Asgari ücret zammı izlenimleri

Faşizmin kitle desteğinin zembereğinin de bu gerilimle kurulduğunu görmek zorundayız. Orta sınıflar kendilerini prekaryalaşma kabusu ile karşı karşıya bulurken prekaryalaşma eşiğindeki emekçiler aynı durumu bir tür statü yükselişi olarak algılama eğilimindeler, Siyasal İslam’ın prekarya ile kurduğu bağ, bu gerilimi yönetme biçiminden, orta sınıfların statüsünü gerileterek yoksullukta yarattığı bir eşitliği bir politik proje olarak sunabilmesinden geçiyor.

Asgari ücret 4225 lira oldu. Geçtiğimiz yıla göre %50 oranında bir artış gerçekleşti. Bunun %20’yi aşan kısmı asgari ücretin gelir ve damga vergisinden muaf hale getirilmesi ile gerçekleşti. Yani artışın 2/5’i bütçeden ve diğer vergi gelirlerinden finanse edilecek.

Ancak asgari ücret vergilerden muaf hale geldiği için Asgari Geçim İndirimi ödemeleri de sonlanmış olacak. 3 çocuklu bir işçi vergiler ve AGİ kalkmasaydı aşağı yukarı aynı rakamı alıyor olacaktı.

Asgari ücretin daha da yaygınlaşmasını, çalışanların içinde asgari ücretli oranının %70’lerin üzerine çıkmasını da bekleyebiliriz. Sermayenin vergi muafiyetinden yararlanmak için asgari ücret üzerinde maaş alan daha çok emekçiyi bordrolarda asgari ücretli olarak göstereceği garanti.

Asgari ücretin bu düzeyi mevcut örgütsüzlük seviyesi de düşünüldüğünde enformelleşmeyi artıracak. İlk etapta kimi sektörlerde işten çıkarmalarda bir artış yaşanacağı da öngörülebilir. Bu açıdan işten çıkarmaların yasaklanması ve asgari ücret altında maaşlarla enformel çalıştırmaya karşı mücadele bu dönemde öne çıkacak.

Asgari ücretteki %50 artış diğer ücretlere de yansıyacak mı? Bunun doğrudan ve kendiliğinden işleyen bir mekanizması yok. Ancak gelmekte olan hiperenflasyon ve asgari ücretin artış oranı diğer ücretli kesimlerde de hareketlenme yaratacaktır. Kimi sendikalı işyerlerinde geçmiş toplu sözleşmelerin tadili talebi gündeme gelecektir. Sınıfın örgütsüz kesimlerinin ücretlerini asgari ücretteki artış oranında yükseltemeyeceği gerçeği, sınıfın çok farklı katmanlarının örgütlenmeye, ani grevler gerçekleştirmeye daha açık olacağı bir dönemin habercisi. Özellikle düşük ücretlerle çalışan beyaz yakalılardan öfke patlamaları beklenmeli ve bunların örgütlenmesine dönük yığınaklar yapabilmeliyiz.

Yaşanan kur şoklarının etkisi henüz hissedilmiyor ancak birkaç ay içerisinde içine düşülecek durumları şimdiden hayal bile edemeyeceğimizi söyleyebiliriz. Toplum hiperenflasyonla yaşamayı büyük oranda unutmuştu, yaşam pahalılığının boyutları olumlu ve olumuz anlamda çok büyük sosyal enerjiler açığa çıkaracak.

Zizek bir yazısında bir Sloven köylüsüyle onun dileklerini yerine getirmek isteyen bir cadı arasında geçen bir masal anlatıyor: Cadı köylüye bir inek verip komşusuna da ki inek vermeyi öneriyor. Buna bir alternatif olarak da kendisinden bir, komşusundan iki ineği almayı öneriyor. Köylü ikinci seçeneği tercih ediyor. Marx’ın köylülerin kendilerini temsil edemeyeceğini ancak temsil edilebileceklerini söylerken bu sınıf içi rekabet duygusuna işaret ediyordu.

