Bolivya’daki Seçimler Bize Ne Anlatır?
Bolivya’da halk muhalefetinin kendisinden kaçırılan seçimleri zorla, sokakta yürütülen bir mücadeleyle yaptırmasıyla Türkiye’de muhalefetin ekserisinin erken seçim lafını ağzına almaktan kaçınma hassasiyetleri arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz?
Bolivya’da geçtiğimiz pazar yapılan seçimleri MAS adayı Luis Arce’nin kazanması Latin Amerika için olduğu kadar tüm dünya için önemli bir gelişme. 2019’da gerçekleşen darbe sonrasında iktidara gelen Anez hükümeti, seçimleri üç kere ertelemiş olsa da MAS katliam, baskı ve beyaz faşist paramiliter güçlerin tehditlerine rağmen seçimleri kitle hareketinin zoruyla hayata geçirmek zorunda kaldı. Darbe yanlısı güçlerin tek aday olarak Mesa’nın arkasında birleşme çabaları da sonuç vermedi. MAS seçimleri ilk turda kazanmayı başardı.
Latin Amerika’da Brezilya haricinde sol dalganın gerileyişi büyük oranda terse dönme eğilimi gösteriyor. Arjantin’de sol Peronistler yeniden iktidarda, Venezuela’da Bolivarcı iktidar olağanüstü emperyalist basınca rağmen ayakta kalmayı başardı. Bolivya’da da kitle hareketinin gücü faşistleri ağlata ağlata darbeyle çalınanı geri almanın eşiğine geldi. Morales’in geri dönememesi, ilk başta olumsuz gibi görünse de halkçı iktidarın tek adamla özdeşleşmesine karşı hayırlı sonuçlar da üretebilir.
Liberallerin, dünyada otoriterleşme dalgasının mahfillerini sayarken ABD üniversitelerinin siyaset bilimi kürsülerinden saçılan incilerin izinden Venezuela, Bolivya, Ekvador’u sayıvermeleri ABD’nin yerel egemen sınıflarla işbirliği içinde bölgede darbeler tezgahlamasını, faşist çeteleri kışkırtmasını da meşrulaştırıyor. Bu arkadaşların neredeyse hepsi Erdoğan’ın, Orban’ın, Trump’ın yanına Maduro’yu iliştirivermekte pek cevvaller ama Bolivya’da, Ekvador’da ve Venezuela’da sola karşı yapılanları görmezden gelmekte gayet istikrarlılardı. Oysa hem Bolivya’da hem Venezuela’da iktidarların halkın örgütlü gücüne dayanıyor olmaları ve bu sayede de darbeleri, darbe girişimlerini, alternatif iktidar yaratma çabalarını etkisiz hale getirmeyi başarmaları demokrasi güçleri açısından önemli dersler içeriyor. Latin Amerika’daki sol iktidarlara dönük bürokratikleşme, iktidara yakın burjuvaziyle bağları ve karşıtlarını ezme konusundaki ikircikleri konusunda eleştirilerimiz baki kalsa da umut veren gelişmelerin altını çizmek görevimiz.
Bolivya’da halk muhalefetinin kendisinden kaçırılan seçimleri zorla, sokakta yürütülen bir mücadeleyle yaptırmasıyla Türkiye’de muhalefetin ekserisinin erken seçim lafını ağzına almaktan kaçınma hassasiyetleri arasında nasıl bir bağlantı kurabiliriz? İki ülkenin koşulları çok farklı olsa da Bolivya’da halk güçlerinin darbe yönetimine kendisini kurumsallaştırma konusunda zaman tanıması sonrasında yapılacak seçimler çok daha farklı sonuçlar yaratabilirdi. Türkiye’de ise iktidarın yaz sonundan bu yana özellikle de dışarıda manevra alanı daraldıkça içeride kendisine iktidar alternatifi oluşturabilecek bir ittifakın hem her bir öğesine hem de bunların bir arada durma kapasitesine dönük üst üste saldırılar geliştirmesi yeni bir evreye girildiği noktasında bir berraklaşma yaratsa da muhalefet statiğini bozmamaya özen gösteriyor.
Dünyanın her yerinde ülkenin başına her açıdan bu kadar çorap örmüş bir iktidar karşısında muhalefet erken seçim ister. Sağlık, eğitim, dış politika ve en önemlisi de ekonomi konusunda kriz üstüne kriz yaratan, Anayasa’yı fiilen askıya aldığını askıdaki ekmeklerle unutturan iktidar, seçimlerin bir değişim yaratma olanağı olmaktan çıkmasını sağlayacak düzenlemeler için kolları sıvadı. Partilerin kendi içlerindeki kimi meseleleri kaşımak, muhalefetin tüm unsurlarını kriminalize etmek, partileri kapatmak, devletten alınan ekonomik desteği kesmek, seçim sistemini değiştirmek, yargı üzerindeki denetimini %99’dan %100’e çıkarmak için Anayasa Mahkemesi’ni itibarsızlaştırmak bu kolları sıvamanın açık işaretleri.
İktidar muhalefet için bir giyotin hazırlıyor. Muhalefet bu giyotine kafasını mı uzatacak yoksa onun inşasını felç etmek için muhalefet etmenin tüm araçlarını kullanarak ülkeyi erken seçime taşıyabilecek mi? İşte burada Bolivya ile Türkiye arasındaki en önemli fark ortaya çıkıyor. Bolivya’da MAS iktidarı 90’ların IMF politikalarını uygulayan iktidarları peşi sıra yıkan bir emekçi halk koalisyonundan kök alıyor. Sokakta kurulmuş, sokağı kullanmayı çok iyi bilen, tehditlere pabuç bırakmayan bir halk inisiyatifi söz konusu. Bizde ise muhalefetin merkezi, restorasyoncu güçlerden oluşmakta ve inisiyatifi elden kaybetmemek için parlamento dışı muhalefet biçimlerine son derece kapalı bir anlayışa sahip. Sosyalistler ise genel olarak bağımsız ve etkin bir sınıf hareketine inisiyatif kazandıramadıkları için söylemsel olarak eleştirel dursalar da esas olarak CHP’nin çizdiği çerçevenin dışına çıkamıyorlar. Bağımsız Maden-İş’in eylemleri ve Denizli Valisi’nin kendisini rezili rüsva eden çıkışlarının sokaktan gelen en küçük esintinin tabloyu nasıl da değiştirmeye muktedir olduğunu göstermiyor mu?
Güvence Hareketi’ni büyüterek ve içinde bulunduğumuz her platformda ülkenin derhal, oyunun kurallarını değiştirecek iktidar lehine düzenlemeler yapılmaksızın seçime götürülmesine dönük hegemonya mücadelesini yükselterek yürümekten daha iyi bir önerisi olan varsa tartışalım.