“Muhalefetin” geleceği
Böylece CHP ve İyi Parti cumhur ittifakının çizdiği çemberin içine bir kez daha düşmüş oldular. Gare operasonunda işler biraz değişmemiş miydi? Ya da Kürt sorunu için “muhatap” tartışması sırasında bu iki parti cumhur ittifakının çemberi dışına çıkmadı mı?
Kılıçdaroğlu’nun Kandili “yerle yeksan etmesi” ve Akşener’in HDP ve PKK’yi bir tutması, muhalefetin geleceği üzerine yoğun tartışmalara yol açtı. Bu söylemin bir yanında bildik oy devşirme taktiğinin durduğu açık. Öbür yanında ne vardır?
Böylece CHP ve İyi Parti cumhur ittifakının çizdiği çemberin içine bir kez daha düşmüş oldular. Gare operasonunda işler biraz değişmemiş miydi? Ya da Kürt sorunu için “muhatap” tartışması sırasında bu iki parti cumhur ittifakının çemberi dışına çıkmadı mı? Tezkere oylamasında ise yollar ayrıldı. CHP olumlu bir adım atarken, İyi Parti bildik sınırlarda kaldı.
Kılıçdaroğlu tezkerede olumlu bir tavır alıp sonra sanki telaşa kapılmış gibidir. Her ne ise, yine dönüp dolaşıp aynı noktaya gelinmiş oldu. Düzenin siyaset arenasında bu oyun kaç kez tekrarlandı? Demek hala iş yapıyor ve eskimemiş. Siyasetin adeta alın yazısı haline gelen bu onlarca yıllık taktik, bir kez daha yakın gelecekle ilgili varsa abartılmış beklentileri “yerle yeksan” etti.
Bu yaşanan basit bir pragmatik oy avcılığından ibaret değildir. Ayrıca bu avcılık yılların pratiğinin defalarca gösterdiği gibi bir işe de yaramıyor. Asıl önemli olan oy avcılığı yerine vatandaşları politik yanılgıları aracılığıyla eğitme, onlara yeni bir ufuk kazandırma yolunun seçilmeyişidir. Bu oldukça zor ve riskli bir politik tercihtir. Fakat bu yol seçilmez ise tarih tekerrür etmeye devam edecektir.
Bu noktadan bakınca “büyük hesaplaşma” sonrasının hemen hiçbir yenilik getiremeyeceğini öngörmek zor değildir. Bir kaç yolsuzluk davasından öteye gidilebilecek midir? 12 Mart sonrası Ecevit ve CHP’nin başına gelenler bugünkü “muhalefetin” başına neden gelmesin!
Ancak çıkartılması gereken çok önemli bir ders daha vardır. Bazı sol çevrelerde ve o günün önemli işçi sendikalarında Ecevit’ten beklentiler öyle noktalara gelmişti ki, yaklaşan faşizme karşı CHP’nin önüne geçme taktiğini örgütlemek ve kitleleri bu taktiğe kazanma mücadelesi yerine CHP’nin arkasına sıralanma tavrı öne çıktı, felaketi engelleyemedi.
Bugün sol ve demokrasi güçleri o günlerden daha zayıf. Ancak güçlenmenin yolu muhalefetin korkaklığına tabi olmak değil, onun önüne geçme cesaretini göstermekten geçiyor. Bu noktada umutsuzca “bir yararı olmaz” yakınmaları duyulabilir. Tam tersine “muhalefete” demokrasi güçlerinin baskısı yükseltilebilirse bildik alın yazısının yırtılma şansı vardır.