Yeniden – Mehmet Yılmazer

Yenilenme otomatik olarak AKP’nin zaferini getirmeyeceğine göre ne hedefleniyor? Önce bu kararla muhalefetin moral üstünlüğünü yok etmek, hatta onu bir çöküşe sürüklemek amaçlanıyor. Ancak ilk günkü tepkilerden anlaşılan muhalefet bu yola girmemiştir.

“Tek adam” rejiminden son örnek İstanbul seçimlerinin yenilenme kararı oldu. Hukukun olmadığı veya kalmadığı ülkede yaşanana “yeni bir hukuk garabeti” demenin fazla bir anlamı olmasa gerek. Erdoğan bir zamanlar “üstünlerin hukuku değil hukukun üstünlüğü”nü en azından sözde savunuyordu. Ancak gelip dayandığı nokta “üstünlerin hukuku”na dayanmak oldu.

Bu konuda perde 17-25 Aralık 2013’de patlayan yolsuzlukların üstünü örtme gayretleri sırasında yırtılmıştı. “Bu kadar da olmaz” denen yığınla olay gerçekleşti. En son nokta İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinin iptal edilmesidir. Hukukun kalmadığı bir ülkede alınan bu kararla herkes hukuka uymaya çağrılıyor. YSK bir karar almış uymamak olmaz! Bugün trajikomik görünen bu olaylar yarın geriye bakınca ülkenin siyasal gidişinde önemli dönüm noktalarından birisi olarak görülecektir.

Seçimlerin yenilenmesinden Saray’ın hedeflediği nedir? Yenilenme otomatik olarak AKP’nin zaferini getirmeyeceğine göre ne hedefleniyor? Önce bu kararla muhalefetin moral üstünlüğünü yok etmek, hatta onu bir çöküşe sürüklemek amaçlanıyor. Ancak ilk günkü tepkilerden anlaşılan muhalefet bu yola girmemiştir. Demek ki, bir kez Saray’ın yenilmezliği büyüsü bozulunca olayların etkileri de farklı oluyor.

Bu kısa sürede Saray hangi yeni taktikleri devreye sokacaktır? Bunları henüz bilmiyoruz. Ancak sandığa gitmeyen AKP’lilerin Saray’ın ilk hedefi olacağı açıktır. Bunu hangi yollardan sağlayacaktır? 7 Haziran sonrası hatırlanırsa büyük provokasyonlarla “vatan elden gidiyor” havasının yaratılması en kestirme yol görünüyor. Fakat siyasal ortam o günlerden çok farklı olduğu için bu anahtarın bir kez daha kapıyı açma olasılığı yoktur. Böyle taktiklerin hep bir doyma noktası vardır.

Kemalizm “devlet elden gidiyor” gürültüsüyle çok adımlar atmayı başarmıştı. Fakat AKP iktidarının ilk yıllarında Şemdinli’de kitapçıya yapılan saldırıda yakalananları dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt “iyi çocuklar” diye savunduğunda o güne kadar iş yapan derin devlet provokasyonlarının bir doyum noktasına gelinmiş oldu. 7 Haziran sonrasının havası yeniden yaratılabilir mi? Mutlak olarak imkansız olmasa da etkisinin aynı olacağının hiçbir garantisi yoktur. Seçim sürecinde başvurulacak yollardan biri olsa da o günlerin hafızalarda canlılığı, niyetlerin yeterince deşifre olmasının yarattığı bilinç bariyerinin kolay aşılamayacağı ortadadır.

Saray başka hangi yollara başvurabileceğini Öcalan’la avukatlarının görüşmesine izin verdirerek gösterdi. Bütün kayyumları süpüren Kürt halkına bir işaret mi veriliyor? Bu ancak Kürt halkının aklıyla alay etmek olur.

Geriye her türlü seçim hilesine başvurmak kalıyor. Ancak muhalefetin aldığı yenilgilerden ders çıkartıp bu konuda daha aktif hale geldiği biliniyor. Saray bu bariyerleri nasıl aşacaktır? “Normal” yoldan bir seçim olmayacağına göre her türlü saldırıya hazırlıklı olmak gerekiyor.

Bugün kaçınılmaz bir şekilde tartışılacak taktiklerden birisi “boykot” olacaktır. Boykot siyasal mücadelenin seviyesini çok yükselten bir adım olur. Üstelik seçimi boykot edip kenara çekilmek de beklenen sonuçları yaratmaz. Sonrası getirilmelidir. Meclisten çekilmek ve “başkanlık sistemini” tanımamak gibi yollardan yürümek kaçınılmaz olur. Mevcut muhalefetin bu seviyede bir taktiği örgütlemesi çok zor görünüyor.

Fakat boykot olasılığı aynı zamanda kısa seçim sürecinde yeni derin devletin yapacağı provokasyonlara da bağlıdır. Pek çok gelişmeye gebe bir sürece giriliyor.

Bu sürecin temel taktiği demokrasi cephesini güçlendirmek için büyük bir fırsatın önümüzde olduğu üzerine kurulmalıdır. Taktik üstünlük YSK kararına rağmen hala muhalif saflardadır. Bunu güçlü bir örgütlenmeye yükseltmek Saray’ın taktik adımını geri püskürtmek için devrimci bir görevdir.

Yazarın Diğer Yazıları