Saraylı sermayenin soykırım çarkı

Korkunç soykırım düzeni büyük bir yağma ve talan mekanizmasının sürmesi için insanımızı, doğamızı kırmaya ve yok etmeye devam ediyor. İşin en korkuncu ise bütün bu soykırımın rahatlıkla sıradanlaştırılması, hayatın doğal akışının bir parçası sayılması ve sanki kaçınılmazmış gibi kısa sürede unutulmasının istenmesi. İşkencecinin yaptığı işkenceyle neredeyse uluorta övünmesi, aynı katillerin on yıllardır soykırım çarkının kokpitinde pişkince suç işlemeye devam etmesi.

Büyük bir soykırımın ortasına düşmüş gibiyiz.

Başak Cengiz isimli bir kadın mimar, yolda yürürken hiç tanımadığı bir adam tarafından samuray bıçağıyla sokak ortasında öldürüldü. Katil, sokağa bir cinayet işlemeye kararlı olarak çıktığını, kendisine direnemeyeceğini düşündüğü için bir kadını öldürmeye karar verdiğini söyledi. Başak Zengin, zengin bir mimar olsaydı oradan arabasıyla geçip gidecek, bir başka kadının katlini belki de dehşete düşerek gazetelerde okuyacaktı. Sadece Ekim ayında en az 22, 2021’de ise 256 kadın öldürüldü.

“Beden Eğitimi mezunuyum. 80,55 puan aldım. Sizin yüzünüzden atanamıyorum. Aile baskısı yüzünden ağır şartlarda çalışmak zorundayım, bunun vebalini acaba kim ödeyecek. Ben hakkımı size helal etmiyorum” twitini 23 Şubat’ta paylaşan 23 yaşındaki Fedai Altun, Malatya Yeşilyurt’ta mezarlıkta elektrik ana trafosunu boyarken akıma kapılarak hayatını kaybetti. Fedai’nin ölümü sadece öğretmen olduğu için dehşet verici değil tabii ki ancak TÜGVA aracılığıyla gerçekleştirilen iltimasların ortalığa saçıldığı koşullarda gencecik insanların üniversite bitirip, inşaatta ölmesi utanç verici. Koşullar değişmediği sürece Fedai’nin ölümü en fazla bir gün konuşulacak. Kendisini belediye önünde yakan işsiz genç gibi kısa sürede unutulmuşlar isimsizler listesine eklenecek, soykırım makinesi ise yarın yeni kurbanlarıyla nefsini söndürmeye çalışacak.

OHAL Komisyonu, Anayasa Mahkemesi’nin beraat kararına rağmen Barış Akademisyenlerinin kampüslerine dönüşünü engellemeye devam ediyor. Uyduruk komisyona yapılan başvurular reddediliyor. Boğaziçi Üniversitesi’ne bir intihalciyi rektör atayanlar, sahte doktora tezi yazımı sektörünün oldukça besili olduğu bir ülkede barış adına sorumluluk üstlenen akademisyenleri tek bir imza gerekçesiyle öğrencilerinden uzak tutmaya, bu sayede de üniversitelerin giderek daha da çölleşmesine çanak tutuyor.

Başak Demirtaş’a “gerçeğe aykırı şekilde sağlık raporu aldığı “gerekçesiyle verilen hapis cezası bir yüzsüzlük ve utanmazlık vesikası olarak tarihe geçiyor.

Dolar 10 liraya, gram altın 600 liraya doğru yürürken banka mevduatlarının %60’ını oluşturan döviz tevdiat hesabı sahibi tuzu kuruların serveti durdukları yerde, parmaklarını kıpırdatmadan büyüyor. Dünyanın en hızlı yükselen şirketlerinden olan GETİR’in tüm yükünü taşıyan motokuryeler kazalarda ölmeye ve yaralanmaya devam ediyor.

Korkunç soykırım düzeni büyük bir yağma ve talan mekanizmasının sürmesi için insanımızı, doğamızı kırmaya ve yok etmeye devam ediyor. İşin en korkuncu ise bütün bu soykırımın rahatlıkla sıradanlaştırılması, hayatın doğal akışının bir parçası sayılması ve sanki kaçınılmazmış gibi kısa sürede unutulmasının istenmesi. İşkencecinin yaptığı işkenceyle neredeyse uluorta övünmesi, aynı katillerin on yıllardır soykırım çarkının kokpitinde pişkince suç işlemeye devam etmesi.

Saraylı sermayenin soykırım makinesinin çarklarını durdurmanın yolu nedir?

Hiç kuşku yok ki halkın öfkesini ve acısını halk adına ortak bir güç haline getirecek bir devrimci öznenin inşasıdır. Bu zırdelilik ancak yıkılabilir, ancak büyük bir sarsıntı bu aymazlığı sarsarak kendine getirebilir. Tamir edilemez, restoreye uygun değildir. Bu kesif çürümüşlük hali tuttuğumuz yerden lime lime elimizde kalıyorken kurbanların yargıç haline dönüşmesinden başka bir seçenek kalmamıştır insanlık ve dünya için…

Başak Cengiz’in katilinin dediği gibi bizi hafife aldıkları, tepki veremeyeceğimizi düşündükleri, acımızla yaşamaya alışacağımıza, kızsak bile bir araya gelemeyeceğimize inandıkları için bunları yapabiliyorlar. Faşist, faşistlik yapabildiği sürece faşisttir. Sömürücüler de kanımızı emebildiği sürece…

Yokluğa ve yoksulluğa karşı isyanın manivelası olabilecek ve merkezine asgari ücretin insanca yaşanacak bir seviyeye taşınmasını alan bir “hakkımız olanı sökerek alma” hareketi kurbanların büyük soykırım makinesinin çarkını parçalayacağı bir anın ilk kıvılcımı olabilir mi?

Göreceğiz.