G7 ve dünya…

Mehmet Yılmazer yazdı: Dünyadaki tıkanan savaşlar kendiliğiden bir çözülme ile sonuçlanmıyor. Tam tersine daha büyük savaşları tetikleyecek birikimleri hazırlıyor. Dünya her yönden yeni bir döneme giriş sancıları içinde. Bu hem bölgesel savaşlar açısından böyle hem de dünya ölçüsünde yeni bir rekabet rüzgârı hız almakta.

Geçen hafta iki önemli toplantı yapıldı. İlki İsviçre’de Ukrayna savaşının gidişiyle ilgili “barış zirvesi”ydi.  Sönük geçmesini engellemek için çok uğraşıldı, ancak ortada dünyayı etkileyecek bir sonuç henüz yok! Rusya ve Çin katılmadı, ABD ise başkan yardımcısı seviyesinde temsil edildi. 15 milyon İsviçre frankı harcandı, 10 milyonu güvenlik için.

Diğeri İtalya’da Meloni’nin ev sahipliğinde yapılan G7 toplantısı. G7 önceleri dikkatle izlenen bir zirve olurdu. Artık öyle değil, çünkü kapitalizmin dünyaya söyleyebileceği yeni bir şey kalmamıştır. Financial Times’ın yazarlarından Martin Wolf geçen yıl “Demokratik Kapitalizmin Krizi” kitabını yazmıştı. Yeni yapılan AP seçimlerinde “aşırı sağın” yükselişi bu krizin somut kanıtı oldu.

Dünya artık çok kutuplu, kaptan köşkünde gemiyi karaya oturtmadan sürecek bir kaptan yok, hatta dümene birkaç el aynı zamanda uzanmış durumda. Kapitalizm 2008 krizinden beri bir yol arıyor, ancak işler yoluna konulamadığı gibi her geçen gün daha da kötüye gidiyor.

Duvar çöktükten sonra “süper güç” kendisi için pürüzlü bütün alanları temizlemek için yola koyuldu. Bu yönde en önemli adım Irak’ın işgaliydi. Ardından 2011 Arap isyanlarının bastırılması süper güç için atılmış önemli adımlardı. Bölgede Batı’ya karşı yükselmekte olan tepkiyi Anglosakson kapitalizmi (ABD-UK) Avrupalı dostlarının kimi itirazlarına rağmen kendi istediği yönde bastırdı.

Bu yetmedi, gerilemekte olan süper güç ve paytağının marifetiyle bir diğer önemli adım atıldı. Ukrayna-Rusya savaşı patlak verdi.

Böylece ABD bölgeden yükselecek olan potansiyel direnci bastırmış oldu. Diğer önemli hedef ise Rusya ve özellikle Almanya arasında kurulan enerji alanına dayalı ilişkiler savaşla tümüyle sabote edildi. Bunlar ABD için iki büyük stratejik kazançtı.

Yılların getirdiklerine biraz uzaktan bakıp, tablonun bütünü ele alındığında ortaya süper gücün egemenliğini arttırdığı bir dünya değil, neredeyse kıyametin eşiğine gelmiş bir dünya ile karşılaşılır. ABD ve İngiltere’nin elde ettiği stratejik hedeflerin yanında kayıpları çok daha önemli görünüyor.

2008’de başlayan ekonomik kriz derinleşerek devam ediyor. Üstelik artık ABD’nin ya da genel olarak Batı dünyasının karşısında güçlü rakipler şekillenmeye başlamıştır. Çin, Rusya, Hindistan, Brezilya veya daha genel konuşulursa “küresel Güney” artık Batı’nın peşinden sorgusuz sualsiz koşturmuyor. Özellikle Çin, teknik ve ekonomik güç olarak ABD’nin hemen ensesinde. Yapay zekâ rekabetinin yanında son olarak Batı dünyasında heyecan ve korku yaratan oto sanayi üzerinden dünya pazarına Çin’in girişi yeni bir dönüm noktası olarak dikkate alınmalı. Aslında bu hamle hemen pandemi öncesi gelecekti, olmadı. Batı dünyası sanayisizleşme ile övünürken birden farklı açıdan bir vurgunla karşı karşıya olduğunu anladı. Bu alandaki  çok önemli bir gelişme, yeni enerji kaynakları üzerinde yaşanan dehşetli bir rekabettir. Tıpkı bir zamanların buhardan fosil yakıta geçilirken yaşandığı gibi, şimdi de fosil yakıttan elektirik, su, Güneş enerjisine geçişin büyük rekabeti yaşanmaktadır.

