Rusya vuruldu. Devamı nasıl gelecek?

Mehmet Yılmazer yazdı: ABD’nin yoğunlaştığı stratejik olasılıkların ikisi de dünyayı bir kıyametin eşiğine getirme potansiyeli taşıyor. Rusya’nın tümüyle yıkılması ya da Çin ile başlayacak olan gümrük savaşlarının kapitalist pazarı parçalaması, biri diğerine göre tercih edilebilir yollar değil.

Biden uzun süredir karşı çıktığı uzun menzilli füze kullanım iznini giderayak verdi. Hemen ardından Rusya’da Bryansk bölgesindeki bir askeri üsse altı füze fırlatıldı. Rusya’nın yaptığı açıklamaya göre beşi düşürüldü, sadece biri isabet etti. Atacms füzelerinin Rusya içlerinde kullanılmasına uzun süredir direnen Biden’ın neden giderayak bu hamleyi yaptığı elbette ilk akla gelen sorudur. İlk akla gelen cevap, Trump’ın kucağına bir bomba bırakmak oluyor. Elbette cevap bu kadar basit değildir.

Bu yaşananlardan sonra İngiltere ve Fransa gelişmeyi desteklediklerini basına açıkladılar ancak hemen ardından bu açıklamalar geri alındı. Saldırıyı bu kadar acele ve açık desteklemek konusunda bir tereddüt olduğu açıktır. Aynı zaman İtalya bu gelişmeye açıkça karşı çıktı. Bu konuda Avrupa’nın hemfikir olmadığı biliniyor.

Bir diğer önemli gelişme Putin’in çok kısa süre önce “nükleer doktrini” değiştirmesidir. Hatta birkaç hafta önce Valdai Clup (Rusya’nın Davos’u denebilir) toplantısında Putin “kolektif Batı’nın Rusya’ya bir stratejik yenilgi yaşatmak istediğini” ileri sürmüş “o zaman bizim nükleer silahlarımız neden var?” demiştir. Bryansk saldırısının bu yolda önemli bir adım olduğu açıktır. O zaman bir önemli soru daha beliriyor. Rusya nasıl cevap verecek? Rusya bugüne kadar birkaç kez “kırmızı çizgi” ilan etmiş, Batı bu çizgileri test etmiş ve Rusya önemli bir karşılık verememişti. Yine benzeri bir gelişme mi yaşanacaktır?

Bu sorulara bir cevap vermeye çalışmadan önce birkaç yıldır şekillenmekte olan tabloya bakmak gerekiyor. Çok kutuplu dünya şekillenmeye başladığından beri ABD strateji çalışmaları Çin ve Rusya ile nasıl baş edecekleri üzerine yoğunlaşmıştır. Ancak bu konuda ağırlık merkezinin özellikle 2008 krizi sonrası Pasifik bölgesine kayması nedeniyle ABD Çin’i nasıl zayıflatacağı üzerine yoğunlaştı ancak bu konuda bir türlü somut adım atamadı. Ancak bu yıllarda Rusya’nın da kuşatılması üzerine strateji merkezlerinde yoğun tartışmalar sürüyordu.

Bu süreçte Merkel dönemi Almanyası’nın özellikle enerji konusunda Rusya ile kurduğu ilişkiler Pentagon’un tüylerini diken diken ediyordu. O dönem Avrupa’yı ziyaret eden Trump Merkel’e açık açık parmak sallamıştı. Merkel de bu gelişmeden sonra “Avrupa kendi başının çaresine bakmalıdır” diyerek çok farklı bir sürecin başlangıcının işaretini vermişti. Olmadı.

Biden bu yakınlaşmayı Ukrayna-Rusya savaşı ile ustaca sona erdirdi. Avrupa’nın kendi Doğusu ile dostluğu ABD’nin varlık koşullarını tehdit edebilirdi. Büyük enerji ve ham madde kaynaklarına sahip Rusya ile (aslında Sibirya bölgesi) Avrupa’nın ilişkilerinin hızla gelişmesi ABD stratejik beyinlerinin “artık zaman geldi” diyerek Rusya kuşatmasını hızlandırmasıyla bugünkü dünya tablosu ortaya çıktı. Böylece Avrupa’nın,  özellikle Almanya’nın Rusya ile kurduğu enerji bağları koparıldı. Şimdi Almanya üç kat pahalı olarak enerjiyi ABD’den alıyor. Bu tarihsel aptallık bakalım sadece Almanya’ya değil dünyaya nelere mal olacak? Şimdi dünya bu belirsiz dehlizlerin içinde yürüyor.

