Adana’da herkesin gözü önünde sömürü çarkı: Sayacılık

Adana’nın Seyhan ilçesinde eski binaların arasında yer alan arastada içeriden de dışarıdan da baksanız her an yıkılacak görüntüsü olan binaya girdiğimizde karanlık merdivenler, kimyasal maddelerin yoğun kokusunun karşıladığı atölyelere uzattık mikrofonumuzu.

YouTube player

Yönümüzü Adana’ya çevirmemizde Şahin Kendirci’nin seslendirdiği, son zamanlarda dillerden düşmeyen “Adana’ya gel gidek” şarkısı etkili olmasa da yol boyunca “acaba bu kış ayında Adana ovası sıcak mıdır” diye düşüncelerle sarmalanıp kebabı aklımızdan geçmedi değil.

“Sıfır Bir” gibi sokaklarında çatışmaların eksik olmadığı kentte film senaryolarından ziyade kebapçı, şırdan ve tabi ki şalgamın öne çıktığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Dizilerde bile zor şehirlerden biri olarak gösterilse de kentin arka sokaklarında nasırlı parmak uçlarına kimyasal maddeler yapışmış çocukların ve gençlerin emekleriyle yaratılan kente “he ya gardaş gel gidek” şarkısını mırıldanarak gittiğimiz doğrudur. Fakat not düşülmesi gereken Adana’nın arka sokaklarında dizilerde özendirilmek istenen çeteler değil yoksul emekçilerin gecesini gündüzüne kattığı alın teri olduğudur.

Ayakkabı, Hititlerden bu yana olmazsa olmazımız iken günümüzde markalaşmasıyla da birlikte gösterişte öncelikler arasındadır. Ayakkabı markaları ışıltılı mağaza vitrinlerinden, izlediğimiz reklamlara kadar şıklığı ve zarafetiyle ilgimizi çekmek için yoğun çaba harcar. Ülkemizde son yıllardaki ayakkabı üretimi 220-235 milyon çift iken, %90’ı da iç piyasayadır.

Sanayinin güçlü olduğu kentlerin dışında da görülen ayakkabı üretimi daha çok saya işçilerinin yaptığı eylemlerle gündemimize giriyor. Ayakkabının üst kısmı olan sayanın çalışma koşulları en az kendisi kadar zor.

Adana’nın Seyhan ilçesinde eski binaların arasında yer alan arastada (çarşılarda aynı ürünü satan dükkânların bulunduğu bölüm) içeriden de dışarıdan da baksanız her an yıkılacak görüntüsü olan binaya girdiğimizde karanlık merdivenler, kimyasal maddelerin yoğun kokusu karşılıyor bizi. Büyük binanın içinde küçük küçük yan yana atölyelerde üretim kapasitesine göre işçi sayısı 2 ila 8’i geçmiyor.

İlk durağımız sayacılıkta 15. yılını dolduran Nizamettin’in atölyesi oluyor. Arkadaşları ona “Çeto” diyor, hatta annesinin de artık bu isimle çağırdığını söylüyor.

Kendisi de çocuk yaşta (10) sayacılığa başlayan ve  “On beş yıldır bu sektördeyim, bu binanın dışına çıkmadım” diyen Nizamettin, “Sigortam yok, bu meslekte de hiç olmadı. Burada çalışan hiç kimsenin sigortası yok” diye kaydediyor. Neredeyse bütün markalara ait ayakkabılar bu arastada güvencesiz çalışan işçilerin elinden geçiyor.

En son 2018 Kasım’ında eylem yaparak seslerini duyurmaya çalışan sayacıların talepleri, zam ve çalışma koşullarında iyileştirme yapılması. Geçen yıl 6.30 liraya yaptıkları yasa için %40 zam istediler eylemlerinde. Fakat ancak %20 ile 7.5 lira alabildiler. Zaman içinde bu ücretten de kesinti oldu ve şu an en fazla 7 lira alabiliyorlar. Nizamettin “Her sezon bizim fiyatlarımız düşüyor fakat ayakkabı fiyatları artıyor” diyor.

Her bir çift ayakkabının sayasını 3 ile 7 lira arasında bir ücretle yapıyorlar. Tezgâhın üzerinde numune olarak duran ayakkabılardan bir tanesini incelerken altında gördüğüm fiyat etiketi inanılmazdı. Ancak lüks mağazalarda bulabileceğiniz bu ayakkabının toptan satış fiyat etiketi 164.5 lira! Toptan fiyatı!

