“Bilek güreşi”

Uzun söze gerek yok yeni bakan Nebati iş insanlarıyla yaptığı toplantıda programı iki cümlede özetledi: “Her biriniz 100’er milyon dolar bozdurun” ve “Bize Güvenin!” Bu iki cümle her şeyi açıklıyor. Aynı zamanda bu programın bir yere gitmeyeceğini de!

Bir kez daha faiz indirimi ve yine aynı sonuç, dolar uçuşa geçti. Merkez bankası belli ki abandone olmuş durumda, hem faizi düşürüyor, sonra da doların yükselişinin önüne geçmek için piyasaya müdahale ediyor. Daha doğrusu aslında müdahale edemiyor, kasası boş… Boş tabancayla blöf yapmak gibi bir şey.

Dolardaki yükseliş Temmuz 2018’deki Rahip Brunson günlerinden daha hızlı. Bugün ne takas edilecek bir rahip, ne de Trump gibi bir başkan var. Bankalardaki döviz hesapları toplam mevduatın % 62’sini buldu. Türk lirasından kaçış önlenemez görünüyor.

Tablo bu olunca ortalıkta OHAL söylentileri dolaşmaya başladı. Aslında son MGK toplantısında bunun sinyalleri verilmişti. Öte yandan stokçularla mücadele ediliyor. İşe oto galerilerinden başlandı. Fakat yeni Maliye Bakanı çenesi düşük birisi çıktı; gizli toplantılarda konuşulanları ortalığa saçıverdi. Buna benzer bir diğer gelişme Murat Yetkin, Nevşin Mengü gibi gazeteciler, “off the record” şartı getirilmeden önemli iş insanlarının toplantılarına çağırılıyorlar. Buralarda konuşulanlar belli ölçüde kamuoyuna yayılıyor.

Daha ilan edileli bir kaç gün olan ekonomi programının şimdiden itibarı yerlerde sürünürken, öngördüklerinin hiç birisi henüz gerçekleşmedi. Uzun söze gerek yok yeni bakan Nebati iş insanlarıyla yaptığı toplantıda programı iki cümlede özetledi: “Her biriniz 100’er milyon dolar bozdurun” ve “Bize Güvenin!” Bu iki cümle her şeyi açıklıyor. Aynı zamanda bu programın bir yere gitmeyeceğini de!

“Bize güvenin!” isteğinin ardından işler yolunda gitmezse tehditlerin gelmesi kaçınılmazdır. Politik ortam bu bıçak sırtında yürüyor.

Herkes doğal olarak bu inadın neye dayandığını soruyor. Buna Murat Yetkin bir cevap vermektedir: “Mesele Erdoğan ile ekonomik sistem arasındaki bir bilek güreşine dönüşmüş durumda.

“Bu bilek güreşinde Erdoğan sonuna dek gidecek gibi görünüyor. Erdoğan’ın son ekonomik hamlesini hararetle savunan ve bunu İstanbul sermayesini dize getirme operasyonu olarak gören, Beştepe ile doğrudan irtibat içindeki bir iş insanı şunları yazdı bana bu sabahki piyasa hareketliliğini tartışırken:

• “MB bugün faiz kararını açıklayacak. Hükümetin direnci belli, faizi aşağı çekecek. Karşısında sert bir muhalefet var. Haliyle dolar kuru da yukarı çıkıyor ama nereye kadar?

  • “Havuzdaki TL bitmek üzere. Banka mevduatlarının %60’ını geçti döviz hesapları. Piyasaysa TL ile dönecek. İşin matematiği var. Bankalar, finans kuruluşları mecburen satacak o dövizleri
  • “Tabii bu arada paramı güvenceye alayım deyip üç beş dolar döviz alan amcalar, ablalar da çıra gibi yanacaklar. Burada önemli olan hükümetin ve karşıtlarının dayanma kapasitesidir; bileğin büküldüğü an çan eğrisi aşağı doğru döner.” (Yetkin Report, 17.12)

Ekonomi programının gerçek yüzü bu söylenenlerde yatıyor. Erdoğan sadece “İstanbul sermayesi” ile bilek güreşi yapmıyor, aynı zamanda uluslararası finans kapitalle de bir bilek güreşi içindedir. Bu bilek güreşi son iki yılda iyice şiddetlendi. Yabancı sermaye -“sıcak soğuk” hepsi-Türkiye’den çekildi. Çünkü Saray kendi işleri ters gitmeye başlayınca kuralları değiştirmeye kalktı. Ancak Türkiye’nin bu piyasalara 500 milyar doların üzerinde borcu var. Bu piyasalar Saray ekonomisine güvenmedikleri için geriye çekilip beklemeye geçtiler. Erdoğan bu durumu “sıcak parayı elimizin tersi ile itiyoruz” diye açıklıyor. Bir kaç taraftarı buna inanabilir, ancak işin aslının tam tersi olduğu açıktır. Batı’dan sermaye gelmeyince Saray, Ortadoğu’nun saraylarında para aramaya gitti. Bu taşıma suyla yangın söndürmeye benziyor.

Sarayın beklentisine gelince: “Havuzdaki TL bitince bankalar, finans kuruluşları mecburen döviz satacaklar.” Dünya deneylerine bakınca böyle bir mecburiyetin olmadığı görülebilir. Piyasaların gündelik işlemlerinin dolara dönüşme olasılığı çok daha fazladır. Bugün Latin Amerika’da bazı ülkeler iç piyasalarında gündelik işlemlerde dolar kullanıyorlar. Kendi paralarındaki değer yitimi ve belirsizlik katlanılmaz noktalara gelince başka çıkış yolu kalmamıştır.

Aslında bu Türkiye’de de sınırlı ölçüde yaşanmıştı. Bu nedenle ev kiralarının dolarla yapılması bir kararname ile yasaklanmıştı. Ancak bu konularda polisiye tedbirlerin yangını büyütmekten başka bir işlevi olmuyor.

Bakalım “çan eğrisi” ne tarafa dönecek? Bankalardaki dolarizasyonu engellemek için alınan sözde tedbirler gündelik sıradan işlerin de dolarla yapılmasını getirebilir. “Tükenecek TL havuzunun” dolar bozdurularak dolduracağını ummak, Beştepe kapitalistlerinin rüyası olabilir. Ancak TL’nin gündelik piyasalarda da çekilmesi, tüm ekonominin dolarize olması çok büyük bir olasılıktır. Bunu engellemek için araya istenildiği kadar çevik kuvvet ve maliye polisi dizilsin bir yararı olmaz.

“Beştepe’ye yakın iş insanının” M. Yetkin”e yazdığı bir önemli nokta daha var: “Tabii bu arada paramı güvenceye alayım deyip üç beş dolar döviz alan amcalar, ablalar da çıra gibi yanacaklar.” Fillerin güreşi ve çimenlerin ezilmesi meselesi…

Bu bilek güreşinde Saray’ın gücünün çok sınırlı olduğu ve yenilgiyi getirecek fırtınanın yaklaşmakta olduğu açıktır. Ancak ülkeye ve çalışan insanlara vereceği yıkımın boyutları ne yazık ki yaşanmadan görülemeyecek!