Nereden Çıktı Bu Tanzim İşi?
Tanzimler üzerine yazılan muhalif yazılarda tanzimden alışveriş yapan kişilere “uzaktan, dışarıdan” “anlamaya çalışarak” bakılması aslında muhalefetin yoksulların dışında kalmasının sonuçlarından en can acıtanı değil mi?
Saray rejimi, krizin varlığını bir yandan inkar ederken bir yandan da seçimler yaklaşırken halkın ekonomik sıkıntılarına geçici pansuman çözümler arayışı içerisinde. İstanbul ve Ankara’da Büyükşehir Belediyeleri eliyle toptan fiyatına sebze meyve satışları “tanzim”ler eliyle gerçekleştiriliyor. Tanzim satış noktalarında gözlenen kuyruklar tartışmaları körükledi.
Biz Karşı Mahalle sakinleri olarak “bu ucuzluğun faturası kime çıkacak?” türünden muhalif ağızlara şaşıyoruz. Bu söylemle yoksulların oyunu değil ancak nefretini kazanmak mümkün. Faik Öztrak kafasıyla muhalefet yapacaksanız hiç yapmayın kardeşim!
Erdoğan’ın her ağzını açtığında verip veriştirdiği marketlerin her biri birer tarikatın değil mi? Artık moda olan tarikatların kendi market ve özel hastane zincirlerine sahip olması. Yandaş sermayenin inşaat ve kupon araziler dışında en çok palazlandığı sektörler perakendecilik ve özel sağlık. Dün laf arası söyledi zaten, “seçime kadar yoksulların oylarını almak için hamle bu, seçimlerden sonra oturur konuşuruz, esnafımız zanaatkarımız vs.” dedi.
SANAYİ %10 KÜÇÜLDÜ, İŞSİZLİK TUTULAMIYOR
Bugün açıklanan rakamlar sanayi üretiminin bir önceki yılın aynı ayına göre %9.8 düştüğünü gösteriyor. Bu rakamlar resesyondan-stagflasyondan kısa vadede kurtulmanın mümkün olamayacağını gösterdiği gibi işsizliğin %20’lere dayanmasının kaçınılmaz hale geldiğinin de işareti.
İşsizlik ve pahalılık birleşince (Şerif Abi’den Zeytinburnu PİM’in maceralarını anlatmasını istemelisiniz!- Topbaş’ın BİM’ine karşı halkın PİM’i) ortaya atılan tanzim satış açılımı, piyasa ekonomisinin ezilenler için yıkımdan başka bir halta yaramadığını da göstermiyor mu?
Bugün yaşanan gıda enflasyonunun ve tarım krizinin tek çözümü planlı ekonomidir, piyasanın karşısında kamusal aklın merkeze alınmasıdır. Karın değil ihtiyaçların karşılanmasının öncelikli olmasıdır. İnsanların müşteriden, tüketiciden önce vatandaş olduğunun hatırlanmasıdır. Yoksuldan değil zenginden vergi almaktır.
Geçen bizim mahallenin İslamcı taksicilerinden birisine denk geldim, adamın anlattığı proje şu: “Abi bu kadar ekilmeyen toprak, kentlerde de bu kadar işsiz insan var; devlet güvenceli maaş versin, tarım birlikleri oluşturulsun, insanlara verimli ekme biçme yöntemleri öğretilsin, traktör verilsin, sigortalı köylü üretsin üretilen mal devletin olsun kentlerde halka ucuza dağıtılsın, hem işsizlik bitsin hem de vatandaş güvenilir gıdaya ucuza ulaşabilsin”. Yandaş marketler nasıl palazlanacak o zaman tabii! Kıvılcımlı’nın kulakları çınlasın. Osmanlı Tarihinin Maddesi’ne önsözü her gün bir kez daha okumak lazım gelir.
Devletin mazottan aldığı vergi %80, Antalya’dan domatesi bedavaya alsan İstanbul’a getirme maliyeti sonucunda 2.4 liraya çıkıyor. Hani Turgut Özal “Tren komünist işidir” demişti ya o yüzden ucuza trenli nakliye olmayınca mazotlu kamyonla ortaya çıkan maliyet bu. Mazottan bu vergiyi alanlar meyve, sebze pahalılığına sorumlu ararken önce aynaya bakmazlar mı? Goebbels’in, en büyük yalanlar en inandırıcı olanlar, demesi boşuna değil.
Tanzimler üzerine yazılan muhalif yazılarda tanzimden alışveriş yapan kişilere “uzaktan, dışarıdan” “anlamaya çalışarak” bakılması aslında muhalefetin yoksulların dışında kalmasının sonuçlarından en can acıtanı değil mi? Oraya sızamadan, yoksulların hayatını “içeriden” yazamadan ve değiştiremeden ülkenin politik dengelerini değiştirmek mümkün mü?
O yüzden biz mahallede KHK’nın kapattığı halkın yine açtığı Dayanışmaevi’nde pankartları yazdık, şimdi yan mahalledeki tanzimin oraya gidiyoruz:
“Pazara kadar değil mezara kadar ucuzluk için çare sosyalizm değil mi?” “BİM değil PİM”
Bizim mahallede girişte devrimcilerin açtığı tanzim hiç kapanmadığı için belediye tanzimi iş yapmadı ve kapandı. Yanlış anlaşılmasın yani “dışarıdan bilinç taşımıyoruz” tam tersine “en içeriden” dışarıya bir hareket söz konusu.