Bu kurumlardaki görevliler bizim vergilerimizden niye maaş alıyorlar?
Kanunda çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesinde en önemli görev idareye verilmiş olmasına rağmen ilgili ve yetkili kurumlar pası birbirlerine atarak görevi kötüye kullandıkları gibi bir şey de yapmıyorlar.
30 Kasım 2020 tarihli Sözcü gazetesinde çıkan “İznik Gölü’ne akan derenin suyu siyaha büründü” başlıklı haberde İznik Gölü’ne boşalan Karasu deresinde, ara ara akşam saatlerinde suyun siyaha dönüştüğü ve ortaya çıkan kötü kokunun, çevre ihlali şüphesi doğurduğu belirtiliyordu.
Yetkililerin, göle akan siyah renkteki atık suyun kaynağını bir türlü tespit edemediklerini; belki de bulmak istemediklerine ilişkin çevre sakinlerinin ifadeleri yer alıyordu. Hatta, Bursa Büyükşehir Belediyesi BUSKİ idaresine ait İznik Atık Su Arıtma Tesisi’nin kapasitenin üstünde gelen atık suyu dereye bıraktığı iddiası da vardı.
Bunun üzerine, Çevre Şehircilik İl Müdürlüğü’ne verdiğim bilgi edinme dilekçesiyle, daha önce de benzer olguların yaşandığını belirterek, daha önceki kirlilikle ilgili ne gibi işlemler yapıldığını, kirliliğin kaynağı ve niteliğinin ne olduğunu, sorumlularının bulunup bulanmadığını; söz konusu haberde geçen kirliliğin kaynağının ne olduğu ve niteliği, yasal bir işlem yapılıp yapılmadığını, yapıldıysa ne işlem yapıldığını ve kirlilikle ilgili ne gibi tedbirler alınmış ve/veya alınacaktır diye sordum.
Dilekçemi Devlet Su İşleri 1. Bölge Müdürlüğü 15 Ocak 2021 tarihinde yanıtladı. Yanıtı olduğu gibi, aşağıdadır:
“Sayın Erol Çiçek. Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne yapmış olduğunuz 2005298620 sayılı başvuru üzerine Bölge Müdürlüğümüz tarafından yapılan inceleme neticesinde; Karasu Deresi’ne akan siyah renkteki suyun, çevredeki zeytin işleme tesislerinden kaynaklı olabileceği veya BUSKİ’ ye ait Atıksu Arıtma Tesisinden kaynaklı olabileceği, bu doğrultuda deredeki suyun analiz edilmek üzere; konunun ilgili Kurumlarca değerlendirilmesi gerekmektedir. Bilginize rica olunur.”
Yanıta bakar mısınız? “Deredeki suyun analiz edilmek üzere; konunun ilgili kurumlarca değerlendirilmesi” gerekiyormuş. Kanunlara uymak vatandaşların görevi, peki kanunları uygulamak kimin görevi?
2872 sayılı Çevre Kanunu Madde 3/a: “Başta idare, meslek odaları, birlikler ve sivil toplum kuruluşları olmak üzere herkes, çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesi ile görevli olup bu konuda alınacak tedbirlere ve belirlenen esaslara uymakla yükümlüdürler.”
Aynı kanun Madde 8/2: “Kirlenme ihtimalinin bulunduğu durumlarda ilgililer kirlenmeyi önlemekle; kirlenmenin meydana geldiği hallerde kirleten, kirlenmeyi durdurmak, kirlenmenin etkilerini gidermek veya azaltmak için gerekli tedbirleri almakla yükümlüdürler.”
Görüldüğü gibi çevrenin korunması ve kirliliğin önlenmesinde en önemli görev idareye verilmiş; ilgililerden kasıt ise, tüm resmi kurumlardır. Hatta, kanun “herkesi” bu konuda görevlendirmiştir.
AKP idaresindeki resmi kurumlar ise, kendilerine yasayla açık olarak verilmiş görevleri bile yapmıyorlar; savsaklıyorlar. Vatandaşlar kendi görevlerini yapıyor; kirlenmeyi ilgili ve yetkililere haber veriyor; gerekli tedbirlerin alınmasını istiyorlar. Bunun dışında yurttaşların yapabileceği tek şey dava yoluna başvurmak.
İlgili ve yetkili kurumlar ise, pası birbirlerine atarak görevi kötüye kullandıkları gibi, “suyun analiz edilmek üzere; konunun ilgili kurumlarca değerlendirilmesi gerekmektedir.” demelerine rağmen bir şey yapmıyorlar. Peki bu kurumlardaki görevliler bizim vergilerimizden niye maaş alıyorlar? Kendilerine baskı yapan varsa, bunu niye açıklamıyorlar? Yoksa kendileri yetkisiz “yetkili” mi? Bu işlere de AKP İl ve İlçe Örgütleri mi bakıyor?
AKP iktidarı ülkenin meralarını, ormanlarını, ovalarını, dağını taşını rant aracı olarak görmekte ve bu nedenle yağmalayıp; talan etmektedir. Sıra tüm canlıların yaşam hakkı olan sularımıza gelmiştir. Yer üstü sularının koruma kuşakları bu iktidar tarafından kaldırılmıştır. Ülkemizin yer altı ve yer üstü suları AKP yüzünden hızla kirlenmekte, kullanılamaz hale gelmektedir.