DEM Parti kara bulutları dağıtabilir mi?
Kürt siyasi hareketi her politik momentte kendi gösterdiği özen ve hassasiyeti ittifak güçlerinden bekleyemez. Kürt siyasi hareketi politik zamanın bambaşka evrelerindeki, hegemonyası kendisininki kadar geniş ve köklü olmayan politik müttefiklerine kendi ajandasını tek seçenek olarak dayatamaz.

DEM Parti gibi çoklu bir partide her bileşenin her konuda ortak bir tutuma sahip olması mümkün müdür?
Değildir.
HDP’nin kuruluşundan bu yana çok bileşenli yapı, kimi dönemlerde fiiliyata ve parti politikasının belirlenmesine etkisi zayıflasa da değişmez bir gerçektir. Bu hukuki çerçeve çeşitli zorlu sınavlardan geçti ve birleştirici/bütünleştirici vasfını korumayı başardı. Özellikle büyük ve belirleyici bileşen karşısında özerkliğini koruma ve kendisini yeniden üretme yükümlülüğüyle bağlı olan politik aktörler açısından bileşen hukukunun korunması bir zorunluluktur, aksi durumda çoklu parti yapısının korunması mümkün değildir.
1 Ekim 2024 itibariyle içine girilen süreç ve Saray rejiminin politik hamleleri muhalefet aksında çatlak oluşturma potansiyelini yükseltti. Saray rejiminin önceliğinin karşısındaki muhalefet bloğunu çoklu fay hatlarıyla bölme arzusu olduğu açıktır. DEM Parti de doğal olarak bu basınçları üzerinde hissetmektedir.
Barış sürecinin ilk dönemlerinde Kürt siyasi hareketi bir demokratikleşme beklentisi içerisindeydi ancak rejimin süreci yönetme biçiminin açığa çıkardıkları, bu beklentileri büyük oranda ters yöne evirdi. Bizzat Öcalan’ın dönüştüğüne dair yorumlar yaptığı Bahçeli’nin son değerlendirmeleri ne kadar ve ne yöne dönüştüğü konusunda gerçekleri tüm somutluğuyla ortaya koyuyor.
Kürt siyasi hareketinin içinde bulunduğu olağanüstü konjonktür ve Suriye denkleminin henüz mutlak biçimde çözülmemiş birçok bilinmeyene sahip olması kendisini son derece sabırlı, incelikli ve birçok noktada uzlaşmacı bir pozisyona zorluyor. Bunda anlaşılmayacak bir durum yok. 1995’ten bu yana bir biçimde barış arayışı içerisinde olan bir siyasi hareketin bu olağanüstü konjonktürde gösterdiği hassasiyeti zayıflık olarak değerlendirmemeliyiz.
Ancak Kürt siyasi hareketi her politik momentte kendi gösterdiği özen ve hassasiyeti ittifak güçlerinden bekleyemez. Kürt siyasi hareketi politik zamanın bambaşka evrelerindeki, hegemonyası kendisininki kadar geniş ve köklü olmayan politik müttefiklerine kendi ajandasını tek seçenek olarak dayatamaz.
Zamanın özgünlüğü somut durumun somut bir değerlendirmesini gerektiriyor. Faşizmin derinleşme hamleleri, hem de bunu demokrasinin “anavatanı” Batı ittifakına daha fazla gömülerek başarma girişimleri süreklileşmesine rağmen toplumun en geniş kesimlerinde faşizme karşı direniş arzusu da gücünü koruyor. 19 Mart sonrasında bütün saldırılara rağmen özgüveni giderek daha da artan bir demokratik devrim zemini büyüyor. Bu demokratik devrim zeminine yol yöntem belirleme çabasıyla yürütülen tartışmalar derinleşiyor. Sosyalist politik aktörlerin sınıf içinde güçlenen çalışmalarıyla bu demokratik devrim potansiyelini büyütmek amacıyla mücadeleyi geliştirme görevleri de büyüyor. DEM Parti bu görevlerin ağır sorumluluğuna uygun pozisyonlar geliştirmekte zorlandığı sürece kendi iç işleyişinde de giderek yoğunlaşan sorunlar yaşamaktan kurtulamaz. Özellikle 1 Ekim 2025’te yaşanan hatalara benzeyen örnekler çoğalırsa durumu yönetmek daha da zorlaşabilir.
DEM Parti için en sağlıklı yol kendi çoklu yapısını tahkim etmek, farklı bileşenlerin öne çıkan ihtiyaçları arasında mutlak bir hiyerarşi kurmadan bu ihtiyaçların desteklenmesine yönelik bir program oluşturmaktır. Eğer dönemin ihtiyaçlarından kasıt sadece tek bir bileşenin önceliklerinin mutlaklığı olursa bu hem partinin çoklu yapısının fiilen ilgası anlamına gelecektir hem de DEM Parti’nin bıraktığı muhalefet boşluğunda semiren bir zombi muhalefet geçtiğimiz hafta İzmir’de kısmen denendiği gibi kendi karşısına bir faşist dalga olarak çıkacaktır. Demokrasi güçlerinden izole olmadan ancak barış sürecinin gerektirdiği hassasiyeti de kaybetmeden yol almak mümkündür. Ancak buradan kolaycı yaklaşımlarla bir dönemin ezberleriyle ilerlemek mümkündür sonucu da çıkarılmamalıdır. Partinin bir yanı faşizmin inşasına karşı konum almayı ve sokaktaki dinamizmle bütünleşmeyi öncelerken 3. Yol’un tarafsız gözlemci locasına çıkıp oturma anlamına gelecek yaklaşımlardan uzak durmak buna iyi bir örnek teşkil edecektir.
Müzakere ve mücadele dengesinin tutturulabilmesi açısından kasım ve aralık aylarında pahalılık ve işsizliğe karşı güçlü bir mücadelenin büyütülmesi için büyük bir enerjiyle yüklenmek hayati önemde bir fırsattır. Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda partinin ekmek ve barış taleplerini birbirine kopmaz bir biçimde bağlamasının ne kadar önemli olduğunu tüm gücümüzle haykırmıştık. Geçtiğimiz yıl içinde yaşananlar bu konuda çok önemli dersler biriktirdi. Orta Vadeli Programın açlık ücreti dayatması karşısında önümüzdeki dönemi tüm sınıf ve demokrasi güçlerini de katarak İnsanca Yaşanacak Ücret siyasetine kazanmak, partiyi pahalılık ve işsizliğe karşı öfkenin çığlığı hâline dönüştürmek DEM Partinin üzerinde toplanmakta olan kara bulutları dağıtacak, barış ve demokrasi için ortak mücadeleye olan inancı da büyütecektir.
Serkeftin!