“Tayyip Abi için uykusuz bir hafta başlıyor”
Sedat Peker’in videolarında da dile gelen Demirören’in AVM’si önünde eylem yapılıyor. Güvenlikçiler eylemcilere şiddet uyguluyor, boğazını sıkıyor, kelepçe takıyor. İşte gerçekten mafya düzeni… Polis eylemcinin başını eğmeye kalkıyor: “Başımı eğme!” yanıtını alıyor.

Devlet-mafya ilişkisinin ortalığı toz duman ettiği bir dönemdeyiz. Dünya basınında “Narko devlet!” olarak markayız. Sedat Peker’in 8. videosu çıktı. Çeşitli itiraflarda bulunan Peker: “SADAT, El Nusra’ya benim üzerimden silahlar yolladı. Haberim yoktu.” dedi. El Nusra, IŞİD vb. çetelere silahların gönderildiğini çok iyi biliyorduk. SADAT kuruluşundan bugüne AKP’nin paramiliter güçlerini yetiştiren ve kirli işlerini yürüten bir milis teşkilatı. AKP ve Erdoğan’dan bağımsız değil. SADAT’ın kurucusu Adnan Tanrıverdi Erdoğan’ın baş danışmanlığını yaptı.
MİT tırlarının Suriye’deki IŞİD, El Nusra çetelerine taşıdığı silahları açığa çıkaran Can Dündar, Sedat Peker’in 8. videosuyla ilgili: “Biz bunu yazdık diye başımıza gelmedik kalmadı. Cezaevindeyken gelen bir yazılı mesajı hiç unutmuyorum. “Sen vatana ihanet ettin, asılmayı hak ettin.” diyordu. Kimdi yazan biliyor musunuz? Sedat Peker…. Şimdi Peker’in ima ettiği ama henüz söylemediği şeyi biz söyleyelim. Silahı gönderen sarayın güvenlik başdanışmanı. Parayı tahsil eden sarayın idari işler başkanı. Paranın girdiği kasanın sahibi sarayın damadı.”
Peker’in devletin belli kurumlarına dokunmaktan kaçındığı anlaşılıyor. Belli ki Tayyip Abi’sinden beklentileri var. Burada vahim olan bu organizasyonun “Ak Devlet” ve “Ak Erdoğan”a ait olmasıdır. Gerçekten bir mafya lideri bir kamera, bir tripod ve tabii ki birlikte işledikleri suçların kanıtlarına dayanarak hükümeti epey zora sokmuş durumda. Ne yapsalar toparlayamıyorlar. Sedat Peker “Tayyip Abi haftaya görüşürüz!” diyerek neyi kast etti? Elbette bunun için haftayı bekleyeceğiz. Ancak bir hafta boyunca Can Dündar’ın dediği gibi “Tayyip Abi”nin uykuları kaçacaktır.
Çürüme camii açılışıyla gizlenebilir mi?
Taksim Camii açılışı iktidar için siyasi bir hamledir. Siyasi sıkışmışlığını bu açılışlarla aşmaya çalışıyor. Seslendiği kitleyi karşıtlık üzerinden kutuplaştırma çabası içerisinde. Dindar nesilden bahsedip kokainle, mafyayla, cinayetlerle anılan AKP yarattığı bataklıkta çırpınıyor, çırpındıkça batıyor. Bu kadar çürümüşlükle oluşan bataklığı cami açılışı ile gidermek mümkün mü? Taksim Meydanı’nda saf tutarak, ortalığa saçılmış olan çürümüşlüğü gidermek elbette mümkün değil. Erdoğan yapmış olduğu cami açılışının politik olarak karşılığını alamamıştır.
Toplum üzerindeki inandırıcılığını büyük oranda yitirmiş bir iktidar için aslında hiç şaşırtıcı olmayan bir sonuç… Çok bariz bir şekilde dikkat çekici olan coşkusuz, ruhsuz bir açılış. Sanırım kendisi de videoları izleyince bu durumu fark etmiştir. Eğer Erdoğan bizim bildiğimiz Erdoğan’sa neden alkış tutulmadığının bedelini birilerine ödetir. Erdoğan yapmış olduğu konuşma içerisinde yeni bir caminin müjdesini verdi. “Barbaros Hayrettin Paşa Camii’yi inşa ediyoruz.” Anlaşılan ekonomik krizden kaynaklı AVM inşa edemediği için bol bol cami açılışı göreceğiz. Konuşması sırasında vatan-millet edebiyatı yaparak, kibrinden taviz vermeyerek, kutuplaştırıcı söylemlerle devam etti.
