Sarsıntı – Mehmet Yılmazer

Cumhuriyet tarihi boyunca siyasal inisiyatifi kritik zamanlarda askere bırakmaya alışmış kitlelerin artık siyasal aktör olmayı öğrenme zamanı gelip çatmıştır. Bu, Cumhuriyet’e yeni bir nitelik kazandırabilir ya da Cumhuriyet kenarına geldiği uçuruma yuvarlanabilir.

Deprem demeyelim fazla olur, ancak siyasal ortamda bir sarsıntı oldu. Bütün aktörleri etkiliyor. Alt tarafı belediye seçimleriydi fakat etkileri o sınırları aştı.

Saray, seçim kampanyası sırasında tüm muhalefeti teröre yakın durmakla tehdit etmişti. Şimdi sıra AKP’ye geldi. Sonuçlara öfkelenen Reis, partisine seslenirken “Kimsenin gözünün yaşına bakmayacağım”, “Ne oluyor herkes bir tarafa savruluyor, böyle dava adamlığı olmaz” diyor. İşin geleceği nokta zaten buydu. Gemi su almaya başlayınca terk edecekler olacak. Bu, siyasette güç yapısının kaçınılmaz sonucudur. Tek adam da olsanız gücünüzün sınırı ortaya çıkar. Ancak bunu kavramak çok kolay olmaz. Zaman alır ve mutlaka siyasal bir bedeli olur.

Yenilgiyi kavrama sürecinde Saray, İstanbul seçimlerinin iptali için uğraştı; hala da uğraşıyor. Yazıyı yazarken sonuç belli değildi. Ancak İstanbul seçimlerinin basit bir tekrarı mümkün değildir, sonucu Saray’ın aleyhine olabilir. O nedenle 7 Haziran sonrası gibi, yani bilinç ve moralleri altüst edecek bir süreç gerekir. Fakat böyle bir dehşetin tekrarının da Saray lehine sonuç yaratacağı şüphelidir.

Daha yumuşak olan yol bütün Saray medyasının gücüyle muhalefetin seçimlerde “ne büyük sahtekarlıklar yaptığını” sabah akşam “delilleriyle” aktarmaktır. Ancak insanlar Ergenekon davalarından beri delillerin nasıl üretildiğini yeterince öğrendiler. Zaten sorun da buradadır. Düzenin tüm kurumları o kadar keyfileştirildi ki, neredeyse hiçbir kurumun inandırıcılığı kalmadı.

Bu gerçeklerin gösterdiği gibi iktidar ve elbette ülke de çok kritik bir dönüm noktasına geldi.  Muhalefet için de durum farklı değildir. Seçimin yenilenmesi gibi bir tuzağa düşmesi halinde muhalefet için bu durum tam bir çöküş olur.

Belediye seçimlerini sırat köprüsüne dönüştüren bazı gerçekler var. Cumhur İttifakı’nın kaybettiği büyük kentlerde ekonominin büyük bölümü dönüyor; ayrıca buralarda siyaset ve sosyal yaşam aktif olarak akmaktadır. Ortaya garip bir tablo çıkıyor. Kasaba politikacılığı ve esnaflığıyla büyük ekonomiyi ve kent sosyal yaşamını yönetmeye çalışmanın gideceği bir yol kalmadı. Seçimlerin en önemli sonucu bu olsa gerek.

Bir diğer önemli sonucu “Türk tipi başkanlık sisteminin” yürümeyip patinaj yapmasıdır. Faşizme giden yola seçimler önemli bir darbe vurmuş oldu. Şimdi büyük bir sınav başlıyor. Bilindiği gibi böyle kritik günlerde, siyasetin ve ekonominin tıkandığı zamanlarda asker siyaset alanına çıkar, “herkes adına” çözüm getirirdi. Bu siyasal mekanizma geride kaldı. Şüphesiz bir yerlerden hortlaması mümkündür, ancak 15 Temmuz’un bir karikatürü olmaktan öteye gidemeyebilir. Cumhuriyet tarihi boyunca siyasal inisiyatifi kritik zamanlarda askere bırakmaya alışmış kitlelerin artık siyasal aktör olmayı öğrenme zamanı gelip çatmıştır. Bu, Cumhuriyet’e yeni bir nitelik kazandırabilir ya da Cumhuriyet kenarına geldiği uçuruma yuvarlanabilir.

Aslında bu tarihsel değişim şimdi başlamıyor, olaylar üzerinden konuşulursa bu yolda ilk önemli girişim Gezi isyanıyla yaşanmıştı. Daha sonra 7 Haziran seçimleri inisiyatifi alma konusunda önemli bir adım oldu. Saray ve devlet halkların bu girişimlerini çok vahşi bir şekilde cezalandırdı. Yaşanan seçimleri de, özellikle HDP’nin seçim taktiğiyle inisiyatifi alma yolunda bir adım olarak görmek hatalı olmaz. Halkların bu inisiyatifi, her seferinde onu ezdiğini sandığı anda Saray’ın karşısına çıkması hem bir gerçekliği anlatıyor, aynı zamanda Cumhur İttifakı’nın sinirlerini bozuyor.

Önemli hata ve eksikliklerle yaşanan bu adımlar yılların edilgenliğini kısa bir sürede ortadan kaldıramazdı. Kürt Özgürlük Hareketi, Gezi isyanına zamanında katılamadı, gecikme ve tereddütler yaşadı. Gezi isyanının kendisi ise kendiliğinden bir isyanın ötesine geçemeyince buharlaşıp kaybolmuş gibi göründü. Ne kadar güçlü ve büyüleyici olursa olsun Gezi’de örgütlülük çok zayıf olduğu, hatta yeni kuşaklar için örgütlülük soğuk bakılan bir değer seviyesine gerilediği için tarihsel inisiyatif yoksunluğunu giderici rol oynamakta istikrarlı ve kararlı bir adıma yükselemedi.

7 Haziran’da halkların buluşması karşısında büyük paniğe kapılan AKP ve devletin korkunç saldırısı karşısında Kürt Özgürlük Hareketi de önemli taktik hatalar yapınca süreç tersine döndü. Böylece Saray, sanki sonsuza kadar kazanmış göründü.

Son seçimlerde halkların buluşması 7 Haziran gibi güçlü ve coşkulu olmasa da yeniden gerçekleşti. Düğümü çözmek ve yolu açmak için inisiyatifi alma yolunda bir kere daha adım atılmış oldu. Halkların ittifakı şimdi büyük bir sınavla karşı karşıyadır. Bunalımı asker ve devletin çözmesi için beklentinin artık hiçbir anlamı ve karşılığı yoktur. AKP iktidarı ise bunalımın kaynağıdır ve gittikçe inisiyatifi kaybediyor.

Yıllardır Kürt Özgürlük Hareketi büyük adımlar attı, kazandığı mevzileri düzen bütün zoruna rağmen geri alamıyor. Ancak halkların dayanışması olmadan da daha ileriye gidilemiyor. Gezi süreci ve sonrasında yeterince gerçekleşemeyen halkların buluşması bu tarihsel kavşakta güçlenmek ve siyasi aktör olarak inisiyatifi almakla yükümlüdür.

Yazarın Diğer Yazıları