Covid-19 Bağlamında Gezegenin Durumu
“Sağlık ve çevre politikasının ayrılması tehlikeli bir yanılsamadır. Sağlığımız tamamen iklime ve gezegeni paylaştığımız diğer organizmalara bağlı.”
Dünya, gezegenin karşı karşıya olduğu “daha derin çevresel acil durum”u unutmamalıdır. / BM Genel Sekreteri Antonio Guterres
Covid-19 günlerinde, eve kapanmanın (lock down) etkisiyle korbondioksit salınımının azalması dolayısıyla hava kirliliğinin azaldığı, insan etkisi azalınca doğanın (karasal ve denizel habitatların) hızla kendini yenilediği ve iyileştiği apaçık ortaya çıktı.
İnsanlık tahminen 11500 yıl önce sona eren buzul çağıyla birlikte, bugünkü ‘medeniyetin’ tuğlalarını işlemeye başlamıştı. Avcı-toplayıcı dönemde insanın doğaya etkisi (ayak izi) oldukça azdı. İnsan diğer canlılar gibi doğada varlığını sürdürme mücadelesi içinde idi. İnsanın ateşi kontrol etmesiyle birlikte var olma mücadelesi doğaya hükmetmeye dönüştü. Daha sonra ateşi kullanarak madenlerin işlenmesi (1 ton demir elde etmek için 4 dönüm ormanın yok edilmesi gerekir) ve tarım devrimiyle ekolojik ayak izimizdeki[1] artış hızlandı, sanayi devrimiyle de zirveye ulaştı.
Aşağıdaki haritada karasal çevre üzerindeki insan ayak izi gösterilmektedir.
Harita 2013 yılı verilerine göre düzenlenmiş olup; en açık renkli yerler insan ayak izinin en yoğun olduğu yerleri göstermekte; koyu kısımlar ise, insan ayak izinin en az olduğu yerleri karşılık gelmektedir.
Avcı-toplayıcı dönemde insanlar bulaşıcı hastalıklardan daha az etkileniyorlardı. Doğada küçük gruplar halinde bulunduklarından bu durum salgınların sürmesine de engel olurdu.[2]
Tarım ve sanayi toplumlarını etkileyen bulaşıcı hastalıkların çoğu (tüberküloz, çiçek ve kızamık gibi) evcil hayvanlarda ortaya çıkmış Tarım Devrimi ile insanlara da bulaşmıştır.
İnsan da ekosistem[3] içinde yaşayan bir varlık olarak, ekosistemle sürekli bir ilişki halindedir ve diğer tüm canlılardan daha fazla ekosistem üzerinde etkilidir. Ekosistem üzerindeki insan etkisi (antropojenik etki) sanayi devri ile giderek artmış (küresel ısınma ve biyoçeşitliliğin[4] giderek yok olması vb.) ve bugün geldiğimiz noktada, ekosistemi ve insanlığın kendisini de tehdit eder hale gelmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz antroposen çağında, insan etkisinden dolayı küresel ısınmada 1,1°C resmen aşılırken[5]; on yıl önce, Johan Rockström ve ekibi tarafından belirlenen; Dünya’nın dokuz yaşam destek sisteminden[6] (kimyasal kirlilikten iklim değişikliğine kadar) dördünde güvenlik sınırları aşılmıştır. Biyoçeşitlilik, arazi kullanımındaki değişim, iklim değişikliği ve kimyasal kirlilikte güvenlik sınırları aşılmış durumdadır. Diğer yaşam destek sistemleri, asidik okyanuslar, ozon tabakasının incelmesi, tatlı su, azot ve fosfor çevrimleri ve aerosol yüklemesi olarak tespit edilmiştir.
Küresel Isınma, Doğanın Tüm Unsurlarını Önemli Ölçüde Bozuyor[7]
NASA bilim insanları 2005 yılında yapılan bir çalışmada[8], Pleistosen döneminden beri donmuş bakterilerin canlanabileceğini gösterdi.
BM Çevre Programı Genel Müdürü Andersen’e göre “Doğa bize bir mesaj gönderiyor’”[9] Acil önceliğin insanları koronavirüsten korumak ve yayılmasını önlemek olduğunu söyleyen Andersen, “Ama uzun vadeli tepkimiz habitat ve biyolojik çeşitlilik kaybıyla mücadele etmek” olmalı diye ekledi. “Daha önce patojenlerin vahşi ve evcil hayvanlardan insanlara geçmesi için bu kadar çok fırsat olmamıştı,” diye Guardian’a açıklama yapan uzman, ortaya çıkan tüm bulaşıcı hastalıkların %75’inin vahşi yaşamdan geldiğini açıkladı.