Süper gücün dünyayı yola getirme çabalarının ikinci önemli sonucu dünya ölçüsünde gittikçe artarak yaşanan göçtür. Bölgede, Afrika’da ve Latin Amerika’da yaşananlar Batı dünyasına doğru kalkan göç kervanlarını arttırmıştır. Akdeniz ve Meksika-ABD sınırı mezarlığa dönüşürken dünya yoksulları, zengin Batı adacıklarını büyük bir hırs ve öfkeyle kuşatmaya devam ediyorlar. Bu gelişmelerin bir diğer etkisi Batı dünyasında faşizmin yükselişi olmuştur. Bu gelişme iki ucu keskin bıçak gibi. Bir yanıyla artık demokrasiden bıkan Batı egemenleri yeni bir sistem için bu yükselişi basamak yaparak yeni yollar deneyeceklerdir. Öte yandan, bu yükseliş kontrolden çıkarsa bugüne kadar dağınık duran, yeniden örgütlenmeye çalışan devrimci güçlerin bir ayağa kalkışına neden yol açmasın?

Bütün bu gelişmelerin aynası İsrail-Hamas çatışması ve Ukrayna-Rusya arasındaki savaştır. Bölgedeki savaş yeni bir ateşkes konuşulurken Hizbullah-İsrail çatışması ile sanki yeni bir basamağa tırmanıyor. Haberlere göre Hizbullah saldırıları İsrail’i bocalatmaktadır. İsrail, Gazze’yi yerle bir ederek kendisi için güvenli bir gelecek yaratmayı planlamıştı. Olaylar böyle gelişmiyor.

Öte yandan diğer büyük yangın yerinde işler ısınıyor. Rusya, Ukrayna’yı bir haftada yola getirebileceğini öngörmüştü; ABD destekli Avrupa ise çok uzamadan Rusya’ya unutamayacağı bir yenilgi yaşatmayı umuyordu. Bu aynı zamanda Rusya’nın çözülmesi olacaktı. Hiçbirisi olmadı. Savaş tıkandı ancak bu tıkanmada Rusya avantajlı konumda. Batı dünyası bu tıkanmanın kırılması için uğraşıyor.

Şimdilik yeni iki yöneliş öne çıkıyor. İlki, NATO silahlarının Rusya içlerine kadar kullanılmasıdır. Bu konuda NATO içinde tartışmalar olsa da önemli bir çoğunluk bu adımdan yana. Diğeri Rusya’nın Batı ülkelerinde 300 milyar doları bulan varlıklarının bir kısmına el konulmasıdır. Bu, kapitalizmin kendi koyduğu kuralları yok sayması anlamına geleceği için bazı tereddütler yaşanıyor. Rusya bu adıma “hırsızlık dedi. Şimdilik G7’den Rusya’nın varlıklarının 50 milyarlık kısmına el konulması kararı çıktı. Çok karmaşık bir iş olduğu için bu adım yıl sonunu bulacaktır. G7 zirvesinin özeti budur.

Dünyadaki tıkanan savaşlar kendiliğiden bir çözülme ile sonuçlanmıyor. Tam tersine daha büyük savaşları tetikleyecek birikimleri hazırlıyor. Dünya her yönden yeni bir döneme giriş sancıları içinde. Bu hem bölgesel savaşlar açısından böyle hem de dünya ölçüsünde yeni bir rekabet rüzgârı hız almakta. Bu seferki, kapitalist merkezlerde küreselleşme için kadehlerin kaldırıldığı yıllardaki gibi değildir. Bu rekabet her an yeni çatışmalara kapı açabilecek büyük bir gerilim içinde yaşanıyor.

Batı dünyası hem büyük rakiplerle karşı karşıya hem de gerilimin nükleer felakete yol açma riskinden dolayı tarafların elleri belli ölçüde bağlı. Böyle tıkanmalar öngörülemeyecek yollara kapı açar.