İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak cezalandırıldı

Aralarında Karşı Mahalle muhabiri Şeriban Alkış’ın da bulunduğu 7 kadın ve LGBTİ+’nın, “2911 sayılı Kanuna muhalefet ettikleri”, “görevi yaptırmamak için direndikleri”, “kamu kurumunun faaliyetlerini engelledikleri” ve “kamu malına zarar verdikleri” iddialarıyla yargılandıkları davada ceza çıktı. İstanbul 23. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen davada, savcı esas hakkında görüşünü yineledi.

İstanbul Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi 23. Asliye Ceza Mahkemesi’ndeki karar duruşmasına beş kişi ve avukatları katıldı. Ayrıca, kadın örgütlerinden temsilciler Rüya Kurtuluş, Ezgi Karakuş, Helin Sevgi, Sevtap Akdağ da davayı takip etti. 

Bir önceki celsede savcı, delil yetersizliği nedeniyle “kamu malına zarar” suçlamasından; suçun unsurları oluşmadığı gerekçesiyle “2911 sayılı Kanuna muhalefet” suçlamasından tüm sanıklar için beraat talep etti. Savcı, polislerin “basit tıbbi müdahale gerektirecek şekilde yaralandıkları” gerekçesiyle ise “kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme” ve “kamu kurumunun faaliyetlerinin engelleme” suçlarından tüm sanıklar için mahkûmiyet talep etmişti.

Alkış: “Tanık olmam gerekirken, sanık olarak buradayım”

Savcının görüşüne karşı beyanda bulunan Karşı Mahalle muhabiri Alkış, “Ben gazeteciyim ve gazeteci olarak orada bulunuyordum” diyerek şöyle devam etti:

“Gazeteci ülke ve dünyada yaşananları halka aktarmakla mükelleftir. Ben de kadın ve LGBTİ+’ların yaptığı eylemi topluma aktarma görevimi yerine getirmek, toplumsal olaylara tanık olmak için orada bulunuyordum. Asıl kolluk bana görevimi yaptırmadı. Tanık olmam gerekiyorken, sanık olarak buradayım.”

Öztürk: “Asıl kolluk bizim hürriyetimizi engelledi”

Sıla Öztürk ise “O gün sorumlu, izinli olduğu için bulunduğumuz odada kamu faaliyeti gerçekleşmiyordu. Kapı bizim tarafımızdan kapatılmadı. Sivil polislerin bizi darp edip kapıyı kapatması nedeniyle dışarı çıkamadık. Bu bizatihi kolluğun bizim hürriyetimizi engellediği bir durumdu” diyerek savcının, “kamu görevlisine görevini yaptırmamak için direnme” ve “kamu kurumunun faaliyetlerinin engelleme” suçlarından ceza istemesine itiraz etti.

“Direnme suçunun unsurları oluşmadı”

Avukatlar da tanık ifadelerinde fiziksel bir direnme olmadığının aktarıldığını hatırlattı. Direnme suçunun oluşması için kanuni unsurları karşılaması gerektiğini, cebir ve şiddetin olması gerektiğini ancak polislerin elinde silah, cop ve biber gazı gibi araçlar varken sanıklarda böyle bir durum olmadığını kaydeden Engin Deniz Ergin tüm suçlardan beraat istedi.

“Polisler her fırsatta mukavemet iddiasında bulunuyor”

Bir kısım sanıklar müdafii Ayşe Özdemir ise müvekkillerinin turnikeden hiç zorlanmadan geçtiklerini, boş buldukları bir odada beş dakikada basın açıklaması okumak istediklerini ama kolluğun basın açıklaması okutmamak için işkence uyguladığını kaydetti.

Polisler tarafından kapının kapatıldığını ve dağılmanın engellendiğini kaydeden Özdemir “Kolluk suç işlemiştir” dedi.