ABD’deki Harvard Halk Sağlığı Okulu’ndan Aaron Bernstein, “Sağlık ve çevre politikasının ayrılması tehlikeli bir yanılsamadır (kuruntu). Sağlığımız tamamen iklime ve gezegeni paylaştığımız diğer organizmalara bağlı.” diyor.[10]
BM Hükümetlerarası Bilim-Politika Platformu’nun Biyoçeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Genel Kurulu’nun yedinci oturumunun (Paris, 29 April–4 Mayıs 2019) çalışma raporunu hazırlayan bilim insanlarından Profesörler Josef Settele, Sandra Díaz, Eduardo Brondizio[11] ve Dr. Peter Daszak[12] tarafından hazırlanan 27 Nisan 2020 tarihli makalede[13] “COVID-19 pandemisinden sorumlu tek bir tür var, o da biziz” diyor. “İklim ve biyolojik çeşitlilik krizlerinde olduğu gibi, son salgın hastalıklar da insan faaliyetlerinin -ekonomik büyümeyi her ne pahasına olursa olsun ödüllendiren, sınırlı bir paradigmaya dayanan özellikle küresel finansal ve ekonomik sistemlerimizin- doğrudan bir sonucudur. Mevcut krizin zorluklarının üstesinden gelmek ve gelecekte ortaya çıkması olası olanlarının tohumlarını ekmekten kaçınmak için küçük bir fırsat penceremiz var.” uyarısında bulundular. Rapor şöyle devam ediyor:
“Azgın ormansızlaştırma, tarımın kontrolsüz bir şekilde genişlemesi, yoğun tarım, madencilik ve altyapı geliştirme ve vahşi türlerin sömürülmesi hastalıkların yayılması için” mükemmel bir fırtına “yarattı.”
Meehan Crist’in sözüyle bu bölümü noktalayalım: “İklim krizi, toplumlarımızın ve ekonomilerimizin örgütlenme biçiminin sınırlı kaynaklara sahip gezegenimizde sürdürülemez olduğunu göstermiştir.”[14]
Not: Küresel ısınma bağlamında tatlı su konusu bir sonraki yazıda incelenecektir.
[1] Ekolojik ayak izi (EF), bir kişi veya bir grup insanın küresel doğal kaynaklara yönelik taleplerin ölçülmesidir. İnsanlığın çevre üzerindeki etkisinin en yaygın kullanılan ölçülerinden biri haline geldi ve hem mevcut uygulamaların görünürdeki sürdürülemezliğini hem de ülkeler arasındaki ve içindeki kaynak tüketimindeki eşitsizlikleri vurgulamak için kullanıldı.
[2] Yuval Noah Harari, Hayvanlardan Tanrılara Sapıens, s.45
[3] Ekosistem, fiziksel çevresi ve belirli bir alandaki tüm ilişkileri ile canlı organizmaların kompleksidir.
[4] Biyoçeşitlilik Dünya üzerindeki yaşamın temelini oluşturur ve bitkilerin genetik yapısından hayvanlara, kültürel çeşitliliğe kadar biyotada bulunan çeşitliliği ifade eder.Climate change and human health
[5] WMO Statement on the State of the Global Climate in 2019
[6] https://www.newscientist.com/article/mg24332470-600-planet-earth-has-9-safety-limits-and-weve-already-exceeded-4-of-them/#:~:targetText=They%20warned%20that%20if%20we,already%20exceeded%20four%20of%20them.
[7] james E. M. Watson et al. The broad footprint of climate change from genes to biomes to people. Science, November 2016 DOI: 10.1126/science.aaf7671
[8] https://www.microbiologyresearch.org/content/journal/ijsem/10.1099/ijs.0.63384-0
[9] https://www.theguardian.com/world/2020/mar/25/coronavirus-nature-is-sending-us-a-message-says-un-environment-chief?utm_term=RWRpdG9yaWFsX0dyZWVuTGlnaHQtMjAwMzI3&utm_source=esp&utm_medium=Email&CMP=greenlight_email&utm_campaign=GreenLight E.T.28.03.2020
[10] A.g.e.
[11] Diğerlerinin yanı sıra, 1 milyon bitki ve hayvan türünün onlarca yıl içinde yok olma riski altında olduğunu belirten 2019 IPBES Biyolojik Çeşitlilik ve Ekosistem Hizmetleri Küresel Değerlendirme Raporu’nun eş başkanları.
[12] EcoHealth Alliance Başkanı ve biyolojik çeşitlilik, sağlık ve gıda arasındaki bağlantılara ilişkin yeni IPBES nexus değerlendirmesi için kapsam belirleme uzmanı.
[13] Josef Settele, Sandra Díaz ve Eduardo Brondizio ve Dr. Peter DaszakCOVID-19 Stimulus Measures Must Save Lives, Protect Livelihoods, and Safeguard Nature to Reduce the Risk of Future Pandemics,
[14] Meehan Crist, What the Coronavirus Means for Climate Change