Aziz Demir -Saya Ustası

Yirmi iki yıldır mesleğin içinde olan Aziz Demir de sayasını düşük ücrete yaptıkları ayakkabıların 500-600 liraya satıldığını söylüyor. Yıllardır işe bisikletle gidip gelen Demir, artık vasıfsız insanların dahi kendileri ile aynı ücreti aldığını söylerken eskiden kazançların bolluğundan bahsetmeyi ihmal etmiyor. Öyle ki zamanında bazı saya ustalarının işe kravatla geldiğini kaydediyor.

Sabah sekiz gibi başlayan mesai akşam geç saatlere kadar sürüyor. İş olduğu dönemlerde yevmiyeyi kurtarmak için canla başla çalışan sayacıların kalıcı hastalıklara yakalanmaması işten bile değil. Havalandırması dahi olmayan küçük atölyelerin kapısından girdiğinizde ilk kimyasalların yoğun kokusu karşılıyor. Aziz Demir’in de diğer işçiler gibi sürekli vurguladığı sağlıksız çalışma koşulları ücretlerin önüne geçmiş durumda.

Krizin kendilerini de diğer sektörler gibi etkilediğini vurgulayan Ayhan Aladağ, çalıştırdıkları işçi sayısını düşürmek zorunda olduklarını belirtiyor arada laf attığı Kıstırma Sedat’a laf atarak. Kıstırma Sedat’ın da altı aydır işsiz olduğunu ve ekonomik sıkıntılardan dolayı eşiyle boşanma durumuna geldiklerini Ayhan Aladağ’dan öğreniyoruz.

Mustafa Özay
Ayakkabı İmalatı Çalışanları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği Başkanı

Sayacıların da içinde olduğu ayakkabı işçileri 2018 yılında Ayakkabı İmalatı Çalışanları Dayanışma ve Yardımlaşma Derneği’ni kurmuş. İşçilerin önemli bir kısmının üye olduğu derneğin başkanlığını yürüten saya işçisi Mustafa Özay da patronların işçilerin zor durumundan faydalanmaya çalışmasına isyan ediyor. Özay, patronların maliyeti düşürmek için sürekli işçilerin ücretlerinden kıstığını söylerken derneğin yetki alanının genişletilmesi ve devletin bir şeyler yapması gerektiğini söylüyor.

Her atölyede göçmenlere (Suriyeliler çoğunlukta) ve çocuk işçilere (9-10 yaş) rastlamak normal bir şey orada. Bu işçiler, özellikle çocuklar haftalık 160- 180 lira ücretle kayıt dışı çalışıyor. Dernek başkanı Özay da bu konuya dikkat çekerek patronların yerli işçiye karşı göçmen işçileri kullandığını belirtiyor.

Siyasilerin de seçim dönemlerinde sıklıkla ziyaret ettiği saya işçileri bu durumdan rahatsız. Çünkü kendileri için kalıcı bir çalışma, düzenleme yapılmadığına işaret ediyorlar. Adana Milletvekilleri Ayhan Barut (CHP) ve Kemal Peköz’ün (HDP), 2018’in Kasım ayı sonunda Çalışma Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’un yanıtlaması için verdikleri soru önergelerine henüz dönüş yapılmış değil. Hem soru önergelerinin akıbetini hem de işçilerin çalışma koşullarına ilişkin herhangi bir çalışmanın olup olmadığını bakanlığa Karşı Mahalle olarak sorduk, fakat cevap alamadık. CHP ve HDP’nin de bu alana dönük bir çalışması milletvekillerinin verdiği soru önergeleri dışında söz konusu değil.

Saya işçileri öncelikle çalışma koşullarının düzeltilmesini ve insanca yaşayacak ücretlerin verilmesini istiyor. Sendikaların ve siyasi partilerin güvencesiz çalışan saya işçilerinin koşullarının düzenlenmesine dönük çalışma yürütmesi elzem bir konu.

Bitirirken es geçmeyelim, Aziz Demir’in atölyesinde yenen kebapla hem röportajı hem de şarkıyı tamamlamış olduk.