Kemalizme Son Darbe

Erdoğan, bölgede bugünün dünya dengelerinden yararlanarak, çok kutuplu dünyayı ve kutupların oldukça kaygan olduğu gerçeğini iyi okuyarak kendine bir alan açma şansını görüyor.

Son günlerin en çok konuşulan konusu şüphesiz Ayasofya’nın cami olması kararıdır. Hemen herkes bu tiyatronun neden bugünlerde oynandığını ve ne anlama geldiğini biliyor. Ancak bunlar bilinmiyormuş gibi iktidar medyası yeni fetih çığlıkları atıyor. Üstelik CHP de bu oyuna bir yönünden katılıyor. Birkaç yıl önce Erdoğan “Bu bir oyundur” dediği adımı bugün büyük bir gürültüyle atıyor. Üstelik tek parti yıllarını “ihanete” düşmekle suçlayarak yeni zaferinin tadını çıkarıyor. Bu sözün Mustafa Kemal’e gittiği de yeterince açıktır.

Sözü uzatmaya gerek yok. Bu gürültünün iki nedeni var: Birisi, en az dört beş yıldır AKP iktidarının artık anlatacak bir hikayesinin kalmamış olmasıdır. Çok tartışmalı “Kanal İstanbul” dışında insanlara satabileceği bir gelecek hayali artık yoktur. Onu da zaten Katar sarayına pazarlıyor. İkincisi, siyasi ve ekonomik olarak ülkenin durumunun keskin bir dönemece hızla gitmesidir. O dönemeçte aracı iyi yönetemezse şarampole yuvarlanmak kaçınılmazdır. Aslında Saray daha bu günden o yuvarlanışın kâbusuyla yatıp kalkıyor.

Elbette hiçbir değişim kendiliğinden olmayacaktır. Özellikle CHP’nin ünlü aymazlığı, iktidarın nasılsa gideceğini öngörerek konuşmaktan öteye bir işe kalkışmaması, bu zorlu günlerde Saray için bulunmaz bir nimettir.

Son gelişmelere farklı bir yönden bakmak gerekiyor. Ekonominin iflasa hızla yürümesi, siyasette yeni partilerin AKP’yi kemirmesi, bu yaklaşan fırtınayı atlatabilmek için Ayasofya gibi oyunların oynanacağını öngörmek zor değildir. Ancak bu tür oyunların koronavirüs kriziyle de şiddetlenen ekonomik yıkımın yaratacağı öfkeyi yatıştırmayacağı çok açıktır. Bunun için çoklu baro, sosyal medyanın tasfiyesi, sokaklara bekçilerin salınması gibi tedbirlere yöneliş kaçınılmazdır. Olayların mantığı önümüzdeki günlerde esas önemli gelişmelerin bu yönde yaşanacağını gösteriyor.

Ancak siyasi yapının ve dengelerin çok farklı olduğu günümüzde Saray’ın olası öfke dalgalarını eski yollardan bastırması oldukça zor görünüyor. Provokasyonlarla, planlanmış gerilimlerle muhalif güçleri paralize etmek ve ardından yıkıcı darbeyi indirmek mümkün görünmüyor. Ancak Saray’ın hayalinde bu vardır.

Tüm bu gelişmelere farklı bir yönden, Sarayı’n bölgede soyunmaya hazırlandığı rol açısından da bakmak gerekiyor. Bugünlerde ilginç olan Libya’da bir mevzi kazandıktan sonra Saray’ın bölgedeki paylaşıma daha aktif katılma hazırlıklarıdır. Hafter güçlerinin Rusya’nın da baskısıyla geriletilmesini, Ankara sırf kendi hanesine yazarak daha gözü pek adımlara hazırlanıyor. Ancak bu gidişe ilk uyarı Vattiye hava üssünün “bilinmeyen” uçaklarca bombalanmasıyla verildi.

Hemen her noktadan kuşatılmış olan AKP iktidarı bölgedeki yayılmacılığıyla bir çıkış arıyor. Sitre ve Cufra hattının yeni bir savaşın cephe hattı olma olasılığı artıyor. Mısır bu hattı kendi güvenliği için kırmızı çizgi ilan etti. Hafter tarafı ise Mısır’ın Libya’ya müdahalesini meşru gördüğünü açıkladı.

Resme daha yukarıdan baktığımızda AKP iktidarı aşısından olay nasıl görünüyor? İnsansız hava araçlarıyla Ankara Libya’da bazı mevziler kazandı. Erdoğan yakında bir konuşmasında 2023 yılında yerli ve milli savaş uçaklarının hazır olacağını söyledi. Daha önce “yerli oto” denmişti, büyük bölümü İtalyan çıktı. İHA’ların da Ukrayna ve Finlandiya destekli olduğu biliniyor.

Erdoğan, bölgede bugünün dünya dengelerinden yararlanarak, çok kutuplu dünyayı ve kutupların oldukça kaygan olduğu gerçeğini iyi okuyarak kendine bir alan açma şansını görüyor. Hem enerji alanında hem de yıkılan bölgenin yeniden inşası konularında pay almayı Saray kendi geleceği için bir şans olarak görüyor.

Ancak bu konuda sağlam bir sanayi ve teknik alt yapısının gerekli olduğunu vurgulamaya bile gerek yok. Bunlar Türkiye’de var mı? Büyük ölçüde eksik! Üstelik böyle adımlar orta ve uzun vadeli, aynı zamanda büyük maliyetlerle atılabiliyor. Saray’ın düşünce ufku fazlasıyla kısa vadelidir. Bir bakıma bunları sağlayacak zamanı da yoktur. Sorunlar tam bir kör düğüm olduğu için İskender’in kılıcı gerekiyor. Ancak o da yok.

Bu koşullar altında Türkiye’nin Ortadoğu’nun dengelerine müdahale için Libya adımı, Saray iktidarıyla birlikte tüm Libya’nın işgali hayali, akla Arjantin’in 1982’de Falkland Adalarını işgal etmesini getiriyor. İyice sıkışan ve son günlerine yaklaşan Arjantin cuntası, aslında kendine ait olan ama İngiltere’nin işgalinde olan Falkland Adalarına çıkarma yaparak ömrünü uzatmak istemişti; ancak tam tersi olmuş, kendi ömrü sona ermişti.

Saray ömrünü uzatmak hatta sonsuz kılmak için bölgede güç olma ve alan kapma savaşına çoktan girmiştir. Ancak bunun sürdürülmesi neredeyse imkânsızdır. Saray ayakta kalmak için böyle hedeflere yönelmek zorunda, ancak böyle hedeflerin maliyeti ve riskleri ise onun ömrünü büyük tehdit altına sokmaktadır.

Ayasofya, 2023’deki milli savaş uçağına ve ona bağlı bölge hedeflerine giden yoldaki pürüzleri örtme oyunudur. Ne kadar örtebileceğini ve Saray’ın bu hedeflere ne kadar yaklaşabileceğini yakın zamanda göreceğiz. Artık fokurtusu duyulan birikimler bir yeniye gebedir.

Yazarın Diğer Yazıları