“Asıl mesele yoksullar için güvencenin yaratılması”
Koronavirüsten dolayı yaşanan mağduriyetlere karşı İstanbul’un yoksul mahallelerinde online eğitim, hukuki destek, riskli gruplara alışveriş yardımı gibi kampanyaları örgütleyen Dayanışma Meclisleri, şimdi de gıda kolileriyle dayanışmayı yaygınlaştırıyor.
Covid-19 salgınını ekonomik kriz koşullarında karşılayan Türkiye’de işsizlik ve yoksulluğun boyutu katlanarak artıyor. Salgının ilk günlerinden itibaren birçok ilde dayanışma organizasyonları da ortaya çıktı. Dayanışma Meclisleri bu organizasyonlardan bir tanesi.
“Dayanışma yaşatır, ben değil biz!” sloganıyla yola çıkan meclis üyeleriyle İstanbul Okmeydanı’nda bir tekstil atölyesinde buluştuk. Dayanışma Meclisleri, salgından dolayı iş yapamaz hale gelen bir tekstil atölyesini düzenleyerek depoya dönüştürmüşler. Röportaj için gittiğimiz tekstil atölyesinden bozma depoda meclis üyelerini, birçok ilçeye ulaştırılacak gıda kolilerini hazırlarken bulduk.
Mikrofonumuzu uzattığımız Dayanışma Meclisleri üyesi Orhan Kok, öncelikle dayanışma çalışmalarının kendileri için yeni olmadığını anlatıyor.
“Pandemiyle birlikte hayata geçirdiğimiz dayanışma faaliyetleri bizim için yeni değil. Türkiye’nin birçok il ve ilçesinde 1996 yılından 2016 yılının sonunda KHK ile kapatılana kadar yoksul mahallelerde faaliyet yürüten Dayanışmaevleri derneğimizin deneyimleri var. Dayanışma çalışmalarına yabancı değiliz. Dayanışma yüzyıllardır bu topraklarda yaşayan halkların yazılı olmayan bir yasasıdır aynı zamanda. Biz de faaliyetlerimizi içinde yaşadığımız toplumun kültüründen, değerlerinden aldığımız deneyimleri pratiğe dönüştürmeye çalışıyoruz.”
“İktidar milyonlarca insanın sorunlarına çözüm üretemediği gibi dayanışmayla derde deva olmaya çalışanlara da engel oluyor”
Kok, Dayanışma Meclisleri’nin halkın üzerinde bir kurum olmadığını belirtirken tarihsel arka planına da vurgu yapıyor. Türkiye’de siyasal İslam’ın önce belediyeleri sonra iktidarı ele geçirerek yaptığı yardımları toplumu “dilencileştiren, kendisine mahkûm kılan” yönlerini eleştirerek toplumun geleceğine zarar verdiğini ifade ediyor:
“Bakın, AKP ile cisimleşen ‘yardımlar’ meselesi toplumun geleceğini garanti altına alan değil aksine kırıntılar vererek kendisine muhtaç eder hale getirdi. Dayanışmaevleri gibi köklü bir kurumu kapatmanın arka planında da bu yatıyordu. Bir tarafta halkı kendisine muhtaç haline getiren siyasal İslam’ın uygulamaları, diğer tarafta halkın hakları için mücadele ettiği, kendi sorunlarını kendilerinin çözdüğü bir kurum. Doğal olarak bu tarz örgütlenmeleri kendilerine tehdit olarak görüyor. AKP iktidarı bugün gıdaya, sağlıklı yaşam koşullarına acil ihtiyaç duyan milyonlarca insanın sorunlarına çözüm üretemediği gibi, dayanışmayla derde deva olmaya çalışanlara da engel oluyor. Çünkü devletin bütün olanaklarını yandaş sermayeye aktardılar; bugün sistem tek adam yönetimiyle kireçlendi ve yönetemez durumda. Yoksulların bu zor günlerde kendi kendine el uzatmasından, dayanışmasından başka gelecek olmadığını bir kez daha görmüş olduk.”
Güvencesizliğin derinleşmesine vurgu yapan Kok, kampanyalarını bu kapsamdaki taleplerini dile getirecek şekilde genişleteceklerini aktarıyor.
“Bugün bizim yaptığımız çalışma elbette ki yoksulların bütün sorununu çözmüş olmuyor. Yaptığımız küçük bir katkı. Asıl mesele yoksullar için güvencenin yaratılmasıdır. Bugün halkın hiçbir güvencesi yok. Faturalar cep yakarken çalışanların maaşları günden güne eriyor. İşte tam da burada Dayanışma Meclisleri’nde örgütlenip mücadele etme, geleceğimizi güvenceye alma konusu ön plana çıkıyor. Bizim çağrımız sadece kısa süreli gıda değil güvenceli bir yaşam talebidir. Bunun için de ‘Talebimiz güvence, güvence birliğimizde’ sloganıyla yaygın bir örgütlenme çalışması gerçekleştireceğiz.”
“Çağrımız İstanbul dışında da karşılık bulmaya başladı”
Gazi Mahallesi, Esenyurt, Büyükçekmece, Bağcılar gibi birçok ilçeye kolileri göndermek için hazırlık yapan Dayanışma Meclisleri çalışmalarında yer alan depo işçisi Orhan Küküllü de dayanışma çağrılarının toplumda karşılık bulduğunu ifade ederek hızla gıda kolilerinin hazırlandığını söylüyor. Küküllü “Çağrımız sadece pandeminin en yaygın yaşandığı İstanbul’un ilçelerinde değil diğer illerde de karşılık buldu. Kocaeli Dayanışma Meclisi kuruldu ve arkadaşlarımız onlarca koliyi kısa sürede hazırladılar.” dedi.
Sezgin Kartal