Barışın yolu ekmek kavgasından geçiyor

M. Sinan Mert yazdı: İşte bu koşullarda Saray Rejimi’nin tüm toplumsal temelini çatlatacak bir ücret siyaseti konusunda ısrarcı olunacak mı? Kayyımlara karşı ortaya çıkan birleşik ruh hâli bütçeye ve asgari ücrette açlık dayatmasına karşı ortalığın altını üstüne getirecek bir kavgaya dönüşecek mi?

Betek Boya’da (Filli Boya) çoğunluğu sağlayarak yetkiyi alan Petrol-İş Gebze Şubesi’nin, patronun yetki itirazına karşı fabrikada uyarı eylemi, 17 Ekim 2024. Kaynak: Evrensel.

ABD seçimlerinde Trump’ın önemli bir farkı yakalayarak kazanması yükselen faşizmle bir oksimoron olan “ilerici neoliberalizm” seçeneğine sarılarak başa çıkmanın artık tamamen imkânsız hâle geldiğini gösterdi. Emekçi düşmanı neoliberal politikaların hangi “ilerici” gündemle süslenirse süslensin faşist dalgaya karşı dalgakıran görevi görme kapasitesi kalmadı. Trump’tan gündelik normallerini bozacağı gerekçesiyle çekinen Yankee orta sınıflar gerçek bir sosyalist programdan çok daha fazla korktukları için bu sonucu sineye çekmek zorunda kalacaklar.

Trump söylendiği gibi Ukrayna konusunda radikal bir dönüşüme imza atabilir mi? Seçim öncesi en büyük taahhütlerinden birisi Ukrayna Savaşı’nı bitirmek, Avrupa’yı kendi kaderiyle baş başa bırakmaktı. Küresel emperyalizmin koçbaşı politikalarında iktidar değişiklikleri nüanslar ortaya çıkarabilir ancak Rusya-Çin stratejik ortaklığına karşı ABD’nin NATO’ya biçtiği rolü hızlıca tersyüz etmesini beklemek çok gerçekçi görünmüyor. Ancak Trump’ın seçilmesi sonrasında Avrupa’da işlerin çok daha gerileceği bir döneme gireceğimiz açık. Dünya devrimlerinin beşiği yaşlı kıtada ayak sesleri duyulan çöküşün faturasının kime kesileceği, göçmen karşıtı faşist yükselişin finans kapitale uygulanabilir bir program sunup sunamayacağına ve sosyalist solun ne düzeyde kendisini koşullara uyumlu hâle getirerek harekete geçebileceğine bağlı.

Trump’ın işbaşına gelmesi Ankara’da yaratılan heyecana değecek mi? Biden döneminde Türkiye-ABD ilişkileri belli bir rotaya oturdu ancak Erdoğan, 2013 öncesinde alışık olduğu yıldız statüsüne Beyaz Saray nezdinde kavuşamadı. Trump’ın iktidara gelişinin doları güçlendirecek ve küresel ticareti kesintiye uğratacak politikalarla Saray Rejimi’nin şimdilik tüm varlığıyla arkasında durduğu Orta Vadeli Program için hayırlı sonuçları olmayacağı açık. FED’in faiz indirimleri hızını muhtemelen kaybedecek, bu durum çok özlenen sermaye hareketlerinin bir kez daha rötar yapacağı anlamına gelecek. Ancak Türkiye’nin Trump’tan beklentisi Suriye ve Irak’ta elini güçlendirecek alanlar açılması yönünde. ABD askerlerinin Irak ve Suriye’den çekilmesi gerçekleşirse -ki İran’a karşı hamleler el yükseltirse bu küçük bir olasılık- ancak Türkiye’nin Suriye’ye müdahil olma konusundaki arzusuna ABD’den kaynaklanan direncin azalacağı rahatlıkla öngörülebilir. Türkiye, Trump ile çalışma konusunda çok daha yüksek bir istek ve kararlılık sergileyecektir.

