İnadına İsyan, İnadına Özgürlük – Mehmet Yılmazer
Bu gidişin bir felakete değil de, insanlığın yükselişi yönünde ilerleyebilmesi için 21. yüzyıl sosyalizminin “feminist devrim”le buluşması kaçınılmaz görünüyor.
8 Mart bulaşıcı hale geldi. AKP de kadın toplantıları yapıyor. Ancak onların toplantılara verdiği isim “hanım kardeşlerle buluşma”. “Kutsal aile”nin boşanma ve cinayetlerle fazlasıyla yıprandığı bir dönemde onlar 8 Mart’ı aileyi yüceltme günü olarak anlıyorlar. Nikah törenlerinde ünlü AKP’liler yeni evli çiftelere “itaat et rahat et” öğüdünü verirken, Reis evli çiftlerle çocuk sayısı üzerine pazarlık yapıyor.
Bir toplantıda AKP’nin 4 milyon kadın üyesi olmasıyla övünen Erdoğan, mecliste sadece % 14.9 oranında kadın vekil olduğunu unutmuş göründü.
1990’lı yıllarda Fransa ve Belçika’nın parmağının olduğu korkunç bir iç savaş yaşayan Rwanda’da meclisin % 61.3’ü kadındır. Bu oranla dünya sıralamasında ilk sıradadır. Ardından % 53 ile Bolivya geliyor; Küba da % 48.9 ile üçüncü sıradadır. Dünyada parlamentosunda daha fazla kadın bulunan on ülke Latin Amerika ve Afrika’dadır. (İPU, Uluslararası Parlamenterler Birliği Raporu) Demokrasileriyle övünüp duran Batı ülkeleri kadının siyasetteki yeri açısından daha gerilerde yer almaktadır.
Dünyada ve elbette Türkiye’de de popülizmin veya “neofaşizmin” yükselişiyle kadınların siyasetteki yeri kısmen gerilemiştir. Hele kadın sözünü ağızına almayan siyasal İslam onları “hanım”laştırmakla uğraşıyor. Dünya, krizlerin ve belirsizliklerin içinde yürürken 8 Mart’ta yükselen kadın isyanı büyük moral kaynağı olmuştur.
“Reis’e biat ve itaat”ın neredeyse tek sosyal değer haline getirilmeye çalışıldığı ülkemizde tüm yasaklara rağmen kadınlar “inadına isyan, inadına özgürlük” parolasıyla sokaklardaydılar. Saçmalığın zirvesi olan Gezi iddianamesinin yayınlandığı günümüzde bu isyan bir kez daha anlam kazandı. Gezi ruhunu bulduğu yerde yok etmeye yeminli olan iktidar, karşısında kadın isyanını bulunca fazlasıyla sinirleri bozulmuştur. Meydanlarda söyleyecek “projesi” kalmayan Saray sürekli önüne geleni tehdit etmekten başka bir şey yapmıyor.
Tüm dünyada kadın isyanı genişliyor. İspanya’daki çok yaygın eylemleri özel olarak vurgulamak gerekir. Önemli diğer gelişme kadınların “Yüzde 99 İçin Feminist Manifesto” ilan etmeleridir. “Feminist devrim”in alanı genişliyor. Hedefleri toplumsal bir devrime doğru ilerliyor.
Günümüz dünyasında sadece neofaşizm yükselmiyor; genç kuşakların sosyalizme ilgisi de artıyor. Dünya ilginç bir döneme ilerliyor. Bir yandan içinden çıkılamayan bir ekonomik kriz; güçler dengesinde köklü bir değişim yolunda sancılı ve riskli birikimler; teknik gelişimin yapay zekaya kadar tırmanmasına karşılık sosyal değerlerde aşınma, bozulma, insanlığı güzel bir geleceğe taşıyabilecek bir ideolojiden yoksunluk, bunların hepsi bir arada yaşanıyor.
Bu gidişin bir felakete değil de, insanlığın yükselişi yönünde ilerleyebilmesi için 21. yüzyıl sosyalizminin “feminist devrim”le buluşması kaçınılmaz görünüyor. Bu buluşmanın önceki dönemlerdeki gibi mutlaka siyasi ittifaklar biçiminde olması gerekmiyor. Günümüzün özgün yanlarından kaynak alan yepyeni buluşmalar yaşanabilir.
Dünya, kadın isyanının yarattığı coşku ile neofaşizmin yaydığı karamsar havadan kurtulacak, güzel bir geleceğe güçlü adımlar atacaktır.