Suriye’de kanlı bilanço: 8 Ayda 9.889 ölü, kaos ve ihlallerin gölgesinde bir ülke
Suriye’nin sekiz ayı, bir halkın nasıl hedef alındığını gözler önüne seriyor. 9.889 kayıp can sadece bir sayı değil; her biri bir anne, bir çocuk, bir mücadele. HTŞ’nin yönetimi özgürlük vaatlerini değil, intikam ve çıkar kavgalarını büyüttüğünü kanıtladı.

Suriye, Esad rejiminin çöküşünün ardından geçen 8 aylık süreçte, kaos ve şiddetin pençesinde yeni bir karanlık döneme sürüklendi. Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’nin (SOHR) yayımladığı çarpıcı rapor, 8 Aralık 2024 ile 6 Ağustos 2025 tarihleri arasında yaşanan insanlık dramını gözler önüne seriyor: 9.889 kişi hayatını kaybetti, bunların 7.449’u sivil, 396’sı çocuk ve 541’i kadın. Raporda, bu tablonun “güvenlik durumunun kırılganlığını ve toplumun en savunmasız kesimlerine yönelik artan tehdidi” yansıttığı vurgulanıyor.
Kaosun gölgesinde sistematik saldırılar
Esad’ın devrilmesiyle başlayan süreç, umut yerine kaosa yol açtı. Rapora göre eski rejim mensubu olduğu iddia edilen kişilere yönelik ihlaller, kişisel çıkarlar ve kamu mallarına el koyma gibi fırsatçı motivasyonlarla birleşti. Suç oranları tırmanırken mezhepsel ve siyasi nitelikteki fiziksel tasfiyeler özellikle Alevilere, Dürzilere ve Kürtlere karşı yoğunlaştı. 2.535 kişinin sahada infaz edildiği belgelendi; sadece mart ayında kıyı bölgelerindeki Alevi katliamlarında 1.726 kişi öldürüldü. Bu infazların çoğu kimlik ve mezhep ayrımcılığına dayanıyor ve “rastgele değil, sistematik” bir nitelik taşıyor.
Raporda, bu ihlallerin Suriye halkını bölmeyi ve özgürlük ile eşitlik ilkelerine dayalı demokratik bir devlet kurma çabalarını baltalamayı amaçladığı belirtiliyor. HTŞ’nin (Heyet Tahrir el-Şam) kontrolü ele geçirmesiyle birlikte rejim güçlerinin ateşiyle 866 kişi, HTŞ’nin işkencehanelerinde ise 50 kişi hayatını kaybetti. Ayrıca İsrail bombardımanlarında 32, Türkiye’nin hava ve kara saldırılarında 131, Ürdün sınır muhafızlarının ateşiyle 4, IŞİD saldırılarında 34 ve SMO(Özgür Suriye Ordusu) tarafından 21 sivil öldürüldü. Bu sayılar Suriye’deki şiddetin çok katmanlı ve karmaşık yapısını ortaya koyuyor.
Cezasızlık ve örtbas kültürü
Rapor, faillerin cezasız kalmasının ve gerçeklerin çarpıtılmasının, adalet arayışını engellediğini vurguluyor. HTŞ yönetiminin kıyı bölgelerindeki katliamları araştırmak için kurduğu komite güvenilir sonuçlar üretemedi. Süveyde’deki katliamlar devam ederken rejime sadık grupların organize medya kampanyalarıyla ihlalleri belgeleyen kurumları hedef aldığı beliniyor. Aleviler “rejimin kalıntıları”, Dürziler “işbirlikçi”, Kürtler ise “ayrılıkçı” olarak damgalanarak mezhepsel ayrışmalar körükleniyor. Bu söylemler, toplumdaki bölünmeleri derinleştiriyor ve geçiş dönemi adaletini imkânsız hale getiriyor.
Hapishanelerdeki karanlık
HTŞ’nin hapishanelerinde yaşanan cinayet ve işkence vakaları raporun en ürpertici noktalarından biri. Onlarca mahkûm HTŞ’nin işkencehanelerinde hayatını kaybetti. Bu durum, yeni rejimin insan hakları konusundaki vaatlerinden ne kadar uzak olduğunu gösteriyor. SOHR, bu ihlallerin belgelenmesinin Suriye’de adalet ve hesap verebilirlik için bir başlangıç olabileceğini, ancak mevcut cezasızlık kültürünün bu umudu yokettiğini ifade ediyor.
Halkın geleceği: Adaletin zaferi mi, kaosun gölgesi mi?
Suriye’nin sekiz ayı, bir halkın nasıl hedef alındığını gözler önüne seriyor. 9.889 kayıp can sadece bir sayı değil; her biri bir anne, bir çocuk, bir mücadele. Çocukların ve kadınların bu bilançoda büyük yer tutması, savaşın en savunmasızları vurduğunu kanıtıdır. HTŞ’nin yönetimi özgürlük vaatlerini değil, intikam ve çıkar kavgalarını büyüttüğünü kanıtladı. Ancak bu karanlık Suriye halkının direnişini durduramayacaktır. Eşitlik ve adalet mücadelesi, emperyalist güçlerin oyunlarını bozabilecek yegâne güçtür. SOHR’nin raporu bu yolda bir pusula: hesap verebilirlik sağlanmalı, gerçekler açığa çıkarılmalı ve hesap sorulmalıdır.
Suriye bugün bir yol ayrımında. Ya emperyalist güçlerin dayattığı kaosun gölgesinde kaybolacak ya da halkların birleşik iradesiyle adaletin yolunu açacaktır. Bu sekiz ay yalnızca yıkımı değil, direnişin tohumlarını da taşıyor. Suriye halkı özgürlüğünü kazanmak için zincirlerini kıracak. Bağımsızlık halkın kendi iradesiyle inşa edilecek.