Bolivya’da Darbe – Mehmet Yılmazer
Gerçekten Bolivya’da Morales hükümeti günümüzde Latin Amerika’da ekonomiyi iyi yöneten bir hükümet olmaktan öteye, ülkenin kendi tarihinde de en başarılı hükümettir. Ancak bu durum Santa Kruz gericileri için hiç önemli değildir.
Latin Amerika’da, özellikle Şili’de haftalardır süren ayaklanma ve Lübnan’da hükümeti istifa ettiren gösteriler dünya halkları için büyük bir moral olurken, Bolivya’dan askeri darbe haberi geldi. Sandro Russo’nun ifadesiyle “bir kültürel inci çalındı”. (pagina12.com.ar)
Azerbeycan’dan Lübnan’a uzanan dalganın ne kadar karmaşık olduğu Bolivya olayları ile görüldü. Bir yanda neoliberalizmin yarattığı yoksullaşmaya ve çürümeye karşı isyanlar patlak verirken, öte yandan araya Hong Kong ve Bolivya “isyanları” gibi olanlar da karışıyor. Bolivya’da seçim sonuçlarının Morales lehine olmasına rağmen başlayan gösteriler, sonunda bir darbeye varınca buradaki hareketin niteliği tartışmasız ortaya çıktı. Gelişmeler karmaşıklığını korurken olayların ayrı ayrı renklerinin netleşmesi kaotik görünümü bir ölçüde sadeleştiriyor.
1825’lerde bağımsızlığını kazanan Bolivya’da siyasi yaşam hiçbir zaman sakin olmamıştır. 180 darbe yaşanan ülkede, 10 kez anayasa değişmiş; 6 devlet başkanı görevde iken öldürülmüştür. Latin Amerika’da en uzun süre iktidarda kalan Morales ile 13 yıldır sakin olan ülke eski günlerine geri mi dönüyor?
Morales seçimler öncesi sürekli bir darbe hazırlığından söz ediyor, uyarılar yapıyordu. Seçimler biter bitmez olaylar başladı. Santa Kruz bölgesinin bir numaralı milyarderi Luis Fernando Camacho liderliğindeki olaylar askeri darbeye kadar vardı. Evanjelik kiliseye yakın olan ve Bolivya’nın Bolsonaro’su olarak anılan Camacho, yırtıcı ve saldırgan bir “muhalefet” yürütüyor. Siyasi olarak başkan adayı, Morales öncesi iktidarın başkan yardımcısı Carlos Mesa, bu hareketin diğer önemli lideridir. Morales seçimlerin yenilenmesini kabul etmesine rağmen Camacho saldırıları kesmedi, bütün vahşiliğiyle Morales yanlılarına saldırmaya devam etti.
Morales sonunda ordunun çağrısına uyarak istifa etti. “Daha fazla kan dökülmesini” engellemek için istifayı kabul ettiğini açıklayan Morales, söylendiğine göre Cochabamba eyaletine çekildi. Yaptığı açıklamada “Sosyal hareketlere ihanet etmiyoruz, mücadele devam edecek.” açıklamasını yaptı. Ardından başkan yardımcısı Alvaro Garcia da istifa ederek: “Tupac Katari’nin (1781 yerli ayaklanmasının lideri) b.n.) kararına uyuyoruz, geri döneceğiz ve milyonlar olacağız.” açıklamasıyla Bolivya’da olayların henüz her türlü gelişmeye gebe olduğunu bildirmiş oldular.
Kıtada Küba, Arjantin, Meksika, Nikaragua, Venezuela darbeyi suçlarken dünyadan da Corbyn gibi ilginç tepkiler geldi. Bolivya darbesi 1970’ler Latin Amerika’sında olmadığı için sessizce kabul görmesi çok zayıf olasılıktır.
Arjantinli profesör Atilio Boron darbeden çıkarılacak “beş ders” makalesinde, uzun süredir basında Morales “diktatöründen” kurtulmak gerektiği üzerine sözde “bağımsız gazeteci”lerin çığlıklarının yükseldiğini, bunların yaklaşan olayların bir habercisi olduğunu vurguladıktan sonra derslerinden ikisi öne çıkıyor.
“Evo hükümetinin yaptığı gibi ekonominin ne kadar iyi yönetildiği, büyümenin, bölüşümün, yatırımların garanti edilmesinin ve makro ve mikro ekonomik göstergelerin ne kadar iyi olduğunun hiçbir önemi yoktur, sağ ve emperyalizm kendilerine hizmet etmeyen hükümetleri asla kabul etmeyeceklerdir.” (Darbeden Beş Ders, Atilio Boron, pagina12.com.ar)
Gerçekten Bolivya’da Morales hükümeti günümüzde Latin Amerika’da ekonomiyi iyi yöneten bir hükümet olmaktan öteye, ülkenin kendi tarihinde de en başarılı hükümettir. Ancak bu durum Santa Kruz gericileri için hiç önemli değildir.
Öte yandan, “emperyalizm tarafından sömürgeleştirilen ordu ve polise hiçbir zaman güvenilemeyeceği”ni vurgulayan A. Boron, dolayısıyla konunun Venezuela’dakinden çok farklı olduğunu göze batırmış oluyor. Chavez, Bolivar devrimi sürecinde orduda çok köklü değişimler yapmıştı. Bolivya’da seçim sonrası ayaklanmada polis hemen göstericilere katıldı. Ordu ise biraz daha nötr durarak çağrılar yaptı. Ancak yeni durumun güç dengeleri henüz oluşmamıştır.
Gelişmeler içinde en ilginci, Bolivya’da dijital medyada darbenin Amerikan bağlantıları ve eski ordu mensuplarıyla örgütlenmesiyle ilgili 16 ses kaydının ortaya çıkmasıdır. ABD’li senatörler Ted Cruz, Marco Robio ve Bob Menendez doğrudan örgütlenmenin içindedir. Küba Konsolosluğu’nun yakılmasını öneren konuşmaları vardır. (hilodirecto.com.mx)
Bu tablodan bazı önemli sonuçlar çıkarılabilir. Santa Kruz gericileri Morales devriminden ve Venezüela olaylarından önemli dersler çıkartmış görünüyor. Morales ve Garcia önderliğindeki Bolivya devrimi La Paz ve El Alto’yu işgal ederek başlamıştı. Şimdi karşı devrim en güçlü olduğu Santa Kruz bölgesinden değil, onlar da La Paz’ı felç ederek işe başladılar. İkinci önemli ders, karşı devrim tartışmasız bir şekilde ABD bağlantılı olmasına rağmen Venezuela’daki hatayı tekrarlamayıp, bu bağı son ana kadar gizli tutmuşlardır. Hala da karşı devrimin lideri görünen Camacho’dan bu yolda hiçbir açıklama yoktur.
2005’de Bolivya devrimi iktidara kadar tırmanmasına rağmen Santa Kruz’da gericilik son ana kadar direnmiş, hükümet binalarını yakmıştı. Ne zaman ki hükümetin gönderdiği 20 asker öldürülünce Morales iktidarı gerekli ve kararlı cevabı vermişti.
Bugün “daha fazla kan dökülmesin” diye istifa eden Morales ve MAS hareketi karşı devrimin saldırıları karşısında yeniden toparlanmak ve milyonlar olarak geri dönmek için zaman bulabilecek mi? Dünyada yükselen üçüncü dalganın bugün cevabını beklediği en önemli soru budur.