Bitmeyen Seçim ve Anlamı – Mehmet Yılmazer

Sürecin olağanüstü hassas olduğu, sürekli teyakkuz halinde olmak gerektiği sonucu çıkar. En küçük hata ve gevşeme, düzenin yükselticilerinde büyütülerek gök gürültülü bir saldırı haline getirilecektir.

Erdoğan siyasal yükseliş günlerinde ikide bir yapılan erken seçimlerden ve koalisyonlardan ülkeyi kurtaracağını vaad etmişti. Bunlar istikrarsızlığın kaynaklarıydı. Gelin görün ki ülke ne seçimlerden kurtulabildi ne de koalisyonlardan. Hele koalisyonlar gelgeç değil adeta yapışkan hale geldi.

İstanbul seçimlerinin, adından çok öteye anlama sahip olduğu biliniyor. Yaşananlardan iki önemli sonuç çıkartılabilir. İlki, Saray’ın yıllardır kurmak istediği “başkanlık sistemi” ve elbette onun ideolojik temeli yeterince oturmamıştır. Sallantılı ve gelgitlidir. Hele son YSK kararları ile meşruiyeti önemli ölçüde sorgulanır hale gelmiştir. Saray, keyfiliği yükselttikçe “başkanlık sistemi” hakkında sorular artmaktadır. İstanbul seçimlerinin iptalinde “Saray’ın dediği oldu”, ancak bu Saray’ı güçlendirmedi. “Beka” diye tartıştırılmak istenen aslında budur. Başkanlık sisteminin kesinlikle bir beka sorunu vardır. Bunu son seçimler açıkça göstermiştir.

İkinci önemli sonuç, 7 Haziran’da yükselişe geçen demokrasi dalgası büyük bir zor uygulamasıyla ezilmek ve halkların dayanışması parçalanmak istendi. Bu kısmen de başarıldı. Demokrasi güçleri için son yaşanan yıllar umutları törpüleyen zorlu yıllardır. Saray ve ittifaklarının bütün baskısına rağmen dalga yeniden yükselişe geçmiştir. İstanbul seçimlerinin iptali “atı alanın Üsküdar’ı geçtiği” günlerdeki gibi bir moral kırılma yaratmadı, tersine diri bir tepkiye dönüştü. Hırpalanan demokrasi güçleri yeniden toparlanıyor.

Saray’ın seçimlerin yenilenmesini istemesinin arka planında bu yeniden kurulmakta olan güç dengeleri vardır. “Erdoğan kazanmayacağı seçimlere neden girsin?” sorularına cevabı bu gerçeklikten hareketle aramak gerekiyor.

Saray ezdiğini düşündüğü 7 Haziran dalgasının yeniden yükselişine mutlaka bir cevap verecektir. Bunu sadece Saray’ın bir sorunu olarak görmek de hatalı olur. Düzen kendini koruma refleksiyle demokrasi güçlerinin yeniden yükselişine mutlaka bir cevap verecektir. Bu yükselişi bir kere daha geri püskürtmek için elinden geleni yapmaktan geri durmayacaktır. Seçimlerin yenilenmesindeki ısrar bu açından bakınca bir anlam kazanır. Fakat buradan ne yapıp edip Saray’ın seçimleri kazanacağı sonucu çıkmaz. Sürecin olağanüstü hassas olduğu, sürekli teyakkuz halinde olmak gerektiği sonucu çıkar. En küçük hata ve gevşeme, düzenin yükselticilerinde büyütülerek gök gürültülü bir saldırı haline getirilecektir.

Cumhur ittifakının görünürdeki seçim stratejisi sandığa gitmeyen kendi kitlesini yeniden kazanabilmektir. Öte yandan bütün zor ve provakasyonlara rağmen yeniden ortaya çıkan halkların dayanışmasını bozmak için her türlü fırsatı değerlendirmek üzerine iki ayaklı bir strateji yürütüleceği yeterince açıktır. Bu stratejinin yürütümünün sadece dil dökerek olmayacağı önceki yaşananlardan hareketle öngörülebilir. Ancak bundan öteye olacakları somutlamak elbette mümkün değildir.

Tekrarlamaktan sıkılsak da, dış politika kaynaklı adımlarla, iç politikada hassas konularda gerilim yaratmak olasılıkların bugünden görünen yanıdır.

Bu sürecin zayıf noktaları açıktır. CHP’nin duruşu ve kapasitesi, İYİ Parti’nin konumu Saray tarafından sürekli değerlendirme altında olacaktır. İyi Parti bir kenara, demokrasi güçleri uygun taktiklerle CHP’nin sınırlamalarının ötesine geçmeyi başarabilmelidirler. Kaftancıoğlu, “AKP İstanbul’u kaybederse dağılır” tespitini yaparak uzun soluklu bir duruşun gereklerini gözden kaçırabilir.

Saray Kılıçdaroğlu saldırısı ve son günlerde Kürt belediyelerine X-Ray yerleştirme adımlarıyla süreci bıkmadan kaşıyacağının açık işaretlerini vermektedir. Böyle gelişmeler karşısında sessiz kalıp pasifize olmak yerine büyük kitlesel tepkileri harekete geçirmek oyunu bozacak sonuçlar yaratabilir.

Yazarın Diğer Yazıları