Emperyalistlerin desteklediği “terör” işbirlikçilerden bahsederken, ABD’ye karşı bir duruş sergiliyormuş gibi davrandı. Erdoğan daha geçtiğimiz günlerde, 14 Haziran’da yapılacak olan NATO toplantısı öncesi, ABD şirketlerinin yöneticileri ile çevrimiçi toplantı yaparak emperyalistlerden medet umduğunu unuttu herhalde.
Gezi kalır siz…
Taksim Camii açılışının Gezi’nin yıldönümünde yapılması tesadüf değil elbette. İktidar Gezi üzerinden siyaset yapmaya devam ediyor. Cami açılışında konuşan Erdoğan yoğun bir mağduriyet söyleminin sonunda Gezi’yi ve Gezi Şehitleri’ni hedef alarak kutuplaştırıcı tavrını, kibrini, öfkesini çürümüşlüğüyle kusmuş oldu.
Gezi toplumun belleğinde, kalbinde… Yağmacı, talancı, ötekileştirici politikalara karşı milyonların sahiplendiği demokratik ifade biçimidir. Sıkıştığı bütün dönemlerde muhalif kesimlere dönük saldırgan tavırları artan Erdoğan yine aynı oyunu sergiliyor. Gezi Direnişi toplumsallaşan bir direniş hareketidir. Gezicileri ‘terörist’ ilan ederek kendilerini geleceğe taşımanın mümkünatı yoktur.
Umudun tohumları filizleniyor
Erdoğan’ın açılış konuşması sırasında İstiklal’de protesto düzenlendi: “Mafya düzenini yıkacağız, bizden çaldıklarınızı alacağız!” sloganıyla büyük bir sempati toplayan gençler çürümeye, mafya düzenine karşı umut oldular. Cami açılışı Erdoğan’ın beklentisini karşılamadı. Hevesi kursağında kaldı. Pankart tutan gençler: “Z kuşağı sizin sonunuz olacak! GAME OVER!” diye haykırıyordu. Cesaret veren, içimize su serpen bir eylem. Gençler haykırıyor: “İkizdere’ye, Hopa’ya, Van’a, doğası, emeği için direnenlere selam!” Kalabalık bir kitle toplandı. Alkış, ıslık, kıyamet…
Boşuna demiyorlar: “Mafya düzenini yıkacağız!” diye. Sedat Peker’in videolarında da dile gelen Demirören’in AVM’si önünde eylem yapılıyor. Güvenlikçiler eylemcilere şiddet uyguluyor, boğazını sıkıyor, kelepçe takıyor. İşte gerçekten mafya düzeni… Polis eylemcinin başını eğmeye kalkıyor: “Başımı eğme!” yanıtını alıyor. İnsanlar hep bir ağızdan yuhalıyor. Amcamız genç eylemcinin başını okşayıp: “Tamam aslanım, tamam koçum biz birlikteyiz. Unutma!” diye güç verip, güvenlikçilerden hesap soruyor. Bir genç kadın bağırıyor: “Gençliği bitirdiniz! Milletin haline bakın, millet aç!” İşte budur faşizme teslim olmayanların duruşu.
Gezi’nin yıldönümünde aynı gün, aynı saatte iki gerçeklik.
Biri gerçekten kutuplaştırıcı, nefret dolu, ruhsuz, moralsiz. Diğeri ise yüreklere su serpiyor, geleceğe dönük umudu büyütüyor.
Taksim’de Erdoğan’ın şovu iki GM’li karşısında boşa düştü. İşte bu gençler Gezi Şehitleri’nin düşlerinin gerçekleştirileceğinin habercisi.
Geziden alınan feyzle mücadele büyüyecektir!