Heykelleri Yıkmak
“Düzgün Baba kutsalımızdır, heykel dikilmesine rızamız yoktur.”
Ömrünü tüketen, çağa uyum sağlamayan değerler, simgeleriyle birlikte yıkılır. Dönemi boyunca insanlara çektirdiği acıyla orantılı olarak, yıkım da sert olur. Putlaştırılan değerler zamanı dolunca kaldırılır. Heykelleri yıkmak buradan gelir.
Edward Colston köle tüccarıdır. Hafıza aşındıran yüzlerce yıl geçince, ‘insan satıcılığı yapması’ unutulmuş, ticaretten istiflediği zenginliğin ihtişamı kalmış akıllarda. Bir de İngiltere’nin eski bir kent meydanında, dikili heykeli. Dikili bir heykel değil, insanlığa saplanmış bir hançer. 80 bin kadını, erkeği, çocuğu ABD vahşi kapitalizmine köle olarak sunmuş. Bu utanç, nereden bakarsanız bakın iki yüzyıl durmuş kent meydanında.
İsyancılar, köle tüccarının boynuna bağladıkları iple söktükleri heykeli, tekmeleye tekmeleye yuvarlamış, nehre kadar getirmişler. Eylemciler, George Floyd’u katleden zihniyetin hıncını alırcasına, bir simgeyi daha, nehrin kirli sularına iteklemişler.
Heykelleri yıkmanın anlamı bu iken ülkede talihsiz olaylar dinmiyor. Üstelik de bizim taraftan. Sivas şehitleri ve Hasret Gültekin anıtı/heykeli yıkılıyor. Nehre atılmıyor ama arka bahçeye, hasarlı eşyaların yanına kaldırılıyor. Yeni cemevi yönetimi, eskisine kudretini göstermek için bu yolu seçiyor. Bu da yetmezmiş gibi, çoğu inanç değerini eğip büküyor.
Hasret Gültekin
Yeter Gültekin en güçlü sesiyle bağırıyor: “Heykeli ve anıtı sökenler zalimdir!” Şehit ailelerine saygıyı en iyi bilen, ya da bilmesi beklenenler şöyle söylüyor: “Şimdi heykeli buradan oraya taşıyacağız, kaldırdık. Ama bugüne kadar bu çalışmayla hiç muhatap olmamış Hasret Gültekin’in eşi açıklama yapmış.” Hiç çekinmeden Yeter Gültekin’e “muhatap değilsin”deniyor. Bu kibir nereden geliyor? Heykelini kaldırdığınız kimdir? İnancın özgürlüğü için hayatını sunan bu aileden daha ‘kutsal’ ne olabilir?
İhtirasları dinmemiş olacak ki, bazı Alevi temsilcileri toplanıp Hasret Gültekin heykeliyle ilgili ortak açıklama yayınlıyorlar: “Dersim’deki bütün kutsal mekânlarımıza heykel, büst, mezar, reklam vb. şeylerin konulmamasına karar verilmiştir.” Ticari reklam yasağı ile şehit heykelini/anıtını aynı açıklamaya koymaktan çekinmiyorlar.
Ülkenin 1600 metre yükseğindeki onur: Düzgün Baba
Düzgün Baba’nın kutsal bir yer olduğunu söyleyen canlar “Düzgün Baba kutsalımızdır, heykel dikilmesine rızamız yoktur.” diyerek, “Kâbe Müslümanlar için neyse, Kudüs Hıristiyanlar için neyi temsil ediyorsa, bizim için de Düzgün Baba böyle kutsiyeti olan bir yerdir.” diye söylüyor. Ehl-i sünnet Müslümanlığın ve Hıristiyanlığın, kendi inanç bütünlüğü içinde tutarlılığı olan kutsallığı alıp Alevilik için kullanmak da neyin nesi? Kutsal örtü de ne iyi bir şey, her şeyi onun içine gizle ki tartışılamaz olsun! Kutsal olan Alevilikte nasıl anlatılır? Kutsallığı kendi Alevi felsefesinden almak gerekmez mi?
