‘Kaybolan hakikat’
Mehmet Yılmazer yazdı: Davos’un elitleri şimdilik sosyalizm korkusundan değil, kendi düzenlerinin iklim dehşetinin de kıyameti içinde hakikat olmaktan çıkmasından korkuyorlar. Bugün hakikatin kaybı, aynı zamanda kapitalizme inancın da kaybı demektir.

Dünya elitinin zirvesinde her yıl riskler belirlenir; bu yıl en yakın gelecek için belirlenen risklerin ilki oldukça ilginçtir. İlk sırada “yanlış ve hatalı bilgilendirme” duruyor. İkinci sırada “aşırı iklim olayları” ve üçüncü sırada ise “sosyal kutuplaşma” yer alıyor. Önümüzdeki iki yıl için riskler böyle sıralanırken, 10 yıl için ilk sıraya “aşırı iklim olayları” çıkarılmış.
İklimdeki değişimin insanlığın çok uzak olmayan geleceğinde büyük bir sorun haline geleceği her gün yeni olaylarla kanıtlanıyor. Ancak bu devasa sorunu insanlığın nasıl çözümleyeceği belli değildir.
“Yanlış ve hatalı bilgilendirme”nin yakın risklerin ilk sırasında yer alması ilginçtir. Bilindiği gibi “savaşta ilk kaybeden gerçekler olur” sözü ünlüdür. Ancak günümüzde gerçeklerin kaybetmesi için savaşa gerek yoktur. Artık her gün gerçekler kaybediyor. Bunun başlıca iki nedeni olduğu söylenebilir. İlki günümüzün “post-truth” çağı olduğu artık sözlüklere bile geçti.
“Post truth kavramının bilinir hale gelmesinde Ralph Keyes’in yazmış olduğu The Post-Truth Era (Hakikat Sonrası Çağ) isimli kitabının önemi büyüktür. 2016 yılında ABD başkanlık seçimi ve İngiltere’nin Avrupa Birliği’nden ayrılışıyla birlikte yoğun kullanılan bu kavram, Oxford Ansiklopedi tarafından yılın sözü seçilmiştir.” (Evrim Ağacı)
Hem “gerçek ötesi” çağdayız hem de günümüzün mucizesi yapay zeka her gün insanları şaşırtmaya devam ediyor. Günümüzde artık gerçek kaybolmuştur. Bunun onlarca kanıtı her gün yaşanıyor. Bunun bir risk haline gelmesi yeni bir seviyedir. Şaka değil, oyun değil risk olması büyük güçler tarafından kendi çıkarları yönünde kullanılmasıyla mümkündür. Hakikat Sonrası Çağ kitabının yazarının, Trump ve Boris Johnson yıllarından söz etmesi rastlantı değildir. Yakın tarihte gerçekliğin en yaygın ölçüde kaybedildiği yıllar Trump ve Johnson dönemleri olmuştur.
Nasıl ki, küreselleşme ve neoliberalizm Reagan ve Thatcher’in adlarıyla anılıyorsa “gerçek ötesi” döneme girişin de Trump ve Johnson’un adlarıyla anılması yanlış olmaz.
Gerçek ötesi günlere nereden gelindi? Sosyalist Sistemin yıkılmasıyla düşünce ve davranışın ayrılmaz sanılan bağının kopması yaşandı. Bu aralıktan post modern düşünce sızıp her yöne yayıldı. Tarih bilincini ve gelecek projelerini (“mega projeleri”) reddeden post modernizm An’ı yaşamayı yücelti. Bu düşünce bataklığından “gerçek ötesi” düşünce çağına sıçramak zor olmadı.
“Büyük yalanlar” tarihde büyük roller oynamıştır. Naziler tarafından Reichtag yangınının Komünistlerin üzerine yıkılması; ABD’nin Vietnam savaşını başlatmak için uydurduğu sözde Tonkin Körfezi saldırısı akla ilk gelen büyük yalanlardır. Ancak Davos’ta ilk sıraya yerleştirilen “yanlış ve hatalı bilgilendirme” bu büyük yalanlardan oldukça farklıdır. Önemli momentlerde yaratılan büyük yalanlar yerine bugünün dünyasında hergün irili ufaklı yüzlerce yalan yaratılmaktadır. Böylece hakikat kaybolmakta, daha doğrusu gerçek ve yalan aynı sırada yer almakta, birbirinden akla kara kadar farklı olan bu kavramlar birbirinin içinde eriyip karışmaktadır.
Gerçeğin kaybolması son yıllarda en çarpıcı bir şekilde burjuva demokrasilerinin seçim dönemlerinde yaşanmaktadır. Siyasal sistemin önemli güvencesi olan, egemen yönetimi belirleyen seçimler gittikçe tam bir kaosa dönüşmektedir.
İnsanlık tarihinde “hakikatin kaybı” zaman zaman yaşanmıştır. Ancak en büyüğü çok tanrılı dinlerden tek tanrılı dinlere geçiş sırasında, bir büyük hakikatten bir başkasına geçiş döneminde yüzyıldan fazla süren “hakikat kaybına” yol açmıştır. Çok tanrılı dinler birbirlerinin içine girdikçe büyüleri kaybolmaya başlamış, uzun süren gizemli, fantastik, kaotik zamanlardan tek tanrılı dinlerin kutsallarına doğru yol alınabilmiştir.
Daha küçük fakat çok çarpıcı bir hakikat kaybı da iki dünya savaşı arasında yaşanmıştır. Parlak ve güçlenen Batı uygarlığı kendi çöküşüne doğru savrulurken yeni genç sosyalist uygarlığın doğum sancıları iki büyük dünya savaşının dehşeti arasında düşünce ve inançlarda büyük anaforlara neden olmuştur.
Yeni bir hakikat kaybına insanlık esas olarak Sosyalist sistemin yıkılmasından sonra girmeye başladı. Ancak esas güçlü dalga küreselleşmenin çökmesi, tarihinin sonu vaadlerinin havaya uçmasıyla geldi. Sosyalizmin gerçeklikleri duvarlar yıkılınca daha görünür hale gelirken; yıldızı yeniden parlayan kapitalizmin, küreselleşme ile en vahşi yanları adeta tarihin derinliklerinden günümüze fırlayınca insanlık bir kez daha hakikat kaybına uğradı.
Davos’un elitleri şimdilik sosyalizm korkusundan değil, kendi düzenlerinin iklim dehşetinin de kıyameti içinde hakikat olmaktan çıkmasından korkuyorlar. Bugün hakikatin kaybı, aynı zamanda kapitalizme inancın da kaybı demektir. “Gerçek ötesi” dünya şaka değil, içinde kapitalimin yıkılış tohumlarını da taşıdığı için, insanlığın yeni bir hakikat çağına geçiş sancılarının adıdır.