Dönüş Sancıları
Bütün yollar kapanınca Saray yüzünü Avrupa’ya dönüyor. Bunun iki büyük handikapı vardır. Avrupa bunca sorunla birlikte hemen Ankara’ya kapılarını açacak mıdır? Diğeri Cumhur İttifakı’nın ortağı bu dönüşten rahatsız olacaktır; çünkü bu adım yürürse, kendi siyasi ömrünün çok kısalacağını yeterinde seziyor olmalıdır.
AKP politikalarının iflası ve başkanlık sisteminin çöküşüne dair güçlü işaretler neredeyse her gün politika ortamına yağıyor. Esip gürleme politikalarının, “beka sorunu” ile iç politikayı dizayn etme manevralarının sonuna gelindi. Elbette bu konuda en önemli neden ekonominin artık gideceği bir yolunun kalmamasıdır. Berat Albayrak ve Erdoğan’ın ekonominin zirveye tırmanmakta olduğuna dair söylemlerinin sonu geldi. Fatura damada kesildi. Ancak bitmedi. Bundan sonraki her siyasi ve ekonomik manevranın faturası ise doğrudan Erdoğan’a kesilecektir.
Saray, uluslararası gelişmelerin kokusunu almış hemen pozisyon almaya çalışmaktadır. Trump’ın Dış İşleri Bakanı İstanbul’a geldi, bir tek Türk yetkili ile görüşmedi. Üstelik İstanbul’a gelmeden önce Paris’te Macron’la “Erdoğan’ın saldırgan politikaları” üzerine değerlendirme yaptılar.
Sonunda Türkiye’nin bir bakıma koruyucu meleği Merkel bile havlu atarak, aralık ayındaki AB toplantısında Ankara’ya yaptırımların konuşulacağını açıkladı. Detay gibi görülmesin, bütün Avrupa “ülkücülerin yasaklanması”yla ilgili çalışma başlattı. Bu Saray’a ortağı ile ilgili oldukça güçlü bir uyarıdır.
İç politikadaki Çakıcı’nın küfürleriyle ilgili gelişmelere ayrıca değinmenin bir anlamı yok. Ancak Bülent Arınç’ın açıklamalarına karşı Erdoğan’ın Cumhur İttifakı’nı savunan tavrı önemlidir. Demek ki kopma noktasına daha var. Öte yandan bazı gerçekler de daha belirginleşiyor. Artık Cumhur İttifakı, Saray’a kazandırmıyor. İttifak eriyor. Fakat bir başka adım hazırlanmadan bir kopmanın yaşanması neredeyse imkansız. Bu kez başkanlık sistemi çöker.
Son gönlerde en önemli gelişme Erdoğan’ın Avrupa ile ilgili açıklamalarıdır. İnanan olursa “Geleceğimizi Avrupa ile birlikte tasavvur ediyoruz” diyen Erdoğan için en önemli sorun güvenilirliktir. Zaten Fransa Dış İşleri’nden hemen “laf yetmez, eylem gerekir” açıklaması geldi; Doğu Akdeniz, Libya ve Karabağ sorunu sıralandı. Murat Yetkin “aralık fırtınası”ndan söz ederek gelecek ay başında NATO ve AB toplantılarında bir fırtına kopabileceğine işaret ediyor.
Bugünlerde sık sık Erdoğan’ın pragmatizminden, manevra yeteneğinden söz ediliyor. Ancak o günlerin geride kaldığını söylemek hatalı olmaz. Şu anda Saray’ın önünde bugüne kadar yaptığı önemli hatalardan oluşan bir yığınak duruyor. Ekonomik sorunları hatalı beklentilerle erteledi. Bu beklentilerin en önemli ikisi bankalar arası swap anlaşmalarından para ummaktı. Diğeri covid-19’u hafife alarak erken açılışla turizm gelirinin önemli bir bölümünü kurtarmaktı. İkisi de olmadı. Üstelik uluslarası finans kurumları Türkiye’nin notunu Afrika ülkeleri seviyesine düşürdü. Damadı görevden alıp, sınırlı bir faiz yükseltme ile bu dertten kurtulmak mümkün mü? Değil. Yakında finans piyasaları eski tırmanışına yeniden geçecektir.
Öte yandan, dış politika ataklarında Saray o kadar temelsiz stratejilere dayanarak adımlar attı ki, artık bu hikayenin sonuna gelindi. Demek ki, aile içi SİHA üretimi ile gidilecek yol bu kadardır.
Bütün yollar kapanınca Saray yüzünü Avrupa’ya dönüyor. Bunun iki büyük handikapı vardır. Avrupa bunca sorunla birlikte hemen Ankara’ya kapılarını açacak mıdır? Diğeri Cumhur İttifakı’nın ortağı bu dönüşten rahatsız olacaktır; çünkü bu adım yürürse, kendi siyasi ömrünün çok kısalacağını yeterinde seziyor olmalıdır.
Erdoğan Avrupa’nın önüne çok zayıf bir konumda oturuyor. Hem siyasi hem ekonomik nedenlerle gideceği bir yol kalmamıştır. Erdoğan son üç, dört yıldır bölgede yaptığı manevraların kendi gücünden geldiğini sanıyordu. Kendisinin bir bataklığa sürüklenmekte olduğunu hiçbir zaman kabul etmedi, göremedi. Evet, bölgede Trump yönetiminden ve Avrupa’nın dış politika yeteneksizliğinden bir güç boşluğu doğmuştu. Ancak bunu Ankara’nın doldurması mümkün değildi. Bu güç boşluğunda oyun kurmak Ankara’nın boyunu çok aşan bir durumdu. Sadece oyun bozucu rolüyle de ancak bu noktaya gelinebilirdi.
Ankara politikada ve ekonomide biriktirdiği sorunlar yığınağıyla artık yüzyüzedir. Böyle bir durumda Avrupa ve elbette ABD’nin önüne oturunca ona hiç kimse “hoşgeldin” demeyecektir. Açıkça olmasa bile içlerinden “nihayet düştün” diyeceklerdir. Evet, Ankara büyük maceralardan sonra Batı dünyasının önüne düşmüştür.
Sonrası da artık bir başka macera olacaktır. Perde yakında açılıyor.