Sevginin Diliyle Konuşan Elif Dağdeviren’i Anlamayan Çocuklar

“Kıtlığın artması ve tüm canlı yaratıkların feryatlarının duyulmaya başlamasıyla birlikte tanrılar giderek endişeye düştüler. O kadar çok yakınma vardı ki, yoklukların had safhada olduğu bir yerde tanrı korkusundan eser kalmayabilirdi. Ve dediler ki: ‘Yaratması bunca çabaya mal olan dünyayı değiştirmemiz mi gerekiyor, bunun sonu bir karmaşadır. Bu yüzden, eğer kıtlık zamanlarında inancına sadık kalan ve yoksulluğa rağmen bizim emirlerimizi yerine getiren insanlar bulabilirsek o zaman dünya olduğu gibi kalacak ve dünya üstünde hiçbir düzensizlik olmayacaktır.'”

Bertolt Brecht, Sezuan’ın İyi İnsanı

Brecht’in “Sezuan’ın İyi İnsanı” isimli o muhteşem oyunu, iyi bir insan aramakla görevli üç tanrının dünyaya gelişiyle başlar. Tanrıların dünyaya indikleri yer olan Sezuan, Çin’in bir eyaletidir. Tanrılara Sezuan’da kapısını açan tek kişi Shen Te olur. Tanrılar, bu iyiliği yüklü miktarda parayla ödüllendirip Sezuan’dan ayrılır. Shen Te iyi bir insan olmak amacıyla bu parayla tütüncü dükkânı açar. Fakat işsizlikten, yoksulluktan kırılanlar dadanır dükkâna. Bizim “iyi insan”ımız Shen Te, bu durum karşısında ayakta kalabilmek için zaman zaman “kötü insan” Shui-Ta rolüne bürünmek zorunda kalır. Oyun, böylesi bir düzende “hem iyi insan olmak, hem de ayakta kalmak mümkün müdür” sorusunu tartıştırır…

Şimdi gelelim, “kötü insanlar”la başı derde giren Elif Dağdeviren’in başına gelenlere.

8 Haziran günü yapımcı ve oyuncu Elif Dağdeviren, Twitter hesabından, “Maçka Parkı’nda çocuklar yeni bir oyun keşfetmişler. Gelene geçene ‘Corona Tükürüğü’ atıp, kendilerini uyarana saldırıyorlar. Bana da saldırdılar. Fotoğraflarını çekmek isteyince de darp etmeye kalktılar. Araya birileri girdi, kurtardı. Siz dikkat edin aman!” açıklamasında bulundu. Medyaya verdiği röportajlarda karşılaştığı durumu ayrıntılı bir şekilde anlattı.

Sevgili Elif Dağdeviren’i yeni kuşaklar pek tanımayabilir ama bir zamanlar medyada daha görünür işler yapıyordu. Babası Yılmaz Dağdeviren TRT’nin daire başkanlarından; annesi ise Ulaştırma Bakanlığı’nda müsteşar olmuş Birsen Dağdeviren. Mesleki anlamda da aile tarafından önü açılmış, güçlendirilmiş; başarılarının yolunu açan olanaklara erişebilmiş.  

Yaşadığı olaya dönersek; çocukların iyiliğini düşünerek polis çağırmadığını söylüyor Dağdeviren. “Derdim bu çocukların ceza alması değil, topluma nasıl kazandırılacağı. Zira onları bu hale getiren ceza, dayak, itilip kakılmak zaten. İyilik dilini bilmiyorlar bile. Ne yapmalı, nasıl yapmalı?” diye buyuruyor, olanca alicenaplığıyla…

Sonra ne olduğunu yine kendisinin twitinden okuyalım.

“Maçka Parkı’nda polis park güvenliği ile yetinmeyip hemen tedbirleri arttırmış, 24 saat devriye geziyor, sivil ve bekçi dolu. Artık içim rahat tekrar gidebilirim. Duyarlı yaklaşımı için Şişli Emniyet Müdürlüğü başta tüm emniyete teşekkürler. @TC_icisleri @istanbulvalisi_”

Sonuç olarak; Kürt, Roman ve yoksul çocuklar parka giremeyecekler… 

Şimdi biz de ‘sevgi’yle dolu önerilerimizi sıralayalım…

Elif Dağdeviren, keşke emniyetten ya da Valilikten medet ummasaydı…

Elif Dağdeviren, keşke sevgili Hacer Foggo ya da Elmas Arus’la tanışabilme, görüşlerinden feyz alabilme fırsatına nail olsaydı…

Elif Dağdeviren, keşke “Asiye Nasıl Kurtulur” filminin yapımcısı olsaydı…

Elif Dağdeviren, keşke sınıfının bilincini aşıp “yoksuluz çünkü siz varsınız” haykırışına hak verebilseydi…

Elif Dağdeviren, keşke “mutlunun mutsuza, zenginin yoksula borcu vardır” diyebilseydi…

Elif Dağdeviren, keşke başarılarını, olanaklarını, fırsatlarını tüm toplumun eşitliğine yöneltebilseydi…

Daha fazla uzatmayalım. Yoksa Elif Dağdeviren’i Silivri’de Osman Kavala’ya komşu yapacağız neredeyse…

Sevginin diliyle konuşan Elif Dağdeviren’i anlamayan, iyilik dilini bilmeyen çocuklar, gün gelip Brecht’in “Anladık İyisin” şiirini hep bir ağızdan söylemesinler de… Asıl bundan korkalım!

Brecht’le başladık; yine onun çarpıcı mısralarıyla sözümüzü noktalayalım:

Anladık iyisin,

Ama neye yarıyor iyiliğin.

Seni kimse satın alamaz,

Eve düşen yıldırım da

Satın alınmaz

Anladık dediğin dedik,

Ama dediğin ne?

Doğrusun, söylersin düşündüğünü,

Ama düşündüğün ne?

Yüreklisin,

Kime karşı?

Akıllısın,

Yararı kime?

Gözetmezsin kendi çıkarını,

Peki gözettiğin kimin ki?

Dostluğuna diyecek yok ya,

Dostların kimler?

Şimdi bizi iyi dinle:

Düşmanımızsın sen bizim

Dikeceğiz seni bir duvarın dibine

Ama madem bir sürü iyi yönün var

Dikeceğiz seni iyi bir duvarın dibine

İyi tüfeklerden çıkan

İyi kurşunlarla vuracağız seni

Sonra da gömeceğiz

İyi bir kürekle

İyi bir toprağa.

Yazarın Diğer Yazıları