Üçüncü Dalga – Mehmet Yılmazer

İsyanın üçüncü dalgası, iktidar hedefleyen, güçlü ve kalıcı örgütsel yapılar yaratmak göreviyle karşı karşıya olduğunu kavramak zorundadır.

Popülizmin gri günlerinden sonra dünya yeniden canlandı. Latin Amerika’dan başlayan isyan Lübnan’a uzandı. Hatta Azerbaycan gibi ülkeleri de içine aldı. Son dalganın ilk sonuçları Ekvador’da hükümetin başkenti terk etmek zorunda kalması, Şili’de bazı bakanların değişmesi ve Lübnan’da hükümetin istifa etmesi şeklinde oldu. Özellikle Şili’de olaylar büyük bir yaygınlık kazandı ve güçlenerek devam ediyor. 

Bu dalga neoliberalizmin tarihini dikkate aldığımızda üçüncüdür. İlki, Latin Amerika’da güçlü isyan ve devrimler olarak patlak vermişti. Venezuela’da Caracaso isyanıyla iktidara gelen Chavez, Bolivar devrimlerinin yolunu açmıştı. Bolivya ‘gaz ve su savaşları’ndan bir devrim çıktı, Arjantin’de büyük isyan neredeyse bir yıl sürmüştü ancak sosyal demokrat bir iktidarla yatıştı. Zaten isyan iktidarı hedeflememiş, “namuslu politikacılar” aramıştı.

Bu devrimlerin bir kısmı iktidarı hedeflerken, Arjantin bunun dışında kalmıştı. Çok daha önceleri Zapatistalar da merkezi iktidarı hedeflemeyen bir isyan başlatmışlar, Chiapas bölgesinde mahalli bir yönetim kurmuşlardı; hala devam ediyor.

İlk dalgadan Bolivar devrimleri ve 21. yüzyıl sosyalizmi hedefi çıkmıştı. Latin Amerika, ABD’nin arka bahçesi olmaktan çıkıyordu. Bunlar olurken Arjantin isyanı iktidarı hedeflemezken, yeni mücadele biçimleri ile isyanlar tarihinde özel yerini aldı. Horizantalizmi -yatay örgütlenme- yarattı. İlk kez “işsiz işçiler sendikası” mücadelede büyük rol oynadı. Başkente giden otoyollar işgal edilerek Arjantin’in kalbi kuşatılmış oldu. Washington hala bu yıllarda kazanılanları, özellikle Venezuela’da kazanılanları geri almaya çalışıyor. Ancak Bolivar Devrimi büyük bir direnme gücüne sahip olduğunu gösterdi. Ayrıca Ekvador’da Correa sonrası halkların kazanımlarına ihanet eden Lenin Moreno, büyük isyan karşısında önce başkenti terk etmek zorunda kaldı, sonra da halklarla uzlaşma yolunu seçti. İlk dalga neoliberalizme karşı en güçlü isyandı. Kazanımları hala yaşamaktadır.

İkinci dalga 2008 bunalımı sonrası neoliberalizmin anavatanında patlak verdi. Avrupa ve Amerika’da güçlü tepkiler ortaya çıktı. Amerika’da dünyada iz bırakan “Occupy Wall Street” eylemi gerçekleşti. Yunanistan’daki isyan Syriza’yı iktidara taşıdı. İspanya’da Podemos hareketi gelişti. Dalga Ortadoğu’ya yayıldı, Arap isyanları başladı. Mısır Tahrir Meydanı bir yıla yakın işgal edildi. Ardından İstanbul’da Gezi isyanı başladı. Bu dalganın eylemleri ilk dalgadaki gibi kalıcı sonuçlar yaratmadı. Yunanistan, Avrupa’nın ağır baskıları ile geri çekildi; Podemos fazla bir varlık gösteremedi; Arap isyanları ise emperyalizm tarafından tam bir cehenneme dönüştürüldü. 

Üçüncü dalga eylemleri kalıcı başarılar elde etmek için uğraşıyorlar. Ancak mevcut iktidarlardan bazı tavizler koparmaktan öteye gidip gitmeyeceğini zaman gösterecek. Üçüncü dalganın diğerlerinden en önemli farkı karşı cephenin durumundan kaynaklanıyor. Neoliberalizm artık çökmüştür ve uluslararası sermaye yeni bir birikim yöntemi yaratamadığı için dünya rüzgarda sallanan, demir tarayan tekne görünümündedir. Hem neoliberalizm hem de burjuva iktidarlar çok fazla yıprandıkları için halk isyanlarına karşı meşru bir duruş sergileyemiyorlar. Kapitalist iktidarlar hala baş edemedikleri krizle uğraşıyorlar, deliler gibi para basmışlardı, şimdi bu hayaletle baş etmeye çalışıyorlar. Dünya gayrisafi hasılası 80 trilyon dolar civarındayken pazarda dolaşan para 860 trilyon dolardır. Neoliberalizmin, kapitalist ekonomileri getirip içine yuvarladığı çukur çok derindir.

Bu gerçeklikler bundan 20-25 yıl önce, ilk dalga yıllarında bu ölçüde açık değildi. 2008 krizinden beri her geçen gün büyük kitleler açısından durum daha anlaşılır hale gelmektedir. Yol bitmiştir. Trump’ın manevralarıyla dünya, yeni bir dünya savaşının eşliğinde gezinip duruyor.

Bu önemli gerçeklerin daha görünür hale gelmesine rağmen üçüncü dalganın da henüz öne çıkan bir siyasi programı ve mücadelenin iniş çıkışlarına karşı gemiyi yönetecek sağlam bir örgütlülüğü ortaya çıkmamıştır. Elbette önceki dönemin siyasal programları ve örgüt biçimlerinin tekrarı bugün anlamlı değildir. Ancak isyanları sadece mevcut iktidarlarla uzlaşma arayışı içinde tutmak ve eylemler sonrası hızla kaybolan örgütlenme biçimleriyle yetinmek kalıcı sonuçlar yaratmıyor.

İsyanın üçüncü dalgası, iktidar hedefleyen, güçlü ve kalıcı örgütsel yapılar yaratmak göreviyle karşı karşıya olduğunu kavramak zorundadır. Kapitalizm kendine yeni bir yol bulmakta zorlanırken, isyancı kitleler kendi yollarını yaratmalıdırlar. Üçüncü dalgadan geriye kalması gereken, mücadele hedefi ve yolu olmalıdır.

Fotoğraf: Ivan Alvarado

Yazarın Diğer Yazıları