Dr. Murat Özveri: “Devletin görevi ‘eksik istihdamı’ teşvik etmek değil, istihdamı artırmaktır”

Bugün TBMM’de görüşülmeye başlanan “İşsizlik Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi” için Dr. Murat Özveri’nin görüşlerine başvurduk. Özveri, hükümetin işsizliği azaltma ve istihdamı artırma iddiasıyla meclise getireceği kanun teklifi için aşağıdaki değerlendirmeleri yaptı.

Çalışma ve Toplum Dergisi Genel Yayın Yönetmeni Dr. Murat Özveri

Bugün Meclis Genel Kurulu’nda görüşülmesi beklenen yasa teklifinin en sakıncalı tarafı kayıt dışına af niteliğinde düzenlemeler içermesidir. Üstelik Anayasaya ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırı şekilde.

Kayıt Dışı Çalıştıran İşverene Teşvik, İşçiye Ceza

Bu teklifin 8. Maddesi’ne göre yasaya aykırı olarak kayıt dışı işçi çalıştıran işverenler, yasa dışı işçi çalıştırmakta olduğunu kabul ederse prim ödeme gün sayıları ile orantılı şekilde işsizlik sigortası fonundan destek alacaklar. Biz kayıt dışı çalıştırılıyoruz diye başvuruda bulunan işçiler ise, işverenin kayıt dışı çalıştırdığını kabul etmesi karşılığında tüm sosyal güvenlik haklarından feragat etmiş sayılacaklar. Oysaki, işverenin çalıştırdığı işçileri, gereken süre içerisinde Sosyal Güvenlik Kurumu’na bildirmemesi ve işçilerin prime esas kazançlarına ilişkin dönem bordrolarını zamanında vermemesi ciddi idari para cezalarını gerektiren yasa dışı uygulamalardır. Diğer yandan işçiler için de sigortalı olmak hem hak hem yükümlüktür. Dünyanın hiçbir yerinde bizimki gibi primli sistemleri benimsemiş sosyal güvenlik kurumları zorunlu sigortalılık esasına dayanmadan ayakta kalamazlar. Bu nedenle işçiler sosyal güvenlik hakkından feragat edemezler.

Hükümet getirmiş olduğu bu kanun teklifi ile sigortalılığın zorunlu olduğuna ilişkin temel sosyal güvenlik ilkesini ortadan kaldırıyor. Kayıt dışı çalışmayı cezalandırması gerekirken, işvereni affediyor ve prim teşviki ile ödüllendiriyor, işçileri ise bu süreye dönük sosyal güvenlik haklarının kaybıyla cezalandırıyor.

“Yaşa dayalı ayrımcılık yapılıyor”

Anayasa ve taraf olunan uluslararası anlaşmalara göre sosyal güvenlik hakkı ayrımsız şekilde herkesi kapsamaktadır. Yasa teklifinin 32. maddesi bu hükümlere de aykırıdır. Buna göre 25 yaş altı işçilerin çalıştıkları iş yerindeki gün sayısı aylık 10 günden az ise onlar için emeklilik primi yatırılma zorunluluğu kaldırılıyor. Bir işçi örneğin ayrı ayrı işverene bağlı olarak her biri aylık dokuzar günden ayda toplam 27 gün çalışsa da emeklilik primleri yatırılmayacak. Emeklilik hakkı kâle alınmayacak.

Bu düzenleme 18 yaşında işe başlamış bir işçi için 25 yaşına kadar çalıştığı sürelerin emeklilik primleri ödeme zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Sigorta başlangıç yaşı fiilen 25’e çekilmiş oluyor.

2003 yılında getirilen 4857 sayılı yasanın 11. Maddesi’nde belirli süreli iş sözleşmeleri ancak işin niteliği açısından kimi objektif koşulların oluşmasına bağlı olarak istisnai bir nitelik taşımaktaydı. Bu düzenleme ile 25 yaş altı ve 50 yaş üstü için bu hak ortadan kaldırılmaktadır. Bunun sonuçları vahimdir.

Teklifin 28. maddesine göre işçi 25 yaşını doldurmamış ise veya 50 ve daha yukarı yaşta ise, toplamda iki yılı aşmamak üzere bu işçilerle hiçbir sınırlamaya tabi olmadan belirli süreli iş sözleşmesi yapılabilecektir. Bunun anlamı bu çalışma süreleri için kıdem ve ihbar tazminatının, iş güvencesi hakkının kapsam dışına alınmasıdır.  İki yıl sınırlandırmasının da hiçbir anlamı yoktur. İşveren tüzel kişiliğinde değişiklikler yaparak bunu istediği kadar uzatabilecektir. Bu durum emeklilik döneminde prim gün sayısının doldurulmasında da önemli bir sorun açığa çıkaracaktır.

İstihdam Artırma Değil “Eksik İstihdam”

Teklifi tamamı açısından incelediğimizde de iddia edildiği gibi istihdamı artırma özelliğine sahip değildir. ILO’ya göre, bir kişinin istihdamda olabilmesi için çalışma yeteneklerine uygun bir işte, insan onuruna yakışır bir ücretle örgütlenme hakkını da kapsayacak şekilde çalışması gerekir. Bu unsurlar yoksa çalışıyor olsa da bu kişiye istihdamda diyemeyiz. Bu “eksik istihdam”dır. Devletin görevi eksik istihdamı teşvik etmek değil, istihdamı artırmak, eksik istihdamı da sınırlandırmaktır.