Tokalaşmadan kayyuma
Mehmet Yılmazer yazdı: Göründüğü kadarıyla Saray ipleri sonuna kadar gererek muhalefetin içindeki çelişkileri derinleştirme üzerine taktik kuruyor. Hem CHP’nin kendi içindeki fay hatlarına hem de CHP ve DEM parti arasındaki ilişkinin zayıf noktalarına oynuyor.
Esenyurt Belediyesi’ne atanan kayyım tartışmaları sürerken yenileri geldi; Mardin, Batman ve Halfeti’ye kayyım atandı. Bahçeli’nin Öcalan’ı meclise çağırması şaşkınlık yaratmışken ve sahne arkasında neler olabileceği tahmin edilmeye çalışılırken son kayyım darbeleri “ne oluyor” sorularından öteye halkların bu ölçüde aşağılanmasına ve pervasızlığa karşı bir öfke dalgası yarattı. Elbette bu kadarı yetmez, halkların gözünün içine baka baka yapılanlara karşı büyük bir direniş örgütlenmelidir.
Hikâye Erdoğan’ın İsrail’in tehdidini öne sürmesiyle başlamıştı; Bahçeli’nin “iç cephenin tahkim edilmesini” vurgulaması ile devam etti; fakat meclise Öcalan’ın çağrılmasıyla gidişatta bir gariplik olduğu ortaya çıkmaya başladı. Bahçeli Öcalan’ı meclise çağırırken aynı zamanda yapacağı açıklamayı da adeta dikte ediyordu: “Örgütü tasfiye ettiğini ilan et”mesini istiyordu. Kamuoyu bu konuda tamamen bilgiden yoksun olsa da ortada bir gariplik olduğu açıktı. Bahçeli sürpriz bir çağrı yaparken Öcalan’a ne açıklayacağını söyleyerek aynı zamanda yolun tıkanmasına gidecek bir yöntem izliyordu.
Öcalan’dan bir açıklama gelmedi ancak kayyım darbeleri gelmeye başladı.
Kayyımların atanması bütün söylenenlerin, çok zorlu bir dönemden geçen cumhur ittifakının, yeni bir iktidar manevrası için yol hazırlığı içinde olduğunu şüpheye yer bırakmayacak şekilde ortaya koydu. İsrail tehdidine karşı nasıl bir hazırlık yapıldığı veya iç cephenin kayyımlarla mı tahkim edileceği soruları cevapsız bir şekilde ortada duruyor.
Bildik oyunların bu ölçüde pervasızca yeniden ortaya sürülmesi nasıl bir aklın ürünü olabilir? Öcalan’ın meclise çağrılması ardından iktidarın nasıl bir hazırlık yaptığı üzerine tartışmalar sürerken Esenyurt kayyım darbesi geldi. Cumhur ittifakının gerçekten ince hesaplanmış bir hazırlığı var mıydı? Olanlara bakıldığında titiz bir planlamadan çok iktidarın en iyi bildiği yolu kabaca yeniden döşemeye çalıştığı anlaşılıyor. Süreç mi değil mi? Başlamadan bitti mi? Bu soruların cevabı için henüz zaman erken. Ancak kesinleşen bir durum var: Cumhur ittifakı yeni bir iktidar manevrası için yola çıkmıştır.
Hangi yollardan yürünecek? Hangi adımlar atılacak? Bu yönde belirsizlik hakimdir. “Eskinin bir tekrarı yaşanabilir, Saray bu en iyi bildiği yoldan yürüyecektir” demek, özellikle son birkaç yılda yaşananları dikkate almamak olur.
Göründüğü kadarıyla Saray ipleri sonuna kadar gererek muhalefetin içindeki çelişkileri derinleştirme üzerine taktik kuruyor. Hem CHP’nin kendi içindeki fay hatlarına hem de CHP ve DEM parti arasındaki ilişkinin zayıf noktalarına oynuyor. Saray bu taktiği defalarca uyguladı, önemli sonuçlar da aldı; ancak son seçim süreçlerinde bu taktiğin eskisi kadar güçlü işlemediği ortaya çıktı. Öte yandan kitlelerde daha önceki seçim yenilgilerinin yarattığı “bir şey değişmez” yılgınlığı son yıllarda gerilemiştir. Saray eski taktiğini uygulayabilir, fakat aynı sonuçları alma olasılığı çok zayıftır.
Taktik eskisi gibi işlemezse, Cumhur ittifakının elinde ucunu gösterdiği diğer bir alternatif vardır. “Elimizi uzattık, ancak cevap alamadık” diyerek şiddete dayalı tasfiye sürecini başlatarak ortamı tamamen germek, korku ile kitleleri kıpırdayamaz hâle getirmek güçlü bir olasılıktır.
Olacaklar elbette basamakları düzenli çıkmak gibi basit bir gidiş olarak yaşanmayacaktır; gelgitlerle birlikte yürünecektir. Muhalif güçler için önemli olan kararlı ve yaygın bir direniş örgütleyebilmektir. Bir diğer çok önemli konu da taktiklerde Saray’ın çizdiği veya çektiği politik çembere düşmemektir. Bugüne kadar yapılan en önemli hata bu olmuştur. Saray bildik tavrını günümüze uygun söylemlerle giydirerek bir kez daha iktidarını sürdürme yoluna çıkmıştır. Ancak karşısındaki güçler yenilgilerden öğrenmiştir; geriye kararlı bir uygulama kalıyor.