“Helalleşme”
Kemalizm’in yaptıklarının daha beterini siyasal İslam tekrarlayarak, o da kendisini belli bir ölçüde tüketmiş oldu. Şimdi artık bir senteze mi gidiliyor?
Kılıçdaroğlu, Cumhur İttifakı’nın ve özellikle Erdoğan’ın yıllardır sürdürdüğü ve çok da yararını gördüğü kutuplaştırma taktiğine karşı helalleşme taktiğini ileri sürerek seçim sürecinde önemli bir adım atmış oldu. Belli bir süredir kutuplaştırma taktiğinin eskisi kadar işlemediğinin işaretleri ortaya çıkmıştı.
Bu adımın iki yanı vardır: Dar anlamda kutuplaşmayı yumuşatmakla yetinmek; geniş anlamda siyasal İslam’la cumhuriyeti barıştırmak… Kutuplaşmayı yumuşatmanın imkanlarının son zamanlara belirdiği düşünülürse CHP’nin bu yönde adımlar atacağını öngörmek hatalı olmaz. İşin bu kadarının bile çok zor olduğunu söylemeden geçmeyelim. MHP sahaya inerek CHP’ni deşifre etme taktiğini uygulamaya başladı bile. Öte yandan Erdoğan da özellikle Kılıçdaroğlu’nu hedef alarak propagandasını yürütüyor. Ayrıca Mehmet Barlas’la başlayan “fantezi” yollu “CHP kapatılsın” propagandası da kenardan yürütülüyor. Ortam Menderes ve DP’nin son yıllarını gittikçe daha fazla andırıyor.
Cumhur İttifakı’nın CHP’nin bu taktiğine nasıl karşılık vereceğini göreceğiz. Tam cepheden saldırıya mı kalkılacaktır; görmezden mi gelinecektir? Ya da bin bir ilişki kanalı kullanılarak helalleşme yolculuğunun provoke edilerek itibarsızlaştırılması da en olası karşı taktiklerden olacaktır.
Cumhuriyet gerçekten önemli bir dönemece giriyor. Kemalizm’in tükenişi ve ardından siyasal İslam’ın iktidar oluşuyla ilginç bir dönem yaşandı. Kemalizm’in yaptıklarının daha beterini siyasal İslam tekrarlayarak, o da kendisini belli bir ölçüde tüketmiş oldu. Şimdi artık bir senteze mi gidiliyor?
Bu yolun çok zor, hatta nereye doğru gelişeceğini kestirmenin bugünden imkansız olduğunu söylemek gerekiyor. Bu büyük toplumsal fay hattının derinliği şüphesiz tarihten geliyor. Cumhuriyetin iki temel özelliğinden dolayı bu fay hattı sürekli canlı kalmıştır. Kapitalizm, Batı’da olduğu gibi -serbest rekabetçi günlerini yaşayarak-gelişmemiş, devlet eliyle beslenmiş, büyütülmüştür. Hala da öyle değil mi? Bugün devletin beslediği kesim değişti, o kadar… Kapitalizmin batıdaki gelişim tarzı önceki toplumsal düzeni, ideolojisi ve sosyal yapısıyla güçlü bir değişime uğratmış, bu anlamda dini reforme etmiştir. Uzun kapsamlı mezhep savaşlarından geçilerek “laik” topluma varılmıştır.
Öte yandan, kapitalizmin en hızlı gelişme yıllarında burjuvazinin dar ufkunun sınırlarını zorlayan güçlü sınıflar mücadelesi yaşanmıştır. Sınıflar savaşının ilk dönemleri müthiş keskin yaşanırken sonraki dönemlerinde “uzlaşma” zeminleri oluşmuştur. Bu iki temel gerçeklik toplumlarda yeni bir sosyal ve siyasal bilinç yaratmıştır. Bizde bunların hiçbirisi olmamıştır. Ne yapılacaksa “devlet” yukarıdan yapmıştır. Vesayeti kaldırdığını ilan eden Erdoğan, tıpkı Kemalizm’in yaptığı gibi kendi dışındaki güçleri vesayet altında tutmanın bin bir yolunu uygulayarak sanki tarihin tekerrür olduğunu kanıtlamaya çalışıyor.
Ancak küreselleşmenin tıkanışa girdiği dünyaya bakarsak, toplumsal ve siyasal kutuplaşmanın nasıl tırmanışa geçtiğini görebiliriz. Kapitalizmin en gelişkin olduğu ABD’nde Trump yılları geriye unutulmaz dersler bırakmıştır. Tıpkı Türkiye gibi seçim sonrası haritalara bakılsın Amerika’nın sahilleri demokrat, ortaları cumhuriyetçidir. Bugün olan nedir? Kapitalizmin yeni döneminde bir kez daha kağıtlar yeniden dağıtılıyor, egemenlik sistemlerinde değişimler yaşanıyor, yeniden yağma ve paylaşımlarla saflar bir kez daha şekilleniyor.
Küreselleşmenin Türkiye versiyonunu, yeni yağmaları, en kör göze batarcasına yirmi yıldır AKP iktidarı pervasız biçimde ülkeye yaşatıyor.
Bu koşullarda “helalleşme” nasıl olacak? Bu kutsallık taşıyan kavramın arkasında günümüz dünyasının bütün çiğlikleri saklıdır. Son otuz yılda cumhuriyet tarihinde sahip olmadığı kadar önemli bir güç kazanan siyasal İslam, Kılıçdaroğlu’yla nasıl helalleşecektir? Kutsal kavramların büyüsüne kanmayacaksak, siyasal İslam’ın Cumhur İttifakı’ndan umudu kesmiş kesimi Kılıçdaroğlu’ndan ekonomik, siyasal ve örgütsel konumlarının korunmasını isteyecektir. Bunun yadırganacak bir yanı da yoktur. Kutsal kavramlarla bayağı çıkarların örtülmesi yeni olmadığı gibi, yedi bin yıllık bir geçmişe sahiptir.
Kemalizm’le siyasi İslam’ın fay hattında yaşanan büyük gerilimden sonra bir sentez ortaya çıkabilir mi? Bu mümkündür! Ancak bu sentezin nasıl bir şey olacağı bu iki güce kalırsa, çalışan yığınlar ve halklar için önemli bir yenilik olmayacaktır. Bu sentez olasılığı sürecinde devrimci, demokrat güçlerin ve Kürt halkının oynayacakları rol çok önemlidir.
Helalleşme, haramın örtülmesinden öteye geçecekse, bu ancak geniş çalışan kitlelerin sürece aktif katılmasıyla mümkündür.