Zammın açıklandığı ilk gün sosyal medyaya eğitimli orta sınıflarla asgari ücretliler arasındaki çelişkinin damgasını vurduğunu söylemeliyiz. Daha büyük artış talepleri görece heyecansız karşılanırken orta sınıflarla asgari ücretlilerin arasındaki mesafenin kısalmasının yarattığı öfke belirgin olarak ortaya çıktı. Bu durum sınıf olgusunun Weberyen statü grubu kavramıyla desteklenmedikçe açıklayıcı kapasitesini önemli oranda kaybettiğini bir kez daha hatırlattı. Eğitimli alt orta sınıflarla prekaryalaşma eşiğindeki görece vasıfsız emekçiler arasındaki ittifakın inşa edilememesi sınıf hareketinin krizinin en önemli sebeplerinden birisi.

Olağan şartlarda işçi olarak görülmesi gereken kesimlerin neoliberal ideolojinin de etkisiyle kendi aşağılarındaki toplumsal kesimlerle olan farklarını en yukarıdakilerle olan farklarından daha fazla önemsemeleri sosyalist hegemonyanın yokluğunun bir ifadesi. Faşizmin kitle desteğinin zembereğinin de bu gerilimle kurulduğunu görmek zorundayız. Orta sınıflar kendilerini prekaryalaşma kabusu ile karşı karşıya bulurken prekaryalaşma eşiğindeki emekçiler aynı durumu bir tür statü yükselişi olarak algılama eğilimindeler, Siyasal İslam’ın prekarya ile kurduğu bağ, bu gerilimi yönetme biçiminden, orta sınıfların statüsünü gerileterek yoksullukta yarattığı bir eşitliği bir politik proje olarak sunabilmesinden geçiyor. Faşizm prekaryada yarattığı ve sürekli körüklediği bu öfkeden besleniyor, bunun izlerini sağlık çalışanlarına yönelik arkası kesilmeyen saldırı zincirinde de görmek mümkün.

Sosyalistlerin ulusal ölçekte etkinlik kazanması bu gerilimi aşacak ve sınıfın çeşitli fraksiyonlarını ortak bir gündem etrafında seferber edebilecek bir hamle yapabilmesine bağlı. İşçi sınıfının iki ana öbeği arasındaki gerilimin yükseldiği günlerden geçeceğiz.

DİSK ve KESK’in ayrı miting düzenleyip TTB’nin iş bırakma eylemi yapması bu dönemde sosyalistlerin şaşırtıcı dağınıklığının şahikası olarak görülmeli. KESK’in “asgari ücret” gündemini kendisine uzak görmesi gerçek bir akıl tutulması. Bu dağınıklığın temel sebebinin CHP’nin sokağın inisiyatif almasını uygun görmemesi olduğunun altı çizilmeli ancak HDP’nin kendi ağırlığını birleştirici bir yönde kullanamaması da eleştiriye konu edilmeli.

CHP’nin 4250 liraya selam verip, belediyeleri için 4500 asgari ücret açıklamasıysa şu günlerde dahi sol bir popülizmi hayata geçiremeyecek kadar sermayenin partisi olduğunu sergilemiş oldu. Restorasyon projesinin bir ekonomik demokrasi ya da yeniden dağıtımcı bir paylaşım projesinin olmadığını da görmüş olduk bir kez daha.

Saray, bir sayfaya sığıveren Türk tipi kalkınma modeliyle sürekli Doğu’ya giderek Batı’ya varacağını düşünüyor. Emekçileri daha ucuza çalıştırmak adına ülkenin yarısı şimdiden buhar oldu. Servetlerini dolarda tutmayı başaran yaklaşık 500 bin hesap sahibine emekçilerden büyük bir kaynak transferi gerçekleşti. Bunun yaratacağı yıkımın boyutları birkaç ay içinde ortaya çıktığında dudaklarımız uçuklayacak.

Daha hala normal günlerde olmadığımıza ikna olamayan sosyalistlere de iyi uykular dilemekten başka bir şey elden gelmiyor.