Bölgede yeni bir döneme doğru

Mehmet Yılmazer yazdı: Filistin hareketi varoluş sorunu ile uçurumun kenarına gelmişti. Böyle bir gidişe karşı, uzun ve iyi bir hazırlıkla, varolduğunu dünyaya bir kez daha ilan etti. Bu çıkış intihar değil yeniden doğuş çığlığı olabilir.

İsrail’in sık sık dehşetli nitelemelerle duyurduğu kara harekatı henüz başlamadı. Üstelik İsrail ordu radyosundan yapılan açıklamaya göre harekat ertelendi. Amerikan askerlerinin sevkinin beklendiği söyleniyor. İnandırıcı bir gerekçe değil. Bölgeye zaten çok büyük bir deniz gücü yığıldı. Daha ne bekleniyor? ABD deniz gücünün büyük ölçüde İran ve Hizbullah’a karşı bir caydırma rolü üstlenmekte olduğu biliniyor. Bölgede “beklenmedik gelişmeler”i engellemek ve yaygınlaşmasını önlemek rolünü Amerika deniz gücü ile üstlenmiş görünüyor.

Diğer sızan bilgilere göre ordu ve hükümet arasında “güven krizi” yaşanmaktadır. Ayrıca İsrail sokaklarında Netanyahu hükümetine karşı tepkiler gün geçtikle yükselmektedir. Öte yandan İsrail ordusu bir kara harekatında nelerle karşılaşacağını tam olarak öngörebilmiş değildir. Verilen bilgilere göre 1.5 milyon Filistinli Gazze’nin kuzeyini terketmiştir. Geriye Hamas militanları ve tüneller kalıyor. İsrail 2006 Lübnan deneyinden öğrenmiş olmalıdır. Tanklarla sınırlı bir alanda işgal harekatına girişildiğinde yeraltı tünellerinden ve hemen her köşeden çıkan savaşçılar ilerlemeyi yavaşlatabiliyorlar. Hizbullah’a karşı giriştiği harekatta İsrail bunu görmüş, bir ayda 20 km ancak ilerleyip önemli kayıplar verdikten sonra geri çekilmiştir. Bu kabus İsrail genelkurmayının bilincinde güçlü bir şekilde duruyor olmalıdır.

İsrail sık sık Hamas’ı bitirmekten söz ediyor. Bu nasıl olacaktır? Gazze’nin kuzeyi 30 metre derinliğe kadar kazılıp süpürülecek midir? Büyük savaş deneyi olan İsrail, bu konuda önündeki tehditleri görüyor olmalıdır. İsrail ordusunda bir zayıflama, bozulma olduğu son on yıldır sürekli konuşuluyor. Teknik olarak her türlü imkana sahip bu orduda moral ve hedefe inanç zayıflamış görünüyor.

Buradan Hamas’ın saldırısının niteliğine gelmek gerekiyor. Görünüşe bakıldığında yapılanın bir “intihar eylemi”nden öteye bir anlamı olup olmadığı çok tartışılan bir konudur. İsrail’in gücüne ve arkasındaki devletlere bakıldığında akla başka bir olasılık gelmiyor. Filistin hareketinin Arafat’ın ölümünden sonra kaybettiği güç ve itibar da düşünülürse; ayrıca Arap dünyasının sorundan uzaklaşması nedeniyle Hamas ve 14 örgütün çıkışı için en uygun niteleme intihar gibi görünüyor.

Böyle zamanlarda çıplak bir güç dengesinden hareketle çözüm yapmak, tarihsel gelişimi dikkate almamak hatalı çıkarsamalara götürür. Filistin hareketinin yıllardır sürekli güç kaybetmesi, en sonunda bölgede Arap dünyası ile İsrail’i uzlaştıran Abraham anlaşmasına kadar gelip dayanmıştı. Filistin sorununun tabutuna son çivi çakılmak üzereydi. Böyle bir gidişi görüp 14 Filistin örgütünün, uyuşuk akılların almayacağı bir çıkışı bir yıldan fazla süredir hazırlayıp uygulaması bölgede ve dünyada tam bir şok etkisi yarattı. Arap isyanlarının bastırılması bölgede İsrail için bugüne kadar görmediği ölçüde “güvenli” bir durum yaratmıştı. Bunun verdiği güçle Filistin hareketini gömmek için pervasızca her şeyi yapmaya başladı.

Filistin hareketi varoluş sorunu ile uçurumun kenarına gelmişti. Böyle bir gidişe karşı, uzun ve iyi bir hazırlıkla, varolduğunu dünyaya bir kez daha ilan etti. Bu çıkış intihar değil yeniden doğuş çığlığı olabilir. Böylece Abraham uzlaşması bozuldu. İsrail’in dokunulmazlığı büyük bir yara aldı. Bunun için Biden “İsrail’in baş edilemez olduğunu yeniden kanıtlamak zorundayız” diyor. Ancak gelişmeler ABD’nin bölgede güç ve irade kaybettiği gösterdi. Avrupa bizdeki tek adam yönetimini aratmayacak ölçüde yasaklamalara girişti. İsrail’in hastane bombalamasından sonra kendi içinde çatallandı.

Filistin’in uzaktan bakanlara “akıl dışı” görünen çıkışı çok kutuplu yeni dünya dengeleri içinde gerçekleşiyor. Bunun en iyi kanıtı bölgeye Çin’in de deniz gücü göndermesidir. “İsrail’in yenilmez olduğunu” kanıtlamak için Amerika’nın bölgeye büyük bir güç yığması bir yanıyla  kendi mevzi kaybının da onarılması amacını taşıyor. Ancak Pasifik bölgesine güç yığmak ve Çin’le mücadele etmek için strateji kuran ABD, her seferinde  yeni gelişmelerle davranışını ertelemek zorunda kalıyor. Gazze’nin çığlığıyla ABD’nin Çin ile bölgede karşı karşıya gelmesi dönemin yeni özelliklerindendir.

İsrail’in planı üzerine çok yorum yapılıyor. Gazze’yi “temizleme” hedefiyle davranan İsrail, eğer bu yolda inat ederse Gazze’deki Filistinliler Sina’ya yani Mısır’a sürülecektir. Gerilim Batı Şeria’da da yükselirse bu kez zaten bıçak sırtı dengelerde duran Ürdün yeni bir krizle yüz yüze gelebilir. İsrail, yıllardır Filistin sorununu Filistinlileri toprağından sürerek çözmeye, daha doğrusu yok etmeye çalıştı. Bunu bir kez daha deneyecektir.

Ancak dünya farklı güç dengeleri üzerinde şekilleniyor; ABD ve AB bu yeni dengelerde eskisi kadar söz sahibi değiller. Filistin sorunu tam gömülürken attığı çığlık ile yeni dünya ve bölge dengeleri içinde kendi yerini bulmaya çalışıyor.