TİP: Vitrinin ihtişamı, sahanın zıtlığıyla sınanıyor!

TİP, sosyal medyadaki parlak imajını gerçek hayatın çamurlu siyaset arenasında koruyabilecek mi? Yoksa “söylemde radikal, eylemde konformist” burjuva politikacıları kervanına mı katılacak?

Vitrin Parlak, Saha Karanlık Mı?

Sosyal medyada parıldayan bir yıldız gibi: Belagatli söylemler, keskin tezler, halkla kucak kucağa pozlar. TİP dijital alemde “farklı” olmanın, “temiz” siyasetin bayraktarı gibi. Peki ya perde arkası? Gerçek hayat sahnesinde, o ışıltılı vitrinle aynı performansı sergiliyorlar mı? Yoksa bildiğimiz “burjuva politikacıları” oyununun yeni aktörleri mi?

İşte tam orada çatırdıyor: Gökhan Zan vakası!

Hatay’da belediye başkan adayı Gökhan Zan. Camiada “al gülüm ver gülüm” ilişkileriyle tanınan bir isim. TİP, ilkeli duruşuyla övünürken böyle bir ismi aday yapmak neyin nesi? Kamuoyu “tek tük hata” deyip geçti belki. “Siyasette olur böyle şeyler, münferittir” diye düşündük. Ama içimizde bir şüphe uyandı: Acaba o çizilen masum, idealist imajın ardında bildiğimiz ikiyüzlü siyaset oyunu mu sahneleniyor? Halka “devrimci”, kendi koridorlarında “fırsatçı” rolü mü benimseniyor?

Ahmet Şık: Kulağa fısıldanan sır ve kolektife ihanet!

En çarpıcı vaka: Ahmet Şık. HDP’den milletvekili seçildi. Bireysel inisiyatifinin kırıldığını düşünerek, başka bir deyişle kolektif takım oyuncusu olamayan Ahmet Şık, HDP’den istifa etti ve ardından TİP’e geçti. Seçim çalışmasında bir esnafa eğilip fısıldadığı sözler ise son derece ilginç: “Selahattin’i çıkar HDP’den, ortada HDP kalmaz.” (1) Şeytan ayrıntıda gizlidir!

Bu cümleler neyin ifadesi?

Popülizmin zaferi mi? Kolaycı, duygusal, gerçeği çarpıtan bir söylemin zaferi! HDP’nin milyonlarca seçmenini, örgütlü gücünü, yerel dinamiklerini bir çırpıda “bitmiş” ilan etmek!

Politik kavrayışsızlık mı? Kürt siyasi hareketinin karmaşık gerçekliğini, Selahattin Demirtaş’ın sembolik ötesi anlamını anlayamamak. Siyaseti tek bir adama indirgemek!

Kolektife ihanet mi? TİP’in temel vaatlerinden biri olan “kolektif örgütlü güce” duyulan inançla bağdaşmayan bir bireyciliğin dışavurumu! HDP’yi “bitik” görmek, onun temsil ettiği kitlesel iradeyi, mücadeleyi, acıyı yok saymaktır!

Bu oyun yeni değil! Burjuva sahnesinde ustalar

Bu sahnenin “ustaları” için söz, hep eylemin gölgesinde kalmaya mahkûm. Örnekler çok, hem de çarpıcı.

Mesela Devlet Bahçeli. Geçmişte Erdoğan’a “hırsız”, “ihanet” gibi laflar savurmuştu. Sonra ne oldu? “Millî beka” gerekçesiyle Cumhur İttifakı’nın en sadık müttefiki oldu. Kürsüde kin kusar, aşağılar; kulisteyse “Türkiye’nin en nazik kişisi” kesilir. “Siyaset bu!” deyip geçerler.

Erdoğan da aynı sahnedeydi. Yıllarca “Faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dedi durdu. Sonra bir gün Mehmet Şimşek çıktı, “rasyonel politikalara dönelim” dedi. Erdoğan da anında “tamam” dedi, U dönüşü yaptı.

Kemal Kılıçdaroğlu’na gelirsek… Muhalefeti birleştirmek için gece gündüz çalıştı. Seçim için geniş ittifaklar kurdu. Ama olmadı. Seçimi kazanamadı. Ne yaptı? Belediye zaferlerini gölgelemek için partisinde kavga çıkarmaya kalktı. Hâlâ da nerdeyse iktidarın başarısı için uğraşıyor.

Vitrinde hep keskin, iddialı sözler. Ama sahada hep pragmatizm. İlkeler, güce veya konfora ulaşmak uğruna anında rafa kaldırılıyor. Bu oyun yeni değil; hep aynı sahne, hep aynı roller.

Sendikalardan yükselen çirkin nağmeler

Şüpheyi besleyen başka sesler var: İşçi sendikalarındaki seçim mücadeleleri. Özellikle DİSK’e bağlı bazı sendikalarda, TİP çevrelerinin kullandığı iddia edilen yöntemler. “Kolektivizm” nutukları atarken kulislerde ayrıştırma, karalama, hatta tehdide varan “iki yüzlü” taktikler. Söylenen prensiplerle, uygulanan kirli oyunlar arasındaki uçurum, imajın altını oyuyor.

Son perde henüz açılmadı: TİP hangisini seçecek?

Gökhan Zan’ın adaylığı, sendikalardaki kirli yöntem iddiaları, Ahmet Şık’ın “bitmiş” ilanı… Bunlar münferit hatalar mı? Yoksa TİP’in “vitrindeki devrimci” ile “sahnedeki fırsatçı” arasında sıkıştığının işaretleri mi?

Bu örnekler gösteriyor ki Türkiye siyasetinde “söylenen” ile “yapılan” arasında uçurum olması ne yazık ki sıradan. Asıl soru: TİP, çizdiği o idealist, ilkeli, farklı imaja sadık kalacak mı? Yoksa Gökhan Zan adaylığı gibi kararlarla “burjuva politikası”nın karanlık sularına mı yelken açıyor? Zan vakası bir “tek seferlik hata” mı, yoksa geleceğin habercisi mi?

Önümüzdeki günler bu sorunun cevabını verecek. TİP, sosyal medyadaki parlak imajını gerçek hayatın çamurlu siyaset arenasında koruyabilecek mi? Yoksa Bahçelilerin, Erdoğanların, Kılıçdaroğluların açtığı yolda, “söylemde radikal, eylemde konformist” burjuva politikacıları kervanına mı katılacak?

Yol ayrımındaki parti, maskesini düşürmek ya da düşürmemek arasında. Gerçek sınav, vitrin değil, sahnede verilecek. Seyirci, alkış ya da yuhalamayı ona göre hazırlıyor.

İşte TİP, bu “söylemde devrimci, eylemde oportünist” burjuva siyaset geleneğinin tam karşısında durduğunu iddia ediyor. Gökhan Zan adaylığı, Ahmet Şık’ın “HDP bitmiştir” fısıltısı, sendikalardaki kulis yöntemleri… Bunlar, TİP’in bu geleneğin karanlık sularına kapılıp kapılmayacağının ilk testleri. Vitrin ile sahne arasındaki uçurum ne kadar derin olacak? Cevap, önümüzdeki adımlarda yatıyor.

________________________________________

 (1) Sosyal medyada yayılan ve bazı haber kanallarında yayımlanan görüntülerde Ahmet Şık, “Selahattin (Demirtaş) bugün canımıza okumuş. Güya aynı ittifaktayız. Selahattin’i çıkar HDP’den ortada HDP kalmaz. Bu ülkenin Türk faşisti var. Bir de Kürt faşistiyle uğraşamam” sözlerini sarf etti.