Dervişlik baştadır, tacda değildir
Kızdırmak oddadır, sacda değildir
Eğer bir müminin kalbin yıkarsan
Hakka eylediğin secde değildir
Ararsan Allah’ı kalbinde ara
Kudüs’te Mekke’de Hac’da değildir
Kabul et Yunus’un ergen sözünü
Tezcek gelir başa, geçte değildir.
Yunus, kutsalı insanda aramak gerektiğini söylüyor. Başka bir söyleyişle “Çünkü siz evsiniz, hem de Tanrı’nın evi”. İnancının ana öğesi “Enel Hak” iken başka inançların kutsalını almak da neyin nesi? Bu neyi gizleme gayreti? Ayrıca bu bir çeşit asimile olma çabası değil mi?
Rızalık almak
“Rızalık almak” tarihin bu günlere kadar getirdiği ne güzel bir kavram değil midir? Çağımızın katılımcı demokrasisinin içinde önemli bir yere koyarız onu. Anıt için rızalık alınmadı demek, ne kadar etkili ve ağır bir eleştiri değil mi? Söyleyene bir güç atfediyor. Bin yıl önceki derinlikten gelen güçlü bir ses. Bu söze tüm benliği ile inananlardan ne beklersiniz? Atacağı her adımda toplum onayı, demokratik katılım mı? Yeni yönetim öyle davranmıyor. Sivas Şehitleri Anıtı’nı rızalık alma gereği duymadan yıkıyor, kaldırıyor ( Fotoğraf yukarda siz karar verin!). İşgüzar yönetim, rızalık alma prensibini kendinden muaf sanıyor. Hakkaniyet terazisini aklına bile getirmek istemiyor.
Sivas şehitlerinin anlamı
Sivas Madımak Şehitleri, Alevi eşit yurttaşlık mücadelesinde özel bir yere sahiptir. Hak arama mücadelesinin dönüm noktasıdır.
Bilindiği gibi ülkemizde inkâr ve asimilasyona maruz bırakılmamış inanç ve halk yok gibidir. Alevi toplumu da bunlardan biridir. Yüzyıllardır yaşam tarzı ve inancı illegalize edilen toplum, varlığını adeta yeraltında sürdürdü. İlk açık, özgür semahını 1965’te İzmir Narlıdere’deki Muharrem etkinliklerinde var edebildi. Dayatılan inanç esaretine karşı “2 Temmuz 1993 Pir Sultan Abdal Şenlikleri” çıkışı, cesur bir eşitlik kalkışmasıdır. Arkasından gelen uyanış ve direnç, topluma varlığını kabul ettirmiştir. Düzgün Baba’daki anıt tüm bunların simgeselliğidir. Yapılan müdahale-saldırı bu direniş simgesinedir. Ortaya çıkan öfke ve infial bu anlayışsızlığa karşıdır. Bu çığlık doğru anlaşılmalıdır. Yönetim çekişmelerine feda edilmemelidir.
Yeri gelmişken belirtmeliyiz ki, Alevi eşit yurttaşlık mücadelesinin daha gidilecek çok yolu vardır. Amacı egemenler tarafından belirlenen savaşlarda, hayatını kaybeden Alevi gençlerinin cenazesi bile inancına bir saygı oluşturmuyor. Cenaze törenleri cemevinden değil de camilerden kaldırılıyor. Hayatınızı bile sunsanız, cesedinizi asimile etme amacından vazgeçmiyorlar.
Sonuç
Bir inanç sisteminin ana prensipleri, iktidar kapışmalarında nasıl kullanılır? İktidar mı? İnanca bağlılık mı? Vahşi sınıf mücadeleleri her türlü inancı aşındırıp duruyor. Biz de neyi konuşuyoruz? İslam’ın tarihi sınıf mücadelesi tarihi değil mi? Hz. Muhammed’in naaşı üç gün çöl sıcaklarında neden bekletildi? Bekleten sebep iktidar kapışmaları değil miydi? Cenazesini 17 kişi uğurlamış. Diğerleri nerdeymiş acaba? Yoksa olası iktidar ile uzlaşmaları mı uzun sürmüş? Ulu kişiye son görev değil de, yeni hükümdarın gazabı ağır basmış…
Yeni yönetim, eskisine kudretini göstermek için neleri gözden çıkarıyor? Ne kazanmak için? Minik burjuvaların iktidar kapışmaları, sen nelere kadirsin?