Serpil Kemalbay: İşçilere Bedel Ödetilerek Değil Yıkımdan Kurtararak Krizden Çıkılabilir
HDP Milletvekili Serpil Kemalbay, Meclis’ta yaptığı basın açıklamasında Türkiye’nin, tarihinin en büyük krizini yaşadığını belirtti. Basın açıklamasının tam metnini yayınlıyoruz:
Dün enflasyon oranları belirlendi. Sözde tüketici fiyat endeksi bir önceki aya göre Haziran’da %0.03 artış göstermiş. Yıllık enflasyon %15.72 olarak açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak ‘ENFLASYONDA YILI HEDEFLERİN ALTINDA BİR ORANDA KAPATACAĞINI’ açıkladı. AKP yandaşı gazeteler neredeyse ekonomik krizin bittiğini ilan edecekler.
Sayın Bakan nerede yaşıyorsunuz? Türkiye’de zam yağmuru sele döndü haberiniz var mı?
Motorin 22 Krş
Benzine yeniden zam geldi, 27 Krş.
Çay %15
Şeker %16
Elektrik %15
Sigaraya, içkiye zam geldi haberiniz var mı?
ÖTV’deki vergi indirimi önceki gün sona erdi. Araçlara %10’a varan zam gelmesi bekleniyor.
Doğalgazda henüz açıklama yok ancak o da yolda.
Ülkemiz tarihinin en ağır ekonomik krizi ile sarsılıyor. Bir hafta önce bir yurttaş Samsun’da evinin kirasını ödeyemediği için evinin bahçesinde kendisini asarak yaşamına son verdiği yönünde haberler basında çıktı. Sayın Bakan duymadınız mı? Hazine ve Maliye’den sorumlu Bakan’ın gayri ciddi açıklamaları üzüntü vericidir.
Halkımız yoksulluk ve işsizlik kıskacındayken yapılan açıklamalar rahmetli Kemal Sunal’ın ‘Ağam benimle eğleniy’ repliğindeki gibidir.
İşsizlik tarihsel zirvededir. İşsiz sayısı Nisan ayında 4,6 milyonu geçti. İş aramayan işsizlerle birlikte işsiz sayısı 7 milyonun üstündedir. Her dört gençten birisi işsizlikten muzdarip. Kadınlarda işgücüne katılım oranı %35’te demir atmış olmasa işsizlik oranının daha da yüksek çıkacağı ortada. Toplumun en büyük zenginlik kaynağı olan emek, var olan üretim altyapısında değerlendirilemiyor.
Asgari ücret ile geçinmek çok zordu, yaşadığımız yüksek enflasyon koşullarında imkânsız hale geldi. Temel gıda ürünlerinin fiyatlarında yaşanan aşırı yükseliş halkın en geniş kesimlerinin sağlıklı beslenme olanaklarını elinden alıyor. 2018 Mayıs ayına göre enflasyon yıllık bazda %18.71 iken gıda fiyatlarında bu oran %28.44 seviyesinde seyretti. TÜİK’in verileri giderek güvenilir olmaktan uzaklaşıyor. Ama vatandaş cebini biliyor, vatandaşın cebi yanıyor!
Hatta densizlik yapmak istemem ama biliyorsunuz YÜKSEK İSTİŞARE KURULUMUZ var. Onların sayın üyeleri geçenlerde ilk ve tek toplantılarını yaptılar. Hayat pahalılığı onları da öyle vurmuş olmalı ki, bu toplantıda kendilerine %45 zam yapıp aylık maaşlarını 18 bin TL’ye çıkartmak zorunda kaldılar.
Kişi başına düşen milli gelir 2008’deki seviyesine gerilemiş durumda.
Bir araştırma kuruluşunun tespitine göre Türkiye’de 29 dolar milyarderi var 83 bin dolar milyoneri var. Bu serveti yaratmak için çıkılan yol 80 milyonun yoksulluğu, işsizliği ve geleceğe güvenle bakamaması sonucunu doğurmaktadır. Rant olanaklarını bir avuç yandaş zengini yaratmak için kullananlar, kısa yoldan kar etmeyi bilimsel ve teknolojik atılım gerçekleştirerek verimli üretim yapmaya tercih edenler bu tablonun sorumlusudur. Devletin topladığı vergilerin 2/3’ünü dolaylı vergilerle, geriye kalanın önemli bir kısmını da ödedikleri gelir vergisiyle karşılayan emekçiler yıllarca yarattıkları değerlerle sermayeyi büyüttü ancak devlet-sermaye işbirliği %1 ile %99 arasındaki farkı giderek daha da büyütüyor.
