Değişen var mı?
Mehmet Yılmazer yazdı: Ankara’nın politikasını hala “başkaları ne der?” üzerinden yürütmekte olduğu çok açık değil midir? Dünya bankerlerinin daha kaç kere ayağına gidilip ülkeye davet edilecektir? Öte yandan, hava gücü gittikçe zayıflayan Ankara’nın bir türlü çözülemeyen F-16 sorunu nasıl çözülecektir?
Artık tipik hale gelen seçim ortamlarından birisine daha girildi. Sanki hiçbir şey değişmeden kendini tekrarlayıp duruyor. Son üç haftada yaşananlar önemlidir ve yakın gelecekte politik ortama etkileri olacaktır. Eskinin basit bir tekrarı mı yaşanıyor? Ya da değişen nedir?
Çatışmalar sonrası kabartılan devletin bekası elbette yine tekrarlandı. Ancak bu konuda belli bir süredir bazı değişimler de yaşanıyor. Bu konuda ilk kırılma Şubat 2021’deki Gare operasyonu sonrası yaşanmıştı. Aynı tepkilerin tekrarlanması yerine iktidara yoğun eleştiriler yöneltilmişti. Hatta bu tepkilerin içinde İYİ Parti bile vardı. Başkanlık seçimlerine kadar giden süreçte bu yönde birikimler yaşanmıştır.
Ancak tam seçimlere birkaç ay kala İYİ Partinin masadan kalkıp yeniden oturması, Sinan Oğan, Muharrem İnce ve Ümit Özdağ’ın öne sürülmesi hep bir hedefe yönelikti: Başkanlık seçimlerinde HDP’nin rolünü zayıflatmak, olası işbirliklerinin dışında tutmak… Bu kısmen başarıldı.
Zap bölgesinde yaşananların siyasal ortama Saray tarafından nasıl taşınacağını tahmin etmek zor değil. Üstelik bugün artık İYİ Parti de saf değiştirerek Saray’dan çok, muhalefete muhalif bir politika izliyor.
Yaşananlardan sonra yapılan güvenlik toplantısından çok yüksek gerilimli bir açıklama gelmedi. Elbette seçimlere yaklaşılırken nelerin yaşanacağını bugünden kestirmek zordur. Cumhur ittifakının yaptıkları yapacaklarına örnek olacaksa nelerin yaşanabileceği bellidir. Eskiden farklı olarak CHP yaşananların doğal bir uzantısı olan ortak meclis açıklamasının dışında kaldı ve bazı sorular sordu. Şimdilik cevap yok, ancak bazı tartışmalara yol açtığı söylenebilir. İktidarın stratejisinin doğru olup olmadığı alçak sesle de olsa tartışılıyor.
Ankara’nın tepkisi Rojava’nın alt yapısını bombalamakta yoğunlaşıyor. Tepkiler hangi noktalara taşınabilir? Gazze çatışmalarının ortamında ve Ankara’nın ekonomide ve dış politikadaki sıkışıklığı tepkileri belli ölçüde sınırlayabilir.
Ankara “rasyonel” ekonomi politikalar izleyerek sermaye çekmek için aylardır çırpınıp duruyor. Yeniden bir savaş ortamının dünya bankerlerini ürküteceği yeterince açıktır.
MİT’in 97. yıl kutlamasında Erdoğan’ın yaptığı konuşmada bir nokta önemlidir.
“Birilerinin iddialarının aksine, Türkiye’de bir eksen kayması yaşanmamış, bilakis uzun arayışlardan sonra Türkiye asıl eksenini bulmuştur. Eskiden olduğu gibi ‘Başkaları ne der?’ kaygısıyla hareket etmiyoruz. İç ve dış siyasette aldığımız her kararı, hayata geçirdiğimiz her politikayı tamamen Türkiye eksenli olarak belirliyoruz.” (Yetkinreport)
Bu tespit ne ölçüde gerçeği yansıtmaktadır? “Eksen kayması” konusundaki yoğun tartışmalar hala devam ediyor. Türkiye gerçekten kendi eksenini bulmuş mudur? Özellikle Arap isyanlarından sonra yürütülen dış politikada izlenen yoldan son bir yıldır dönme çabaları hala bir eksenin bulunamadığının açık bir kanıtıdır. Hemen bütün politikalardan U dönüşü yapılmaktadır. “Yok sayılan” Miçotakis’le yapılan görüşmeler ve anlaşmalar dönüşlerin en sonuncusudur.
Ankara’nın politikasını hala “başkaları ne der?” üzerinden yürütmekte olduğu çok açık değil midir? Dünya bankerlerinin daha kaç kere ayağına gidilip ülkeye davet edilecektir? Öte yandan, hava gücü gittikçe zayıflayan Ankara’nın bir türlü çözülemeyen F-16 sorunu nasıl çözülecektir?
Bugüne kadar biriken sorunlar Cumhur ittifakını bazı dönüşlere zorluyor. Ekonomi ve siyasette bunların nasıl yaşanacağı hala belisizdir. Cumhur ittifakının gerek duyduğu manevraların keyfiliği arttırmadan-anayasayı askıya almak gibi- yapılması çok zordur. Öte yandan, keyfiliğin artması Ankara’nın dışarıdan beklentilerinin yolunu uzatabilir.
Bu seçim süreci bir final olması anlamında farklı özellikler taşımaktadır. Aynı zamanda eksenin ne kadar kaydığının da bir göstergesi olacaktır.