Saray Rejimi’nin ekim sonrasında başlattıkları “açılım”ın amaçlarından en büyüğü hiç kuşku yok ki Orta Vadeli Program büyük bir tahribat yaratırken bunun oluşturacağı siyasi basınçlar karşısında zaman kazanmak. Ortada bu hedefe dönük bir açılım olduğu muhakkak ancak bunun önceki süreçtekine benzer bir Kürt açılımı olmadığı şimdiden bütün yönleriyle belirginleşti. Yaratılmak istenen puslu atmosfer, “şok şok şok” efektleriyle günlerce tartışmaları domine etmesi beklenen, Sedat Peker videolarını anımsatan salı konuşmaları, yaratılan kafa karışıklığı eşliğinde muhalefetin dağılmasını ya da en az azından ağırlık merkezini ücret siyasetinden uzaklaştırmayı hedefliyor.

Sarayın taktiği Türk-Moğol savaş taktiklerinden Turan taktiğini anımsatıyor. Merkezin kısmen geri çekilmesi sonrasında karşı tarafta şaşkınlık ve kazanmaya yakın olma hissi yaratarak odak kayması yaratma ve sonrasında kanatların kapanmasıyla tamamlanan kuşatma sayesinde düşmanı sarma ve öldürücü darbeyi indirme. Bahçeli’nin son konuşmasındaki faşist devlet tasvirinin satır aralarında bu hedefi açıkça ortaya koyduğu görülüyor.

Kayyım darbelerine karşı Özel-İmamoğlu CHP’sinin gösterdiği tutum iktidarın dağıtma hamlesinin şimdilik hedefine ulaşamadığını gösterdi. Ancak CHP içinde saklanan İYİP’in sınır hatlarını da bu süreçte açık bir biçimde görmüş olduk. Bu dikişlerin patlatılması için daha birçok hamleyle karşılaşacağımız açık. Mansur Yavaş’ın istifa söylentilerinin şimdiden ortalıkta dolaşıyor olması bu yönde bir gelişme olarak değerlendirilmeli.

Yankee orta sınıflar sosyalist bir programdan korktukları için Trump’ı sineye çekecekler. Burada da demokrasi güçlerinin karşısında benzer bir sınav var. Saray Rejimi, sermaye fraksiyonları arasındaki OVP gerilimini yönetebilmek için asgari ücrette açlığı dayatmak zorunda, 2025 emekçiler açısından tarihin en karanlık yıllarından birisi olacak. İşte bu koşullarda Saray Rejimi’nin tüm toplumsal temelini çatlatacak bir ücret siyaseti konusunda ısrarcı olunacak mı? Kayyımlara karşı ortaya çıkan birleşik ruh hâli bütçeye ve asgari ücrette açlık dayatmasına karşı ortalığın altını üstüne getirecek bir kavgaya dönüşecek mi yoksa önümüzden geçip giden olanakları bir kez daha seyredip bu çok kritik zamanları hak ettiği bir yanıtla karşılayamayacak mıyız? Şu anda iktidarın oyununu bozmanın ve aslında barış mücadelesini yükseltmenin yolu en az kayyımlara karşı olduğu kadar asgari ücrette açlık saldırısına karşı da el yükseltmekten geçiyor.

Karayalçın’ın “İmamoğlu’na kayyım atanırsa Orta Vadeli Program çöker” demeci aslında burjuva muhalefetin zayıf karnının ABD’deki demokratlarla aynı bölgede olduğunun açıkça ilanıdır. Bu sebeple sosyalistlerin toplumsal muhalefeti bu yöne çekiştirecek bir ağırlık, bir zihinsel duruluk ve özgüven ortaya koyması gerekiyor. Şu anda sahada etkin olan önderliklerin bu yöne bakmıyor olması, bahsedilen ağırlığın oluşmaması durumunda iktidarın çok arzuladığı zamanı kazanmak ve sarmalamayı tamamlamak için yeterli manevra imkânı bulabileceğini gösteriyor.

Vakit yok, hızla derlenmeli, yola koyulmalıyız.