“Yumuşama” ve Kobani davası sonuçları

Mehmet Yılmazer yazdı: Bu günlerin çok değişken akacağı, tarafların isteklerinin tek belirleyici olmayacağı görülecektir. Önemli olan Kılıçdaroğlu günlerinde olduğu gibi muhalefetin bir bakıma gönüllü olarak iktidarın kuşatılması altında kalıp kalmayacağıdır. 

Yumuşamanın nasıl devam edeceği konusundaki tartışmalara en açık cevap Kobani davasında yağdırılan cezalar oldu. Saray’ın tipik tavrını açıklayan diğer bir gelişme ise aynı zamanda yapılan 28 Şubat generallerinin tahliyesiydi.

Kobani davasında cezalar açıklandıktan sonra Kürt illerine girişler yasaklandı. Bu yaşananlar yumuşamanın nasıl ilerleyeceği sorularının cevabıydı. 

Saray ve elbette Cumhur ittifakı mevcut koşullarda yumuşayamaz. Ancak muhalefetin yumuşak bir zeminde durmasına da ihtiyacı var. İşin özü burada yatıyor. Yeni siyasal dengeler, iyice ayyuka çıkan çürüme ve ekonomik iflasın dayattığı “tasarruf tedbirleri”nin tetiklemesiyle, önümüzdeki günlerin yüksek gerilimle yaşanması olasılığını güçlendiriyor. Böyle bir ortama Kobani davası sonuçları büyük bir gürültüyle düştü. Saray’ın Kürt illerini ablukaya alması onun ruh hâlini çok iyi yansıtmaktadır.

Mahallî seçimlerin siyasi güç dengelerini önemli ölçüde etkilediği günümüzde iki gerilim hattı hemen işlemeye başlamıştır.

İlki, Cumhur ittifakı ile genel olarak muhalefet arasındadır. Bu ilişkiyi muhalefet “normalleşme”, iktidar ise “yumuşama” olarak tanımlamak istiyor. Olayların akışı sürece kendi adını verdi, önceki gerilim ortamından farklı olmayan gidiş işlemeye devam ediyor. Bir değişiklik olup olmayacağını önümüzdeki süreçte daha net olarak göreceğiz. İktidar bu süreci anayasa değişikliği eksenine oturtmak istiyor; muhalefet ise yoksullaşma üzerinden yürüyecektir. Bu günlerin çok değişken akacağı, tarafların isteklerinin tek belirleyici olmayacağı görülecektir. Önemli olan Kılıçdaroğlu günlerinde olduğu gibi muhalefetin bir bakıma gönüllü olarak iktidarın kuşatılması altında kalıp kalmayacağıdır. Böyle bir olasılık olsa da, son 10 yılın deneylerinden muhalefet belli dersler çıkartmış olmalıdır. Bu gerilim ortamının en önemli yanı CHP dışındaki muhalif devrimci kesimlerin kendilerine bir biçim vermeleri ve güçlerini büyütmeleridir. Pek çok gelişmenin akışını bu yeni güç odağının şekillenmesi ve güçlenmesi belirleyecektir.

İkinci gerilim hattı iktidarın kendi derinliklerinde ilerlemektedir. AKP-MHP arasındaki gerilim ve aynı zamanda bu iki siyasi yapının kendi içlerindeki çelişkiler bugünkü siyasi ortamın da etkisiyle daha belirgin hâle gelmektedir. Sinan Ateş cinayeti ve Ayhan Bora Kaplan çetesi üzerinden yaşananlar Cumhur ittifakının temellerine kadar inebilecek özelliklere sahiptir. Bu çelişkiler sırf kendi hâllerinde ilerler, muhalefetin baskısını yaşamazsa bir biçimde çözümlenebilir. Devletin keyfîleşmesi, mafya ile olmadık ölçüde iç içe geçiş, uyuşturucu ticaretinde seviye atlamanın yarattığı sıkıntılar günümüzde bir sınıra gelip dayanmış görünüyor. Ülkeye sermaye akışının rahatlaması için “gri liste”den çıkma çabasını Mehmet Şimşek birkaç kez vurguladı. Ancak bu “temizlik” söylendiği kadar kolay gerçekleşmeyebilir.

Krizin ekonomik, siyasi, toplumsal yönlerden tırmandığı günlerde kurumların yerini alan çetelerin her birinin iktidar dehlizlerine uzandığı biliniyor. Bu alanda her çatışma aynı zamanda iktidar içinde gerilimlere işaret eder. Ancak bu gerilimlerden bir iktidar yıkımı bugüne kadar yaşanmamıştır. Güçlü bir toplumsal tepkinin yükselmesi bu yolu açabilir.

İktidar bilindiği gibi açık bir sarmalın içindedir. Bu kadar derinleşen krizi ancak şiddeti daha da derinleştirerek aşma yolundan yürümek zorundadır. Ancak bu aracın kullanılmasının da bir sınırına gelinmiştir. Son seçimle ortaya çıkan siyasal durum bunun işaretlerini veriyor.

Ceza yağdırmak, sürekli gözaltı ve tutuklamalarla biriken sorunların ve öfkenin üstesinden gelmek kullanım sınırına dayanmıştır. Yeni bir döneme geçiş iktidarın özellikle son 10 yıldır örüp yükselttiği duvarlarda güçlü çatlaklar açılmasından geçiyor.