Bu arada Rusya henüz bir stratejik yenilgiye uğratılamadı ancak çevresindeki kuşatma hızla ve güçlü bir şekilde gelişiyor. İsveç ve Finlandiya NATO üyesi oldu. Almanya ilk kez kendi sınırları dışında, Litvanya’da bir üs kurdu. Romanya’da en büyük NATO üssü kuruluyor. Ve bütün bu gelişmelerin en büyük motivasyon gücü Rusya Ukrayna savaşıdır. Eğer bu savaş bir biçimde sona ererse Avrupa, ABD’nin bu stratejik hamlesinin arkasında ne kadar durur?

Washington’un stratejisinin ana çizgisi yeterince açığa çıkmıştır. Rusya’yı yeterince güçten düşürdükten sonra Çin’le hesaplaşmaya yoğunlaşmaktır.

Bu yönden bakınca Biden’ın giderayak Trump’ın kucağına bir bomba bıraktığı görüşü doğru değildir. Elbette aralarında dolaylı bir görüşme olup olmadığını bilmiyoruz. Ancak Trump’ın ocak ayında koltuğuna oturmasıyla Rusya ile pazarlıklar başlayacaktır. Trump kucağına konan bu bomba ile ne yapacaktır?

Füze izninin akrasında Kuzey Kore askerlerinin savaş alanına gelmesinin etkisi de konuşuluyor. Ancak atılan son adımın sadece böyle dar bir taktik nedene dayanması zor görünüyor.

Bütün gelişmeler ve güçler tablosu göz önüne alındığında Trump’ın Rusya ile pazarlıklara oturmadan önce aslında Biden’ın verdiği Atacms izin onun masada elini güçlendirecektir. Ya Putin bu kartı görüp nükleer silah kullanımına geçerse ABD ne yapacaktır? Dünya henüz o noktaya gelmedi. Hem füzelerin ilk hedeflerinin niteliği hem de Moskova’nın şu ana kadar verdiği tepki bunların pazarlık masasına bir hazırlık olduğu olasılığını güçlendiriyor.

Rusya’nın yıkımı ilk elden Avrupa’yı cehenneme çevireceği ve dünya güçler dengesinde beklenmedik altüstlüklerin kapısını açabileceği için Washington tarafından henüz tercih edilmeyen bir adım olarak görünüyor. Öte yandan bu yükselen gerilimde Rusya’nın nükleer sınırı aşması dünyada henüz zayıf da olsa şekillenmeye başlayan “küresel Güney”in kaldıramayacağı büyük yüklere yol açar.

Trump, Rusya-Ukrayna savaşını bir noktada durdurup Çin hedefine yönelmek istiyor. Gümrük savaşları ile başlayacak bu sürecin nasıl gelişeceğini kimse bilmiyor. Ancak 1929 Büyük Bunalım’ından kapitalist ekonomistlerin ilk çıkarttığı önemli ders, “böyle bir bunalım karşısında kesinlikle atılmaması gereken adım gümrük savaşlarına girmektir.” Gümrük savaşlarıyla kapitalist pazar parçalandı ve dünyayı ikinci büyük savaşa kadar sürükledi.

Sonuç olarak, şu andan ABD’nin yoğunlaştığı stratejik olasılıkların ikisi de dünyayı bir kıyametin eşiğine getirme potansiyeli taşıyor. Rusya’nın tümüyle yıkılması ya da Çin ile başlayacak olan gümrük savaşlarının kapitalist pazarı parçalaması, biri diğerine göre tercih edilebilir yollar değildir.

Trump dönemi dünyayı hangi yola daha yaklaştıracak bilemiyoruz, ancak bilinen gerçeklik şudur: Dünya 21. yüzyılın en büyük stratejik hamlesinin eşiğindedir.