Müvekkillerinin cinsel şiddet ve işkenceye maruz kaldığının ancak, bu hususun savcılık görüşünde olmadığının altını çizen Özdemir, “Polisler işledikleri suçu gizlemek için her fırsatta mukavemet iddiasında bulunuyor” dedi. Özdemir, “Bu dosyadan ceza çıkması müvekkillerin özgürlük ve güvenlik hakkı ile ifade özgürlüğünün ihlali olacaktır, zira Anayasal bir hakkın kullanımı söz konusudur” diyerek tüm atılı suçlardan beraat talep etti.

Kararını açıklayan hâkim, tüm sanıkların,  “2911 sayılı Kanuna muhalefet”, “kamu kurumunun faaliyetlerini engelleme” ve “kamu malına zarar verme” suçlamalarından beraatlarına hükmetti.

Hâkim tüm sanıklara, “görevi yaptırmamak için direnme” suçundan 8 ay 10 gün hapis cezası verdi. İki sanığın yargılamada karar öncesi kabul ettikleri için hükmün açıklanması geri bırakılırken, 5 sanığın cezası 5 bin TL adli para cezasına çevrildi.

Hâkim gazeteci Şehriban Alkış yönünden ise önceki yargılamasında HAGB aldığı için karar kesinleştiğinde ilgili mahkemeye ihbarda bulunulmasına hükmetti.

Ne olmuştu?

Kırkyama ve FeminAmfili 7 kadın ve LGBTİ+ protestocu, 7 Temmuz 2020’de, İstanbul Sözleşmesi’ni savunmak için İstanbul Aile ve Çalışma Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne girerek, müdürlük binasının dış cephesine üzerinde, “Artık Yeter, Kadınlar Yaşam Güvencesi İstiyor” yazılı pankart asmıştı. Polisler ise protestocular ile protestoyu izlemek için olay yerinde bulunan gazeteci Alkış’ın üzerine kapıları kapatmış, odada bulunanları darp ederek gözaltına almıştı. Haklarında dava açılan yedi kişi, gözaltına alındıkları sırada kırılan bir vazo nedeniyle de “kamu malına zarar vermek”le suçlandı.

“İstanbul Sözleşmesi’ni savunmaktan vazgeçmeyeceğiz”

Duruşma sonrası Kırkyama ve FeminAmfi imzasıyla yapılan basın açıklamasında Sıla Öztürk şöyle dedi:

“2020 yılında Aile ve Sosyal Politikalar İstanbul İl Müdürlüğü’nde İstanbul Sözleşmesi’ni savunduğumuz için, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz ve ölmek istemiyoruz dediğimiz için 3 yıldır yargılanıyoruz. O günden bu güne kadın cinayetleri artarak devam ediyor. İntihar denilerek şüpheli şekilde hayatını kaybeden bir çok kadının ölümü aydınlatılmadı. Biz kadınlar ve lubunyalar İstanbul Sözleşmesi’ne ve 6284’e birbirimize sarıldığımız kadar sıkı sarılırken erkek devlet İstanbul Sözleşmesi’nin taraflarından biri olmaktan vazgeçti. İktidar bugün kutsal aile ve beka söylemleriyle kadın ve LGBTİ+ düşmanı politikalarına hız kaybetmeden devam ediyor. Ve bugün kadınlar için yaşam güvencesi istiyoruz dediğimiz için erkek yargı tarafından bizlere kolluk kuvvetlerine mukavemet suçundan 8 ay 10 gün hapis ceza verildi. 25 Kasım’a sayılı günler kala erkek devlet şiddetinin bulunduğumuz her alanda bizleri baskılamaya ve tahakküm altına almaya çalıştığını biliyoruz. Gözaltına da alsanız, baskı ve sindirme politikaları da uygularsanız, hukuk eliyle cezalandırmaya da kalksanız birbirimizden ve hayatlarımızdan vazgeçmeyeceğiz. Emeğimiz, bedenimiz, kimliğimiz için; patriarkaya inat yaşamak ve birbirimizi yaşatmak için mücadelemizden vazgeçmiyoruz. İstanbul Sözleşmesi’ni, 6284’ü savunmak suç değildir! Erkek adalet değil gerçek adalet diyoruz!

Kaynak: MLSA, Bianet