Üretilen zenginliği çok daha adil paylaşacak düzenlemelere ihtiyacımız var. 29 dolar milyarderi ve 83 bin dolar milyonerinin çıkarları esas alınarak ülke ekonomisi düzeltilemez, bu koşullarda büyüme rakamları düzelse bile yaratılan faydanın toplum sathında adil dağılımı gerçekleşemez. Neo-liberal ekonomik model, dünyanın dört bir yanında milli gelirin ana gövdesini “cream-of-the-cream” kaymak tabakasına yönlendirdi, bunun ekonomiyi daha verimli kılacağı söylendi, ancak bugün çoğunluk için cehenneme dönen bir dünya ekonomisi, yapışkanlaşan bir kriz ve çöken merkez siyasetler var.
Bugün emeğiyle geçinen çoğunluğun kendine ait sesi yeterince güçlü çıkamıyor. Kendi sesiyle siyasete dahil olamayan emekçiler bunalıma giriyorlar, intihar ediyorlar, hayatlarının zindana dönmesine mani olamıyorlar. Tek çare olarak sunulan borçlandırma ile ilgili ise milyonların sırtı duvara dayanmış durumda. Bankaların rekor karları, geniş emekçi yığınların finansallaşma üzerinden bankacılık sektörüne akıttığı faiz ödemelerinden kaynaklanıyor. Borcu yeniden borçlanarak kapatabilme olanaklarının sonuna geliniyor. Emekliler, bordrolular tefecilerin eline düşüyor.
Bugün ihtiyacımız olan gerçek bir gelir artışı sağlanması, işçilerin ve işsizlerin banka kredilerine bağımlılıklarının ortadan kaldırılması, işçilerin ve işsizlerin geleceğe daha güvenle bakabilmesi, işçilerin ve işsizlerin ürettiklerinden aldıkları payın arttırılması, pastanın yeniden paylaşımıdır. Bugün milli gelirin yeniden paylaşılmasını merkeze almayan bir krizle mücadele programı günübirlik ve gerçekçi olmayan çözümler sunabilir ancak. Küresel ölçekte de şirketlerin tüm borçlarının kamusallaştırılmasına ve emekçi halkların sırtına yıkılmasına rağmen kriz bitmiyor. 2020’de yaklaşan yeni bir krizden bahsedilmesinin en önemli sebebi gelirin küresel ölçekte de yeniden paylaşılmasının engellenmiş olmasıdır. Yani ihtiyaç duyduğumuz güncel bir Robin Hood projesidir. Yıllardır yoksuldan zengine, emekçiden sermayeye kaynak transfer eden akışı tersine çevirmektir. Öncelikle 29 dolar milyarderi ve 83bin dolar milyonerinden başlayarak yukarıdan aşağıya doğru bir kaynak transferi gerçekleştirmeliyiz. Bunun başarılabilmesi için vergi sisteminin doğru biçimde yapılandırılması gerekmektedir. İşsizlik Sigortası Fonu’nu bile sermayeye kaynak transfer eder hale getiren politikaların tam tersine ihtiyacımız var.
Büyümenin sadece külfetleri, maliyetleri değil nimetleri paylaşılırken de masada olmak işçiler ve işsizlerin en doğal hakkıdır.
Gerçek bir gelir düzeltmesi için işgücünün yeniden üretim maliyetlerinin işçinin sırtından alınıp toplumsallaştırılması gerektiğini düşünüyoruz. Bugün üretim artık tam anlamıyla toplumsal bir faaliyet haline gelmişken toplumun ihtiyaçlarının karşılanması adına çalışan insanların gündelik temel ihtiyaçlarının karşılanması toplumun sorumluluğunda olmalıdır. Toplumun bir kolektif olarak gerçekleştirdiği üretim faaliyetinin esas amacı şimdi olduğu gibi 29 dolar milyarderi ve83 bin dolar milyoneri yetiştirmek değil, toplumun tümünün ihtiyaçlarını karşılamak ve üretenlerin geleceklerini güvence altına almaktır.
Krizden, işçilere bedel ödetilerek değil emekçileri krizin yıkımından kurtaracak bir güvence şemsiyesi inşa edilerek çıkılabilir.