amerika’da neoliberalizmin yarattığı bir sorun oldu. Yeni Anayasa yazacaklar arasında yapılan araştırmada üyelerin %91.6’sı bunu mutlaka anayasaya koyacaklarını söylüyorlar.

Latin Amerika halkları açısından önemli diğer bir konu Yerli Halklardır. Bilindiği gibi Latin Amerika’nın tümünde İspanya ve Portekiz işgalinden önce burada yaşayan yerli halklar vardı. Sömürgeci düzen bunları esir olarak kullandı ve insanlıklarını görmezlikten geldi. Sonra bunlara bir de Afrika ülkelerinden getirilen esir siyahi halklar eklendi. Bu güne kadar bu halklara insanca haklar verilmedi. Sürekli aşağılandılar. Yok sayıldılar. Toprakları, kültürleri ellerinden alındı. Bu konuyu dünya gündemine taşıyan yine Evo Morales oldu ve ülkesini çok uluslu bir devlet olarak ilan etti. Var olan onlarca Yerli halka dil, din, kültürlerini kullanma hakkı ile eşit haklar verdi. Şili’ de seçimler sırasında bu konuyu öne çıkardılar. Yerli halklara da Yeni Anayasa Konseyinde %11’ lik bir kota verildi. Yani onlar da yeni anayasaya kendi talepleri ile katılacaklar. Şimdiden Şili’nin tıpkı Bolivya gibi çok uluslu bir devlet olması anayasaya yazılacak deniyor.

Diğer bir konu da devletin insanlara yaşayabilecekleri konut sağlamasını evrensel bir hak olarak görmesi olacaktır. Yani devlet her bir vatandaşın insanca yaşayacağı bir konutu olması için elinden geleni yapacaktır. Bu da maddeleştirilmesi düşünülen konulardan bir tanesi. Evrensel temel gelir talebi konusunda biz okuduklarımız arasında bir şey göremedik. Ancak bu da yazım süresinde bir talep olarak tartışıp kabul edilebilir.

Önemli değişiklik başlıklarından bir diğeri de LGBTIQ+ konusudur. Onların arasından da 7 kişi seçilmiş. Şili bu konuda çok tutucu bir ülke olarak biliniyor. Yapılan araştırmalara göre insanların %80’i cinsel durumları nedeniyle şiddet görmüş. Oysa Latin Amerika ülkeleri arasında bu oran %48.8 olarak tespit edilmiştir. Yani ülkenin gerçekten bu konuda acil çözümler bulması gerekiyor. O nedenle LGBTİQ+ ve göçmen örgütleri ile birlikte uğradıkları şiddet ve ayrımcılığın ortadan kaldırılması için bir öneri getiriyorlar. Bu öneride yaşadıkları ayrımcılığı anlatan bir videonun Santiago metrolarında ve kentin meydanlarındaki kameralardan bir ay boyunca yayınlanmasını, sosyal medyada da dolaştırılmasını istiyorlar. Bu ilginç önerinin Anayasa Konseyince kabul edilmesine olası gözü ile bakılıyor. Ancak yeni anayasaya bu konuda gerekli maddelerin konulacağı kesindir.

Son olarak şu eklenmeli. Şili tüm neoliberal politika yürüten ülkelerde olduğu gibi sayısız yolsuzluklar, kimin yaptığı belirsiz katliamlar, vergi kaçakçılıkları vs. gibi tüm pisliklerin yaşandığı bir ülkedir. Devlet başkanı Pinera’nın bile yolsuzluk dosyası var. Ülkenin en büyük oyun şirketinden rüşvet aldığı söylenir. Zaten Forbes dergisine göre 3 milyar doların üstünde serveti ile ülkenin en zenginleri arasında yer alıyor. Yani adalet sistemi tamamen üstteki hâkim sınıfın çıkarları doğrultusunda işlemektedir. Davaların çoğu, bizde olduğu gibi yıllarca sonuçlandırılmaz ve sonra zaman aşımı ile düşer. Yeni Anayasada bu doğrultuda da yenilikler getirilecek ve ülkenin adaletli bir hale getirilmesi için gerekli yasalar çıkarılacaktır.

Sonuç

Seçimler Şili halklarının yaşadıklarından dersler çıkardıklarını gösteriyor. Sol güçlere güvenmeleri, böyle kararlı bir şekilde yeni anayasa yapma görevini vermeleri çok önemli. Kıtada sola karşı güvensizlik bitiyor. Şili sola doğru yeni bir yola çıkıyor. Belki yeni anayasa hazırlama sürecinde egemen güçler tarafından bir takım engellemeler yaşanabilir ama artık halklar birşeyleri görüyorlar. Şili başka bir Şili olma yoluna girmiştir. “Neoliberalizm doğduğu ülkede toprağa gömüldü.”

Yıllardır Şili Latin Amerika finans kapitali tarafından parmakla gösterilen “örnek” bir ülke olduğundan onlar şimdiki halk tepkisinin altında ezileceklerdir. Şimdiye kadar boyalı basın ile gizledikleri Şili’nin gerçek yüzü kıtada hızla yayılacaktır. Bu anlamda Şili Yeni Anayasası tüm kıta açısından da önemlidir.

Şili aşırı sağ, faşist, ABD’nin kölesi olan çizgiden daha ılımlı olan Meksika, Bolivya ve Arjantin eksenine doğru kayıyor. Kolombiya’da da sağ güçlerin günleri sayılı gibi görünüyor. Hatta son genel grevler ve sokak gösterileri ile geri dönülmez bir yolda. Bolivya’daki ABD darbesinin püskürtülmesi, arkasından Peru seçimlerinde sürpriz sol adayın öne çıkması ve şimdi de Şili seçim sonuçları ve yeni anayasa yazılacak olması kıtada soldan yana bir denge oluşturuyor. Brezilya’da, kıtanın en sağ, en ABD’ci ülkesi de pandemi nedeniyle iyice karıştı. Yakında da seçimler var. Son oylamalarda tutukluluğu kalkan Lula cephesinin önde olduğu görülüyor. Eski “pembe” devrimler dönemi kıtaya geri mi geliyor tartışmaları yapılıyor. Fakat şimdi kıtanın girmeye başladığı yol o “pembe”den dersler çıkartmış, birşeyleri yaşayarak görmüş ve daha çok kızıla yakın bir döneme girebilir.

Biden’ın Latin Amerika politikası Trump’dan çok farklı değil. Güneyindeki bu aleyhine değişen denge karşısında eli kolu bağlı duracak değildir. Şimdilik Küba, Venezuela, Nikaragua gibi ülkelere yaptırım üstüne yaptırım koymaktan başka bir şey yapamıyor. En azından buradaki Sosyalist çizgiyi sıkıştırarak komşu ülke halklarına korku salıyor. Ama Bolivya, Şili seçimleri bunun yetmediğini gösteriyor. ABD’nin tam desteği ile devlet şiddetinin en yüksek olduğu Kolombiya’da halklar korku duvarını aştılar. Şili de yeni bir moral oldu. Hem de çok değişik bir şekilde. Kendi haklarını koruyan bir anayasa yazma girişimini taçlandırarak. O nedenle bu seçim sonuçları basit bir zafer değil tüm kıtayı etkileyecek tarihi bir zafer olarak görülmelidir.

Dip notlar:
(1)       Victor Farinelli Brasil de Fato | Valparaíso (Chile) 12.5.2020.
(2)       The feminists who staged the historic turn in Chile. Guido Vassallo 18. Mayıs 2021 https://www.brasildefato.com.br/
(3)       Ay
(4)       (rakamlar telesur 19.5.2021)