Kılıçdaroğlu ve 1921 Anayasası – M. Sinan Mert

Cumhuriyet ve Kemalizm’den ve hatta bunların yarattığı “kazanımlardan” bahsedilirken 1921 Anayasası neredeyse hiç gündeme gelmiyor. Oysa Kemalist burjuva devriminin Sovyetlerin de etkisiyle en radikal olduğu günlerin kurucu metni söz konusu.

29 Ekim sürecinde Cumhuriyet ve Kemalizm üzerine sol tarafından da bol miktarda yazı ve matbuat üretildi. Bunların bir kısmında, düzeni değiştirme iddiasındaki solun giderek önemsizleşen bir bölümünün düzenin kurucusuna ne ölçüde meftun olduğuna dair gariplikle yeniden yüz yüze geldik. Etrafı yine “Cumhuriyet’in kazanımlarına sahip çıkma”nın coşkulu nidaları kapladı.

Aslında bu konuya girmeme konusunda bir kararlılığım vardı. Ancak geçtiğimiz hafta sonu Kılıçdaroğlu, Afrin  ve İdlib’e götürülen hizmetlerden bahsedip “Askerimiz oralardan çekilirse maazallah ne yapar o insanlar?” deyince fikrimi değiştirdim. Anket şirketleri Cumhur ittifakının oyunun 4 puan arttığını açıklarken, CHP tabanının %65’inin de askeri operasyonu desteklediğini gösteriyor. Erdoğan’ın savaşsız ve krizsiz yönetemez hale gelmiş olduğu son derece açıkken savaşa verilen tereddütsüz desteğin yarattığı konjonktür faşizme yeni hamleler gerçekleştirme olanağını sonuna kadar verdi. TSK cihatçılarla el ele, “küffara bedel ödetme” absürtlüğü ile Kürt kentlerini tehdit ederken Kemalistler milliyetçiliğin, siyasi akıllarını esir alışını hipnotize olmuş bir biçimde izliyorlar. “HDP bizi desteklemeye muhtaç” duygusu bu konuda ellerini rahatlatıyor. HDP yönetimi yerel seçim sürecinde üstlendiği sorumlulukları yerine getirmeyen CHP’ye manevra alanı bırakarak bu duygunun kökleşmesine yol veriyor.

İşin güncel boyutu bir yana Cumhuriyet ve Kemalizm’den ve hatta bunların yarattığı “kazanımlardan” bahsedilirken 1921 Anayasası neredeyse hiç gündeme gelmiyor. Oysa Kemalist burjuva devriminin Sovyetlerin de etkisiyle en radikal olduğu günlerin kurucu metni söz konusu. Yani Kemalistler taptıkları, yere göğe koyamadıkları devletlerini bu Anayasa ekseninde yürütülen mücadele ile kurdular. 1921 Anayasası sıra dışı bir metin, bir Kurucu Meclis’in yazdığı tek Türk Anayasası, o yüzden de tam bir “Türk” Anayasası değil. Zaten oldukça kısa olan Anayasa’nın çok önemli bir bölümü yerel yönetimlerin özerkliğini düzenliyor. “Sovyet”in Osmanlıca karşılığı Şuralar, her yerel yönetim biriminde doğrudan halkoyuyla seçiliyor. Vilayet Şuraları, yasalara bağlı kalmak kaydıyla “sağlık, eğitim, iktisat, tarım, medreseler ve sosyal yardımlaşma” gibi konularda yetkili kılınıyor. Vilayet ve nahiye şuralarına, sıkı durun, muhtariyet yani özerklik verildiği alenen düzenleniyor.  Anayasa ile ilgili görüşmeler yapılırken Dersim Mebusu Hasan Hayri Bey, vilayetinde bulunan 20-30 bin kişilik kuvvetin Meclis Hükümeti güçlerine katılmak için Anayasa’nın özerklik maddelerinin kabul edilmesini beklediğini söylüyor.

Yani, 7 Haziran 2015 seçimleri sonrasında Erdoğan’ın seçim yenilgisini telafi etmek için özyönetim talep eden Kürt şehirlerini dümdüz etmek amacıyla hayata geçirdiği Çökertme Harekatı, Kurtuluş Savaşı’nı yürüten Meclis’in kabul ettiği Anayasa’nın madde ve ruhuna tamamen aykırı. “Binaenaleyh başlı başına bir Kürtlük tasavvur etmekten ise bizim Teşkilat-ı Esasiye Kanunu (Anayasa) mucibince zaten bir nevi mahalli muhtariyetler teşekkül edecektir. O halde hangi livanın ahalisi Kürt ise onlar kendi kendilerini muhtar olarak idare edeceklerdir.” M. Kemal bu sözleri 16/17 Ocak 1923 tarihinde İzmit’te söylemiş. Savaş bitmesine rağmen Kürtlerle ittifak zemini korunmaya çalışılıyor, 1924 Anayasası’nın ilk taslaklarında da özerklik düzenlemesi yerini koruyor. Ancak ne zaman ki Lozan imzalanıyor, Türk burjuvazisinin Musul ve Kerkük hayalleri suya düşüyor, Kürdistan’ın 4 parçaya bölündüğü emperyalizm marifetiyle kurumsal bir temel kazanıyor, o zaman 1924 Anayasası özerkliğin ö’sünün bile kalmayacağı içeriğini kazanıyor. Yaşanan dönüş “demokrat, AB’ci” AKP’den “faşist AKP” ye geçişten, liberalleri allak bullak eden o büyük Dönüşüm’den bile daha şoke edici…

Kemalistler faşizmle uzlaşma ve karşıtlaşma ikileminde salınırken 1924 sonrası kodlara saplanıp kaldıkları sürece Saray’ın paryası ve şamar oğlanı olmaktan kurtulamayacaklarını bu son bir ayda da anlamadılarsa bundan sonra hiç anlayamazlar. Hamaset ve Guiness Rekorları sevdasından bir an için uzaklaşıp “1921 Anayasası’nın çerçevesi bugün faşizme karşı nasıl bir hamle üstünlüğü kazandırır?” diye düşünemezler mi? Sıfıra yakın ihtimal.

Ancak sosyalistlere düşen, türlü çeşitli yollarla Türklere gerçek tehdidin Kürtlerden değil faşizmden geldiğini anlatabilmek. 1921 Anayasası’nı tartışmak bu anlamda zihin açıcı egzersizlere yol açabilir.

Not: Anayasa ile ilgili bilgiler, Murat Sevinç ve Dinçer Demirkent’in çok değerli “Kuruluşun İhmal Edilmiş İstisnası-1921 Anayasası ve Tutanakları” kitabından alınmıştır. Tunalı Hilmi’nin konuşmaları için bile okunur bu çok önemli çalışma.  

Yazarın Diğer Yazıları