Avusturya’da Alevilik Davası – Aydın Deniz
Avusturya’da yaşanan süreç sadece Aleviler arasında bir sorunmuş gibi gösterilmek istense de aslında Aleviliğin geçmişi ve geleceği bağlamında bir duruş meselesidir.
Tüm Karşı Mahalle okuyucularına aşk-ı niyazlarımı sunuyorum.
15 Temmuz Darbesi bahanesi ile sol-muhalif medyaya yönelik operasyonlar yapıldı, amacı halk ve medya arasındaki bağı koparmak ve haber alma özgürlüğünü ortadan kaldırmaktı. Başta televizyonlar olmak üzere kapatılan kurumlara baktığımızda kısmen başarılı da oldular.
Karşı Mahalle’nin bir nebze de olsa bu eksikliği gidermesini umuyor ve sizlerle buluşmamızı sağlayan emekçilerine teşekkür ediyorum.
1995’ten beri Alevi Hak Mücadelesinde yer alan biri olarak;
Pir Sultan Canlar Derneği Gençlik Komisyonu başkanlığından başlayıp Hubyar Sultan Alevi Kültür Derneği’nde çeşitli yöneticilikler sonrası dört yıldır başkanlığını yürütmekteyim. 2016-2018 döneminde Alevi Bektaşi Federasyonu Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. Yani bu köşede Alevi gündemlerini Türkiye ve dünyadaki güncel gündemleri Alevi bakış açısıyla yazmaya çalışacağım.
Bugün hali hazırda Avusturya’da yaşayan Alevileri ilgilendiren önemli bir davadan bahsediyor olacağım.
Avusturya’da Aleviliğin resmi olarak “İslam Yasası” çerçevesinde tanınması 2009 yılında Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun itirazı sonucu mahkemeye taşındı. 4 Ocak’ta yapılan dava 25 Ocak tarihine ertelendi.
Aleviliğin kendine özgü bir inanç olduğunu ve bunun “İslam Yasası” çerçevesinde yasallaştırılmış olmasının kabul edilemez olduğunu savunan Federasyon bileşenleri aynı zamanda İslam Alevi Toplumu yetkililerinin İçişleri Bakanlığı’na şikayeti nedeniyle 15 bileşen derneğinin kapatılması talebiyle karşı karşıya kalmıştır. Avrupa’nın çeşitli ülkelerinde örgütlü mücadele ve Aleviliğin yasal olarak tanınması için ciddi emek harcayanlar sayesinde birçok kazanım elde edildi. Aynı örgütlülük ve potansiyelin olduğu Avusturya’da da Aleviliğin direkt tanınması yerine İslam Yasası’na bağlanması ülkemizdeki Alevi kurumlarının Diyanet İşleri Başkanlığı’na bağlanması gibi bir durumdur.
Avusturya’da yaşanan süreç sadece Aleviler arasında bir sorunmuş gibi gösterilmek istense de aslında Aleviliğin geçmişi ve geleceği bağlamında bir duruş meselesidir. Ayrılığın temel sebebi bugüne kadar Aleviliğin İslam tarafından reddedilen; hatta fetvalarla Alevilerin katledilmesi emirleri yüzünden binlerce Can’ın bedel ödemesine neden olan bir zihniyetin çatısı altında inancımızın yürütülmesine razı olmak veya olmamak arasında bir tercihtir. Aleviliği tanımayan ve “Cemevleri kırmızı çizgimiz” açıklaması yapan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın güdümünde olan bir birliğin içinde yer almak Aleviliğin asimile edilmesine ortak olmak anlamına gelmektedir. Son dönemlerde gri pasaportlu Dedeler ve bazı Ocakzadeler üzerinden asimile çalışmasını hızlandıran bir yapıya ne kadar direnirseniz direnin muhakkak etkileşimi olacaktır.
Avrupa Alevi Hareketinin örgütlülüğüne ve Aleviliğe yönelik suni gündemlerle iç tartışmaları çoğaltarak bölünmeye hizmet eden girişimlerin olduğu bugünlerde dirliğimize, birliğimize ve inancımıza sahip çıkma günüdür.
Avusturya Alevi Birlikleri Federasyonu’nun günü kurtarma değil Aleviliğin gelecekte de özgünlüğünü koruması adına sürdürdüğü mücadele önemlidir. Geleceğin şekillenmesi sadece geçmişimizle değil bugünün duruşu ile geleceğe köprü olmak ile mümkündür.
Aşk ile…