CHP kongresi: Bir dönem kapanıyor mu?

Mehmet Yılmazer yazdı: CHP tam uçurumun kenarından yuvarlanmak üzereyken bu kongreyle bir soluklanma fırsatı yakalamış görünüyor.  Değişim ürkek kıpırdanmalardan ve boş sözlerden öteye geçmezse çok geçmeden CHP’nin varolma sorunu gündeme gelecektir.

28 Mayıs seçim sonuçları şokundan sonra politik ortam farklı bir sürece girdi. Bu sürecin en öne çıkan özelliği “siyasetten kopma” olarak belirdi. Araştırmalara göre en yoğun kopma başta CHP olmak üzere muhalefet kanadında yaşandı. Ancak AKP tarafında da kopmanın olduğu unutulmamalıdır. Bu gerçeklikten dolayı seçim sonrası ortaya çıkan siyasi güç durumu değişken ve kırılgan bir yapıdadır.

Kırılgan yapının altında ana muhalefet açısından kurtulamadığı yenilgi laneti vardır. Tüm beklentileri boşa çıkaran üst üste yenilgiler boş sözlerle aşılamayacak kadar insanların bilinç ve moral durumunun derinliklerine inmiştir. AKP açısından sıkıntı, seçim kazanmasına rağmen sorunlara hala bir çözüm üretememesi gerçekliğinde yatıyor. Sarayın ekonomi vitrininde yaptığı değişimlere rağmen hala bir kıpırdama görünmüyor. Hatta M. Şimşek’in yaptığı son açıklamaya bakılırsa iş gelip yeni satışlara dayanmıştır.

Böyle bir ortamda CHP kongresi ne anlama geldi? Partinin üstüne çökmüş bir kabusa dönüşen Kılıçdaroğlu kendi partisinde de bir yenilgi aldı ve siyasi yaşamı bu yenilgiyle kapanmış oldu. Belki ilk söylenmesi gereken kongrenin büyük gürültüler yaşanmadan sona ermesidir. Bu durum CHP’de bir “demokrasi”nin varlığının bir kanıtı olarak öne sürülüyor. Ancak bunun bir abartı olduğu açıktır. Kılıçdaroğlu ekibi yenilgilerden yorgun düştüğü için kongre görece sakin geçti.

Özgür Özel kapanış konuşmasında değişim vurgusunu tekrarladı ve seferberlik ilan etti. Mayıs sonundan beri CHP içinde en çok kullanılan kelime değişimdir. Yeni başkanla bu yolda bir adım atıldığı söylenebilir. Ancak esas bundan sonrası önemlidir. Değişim parolasının öne çıkmasının nedenlerine bir kez daha bakmak gerekiyor. Sadece yenilgilerin yarattığı birikimden hareketle davranılırsa değişimin içi boş kalır. Yenilgileri getiren nedir?

Bu konu son yıllarda politik ortamda yoğun bir şekilde tartışılıyor. Konu Kılıçdaroğlu’nun Alevi olmasına kadar götürüldü. “Kazanacak aday” vurgusu bunu ima ediyordu. İki temel stratejik hata öne çıkıyor. İlki, Sarayın çizdiği politika çemberinin içinde kalmak! Devletin bekaası ve son zamanlarda neredeyse hemen tüm muhalifleri kapsayacak kadar genişleyen “terör destekçisi” suçlamasının altında kalarak siyasi hareket alanını Saraya teslim etmek en önemli stratejik hatadır. Kılıçdaroğlu özellikle 90’lı yıllarda tüm düzen partilerinin Milli Güvenlik Kurulu’nun çizdiği siyaset sınırları içinde kalarak yok olmalarından hiç ders almamıştır. İkinci stratejik hata “sağdan büyüme”dir. Ekmeleddin vakasından en son “helalleşme”ye kadar gelen çizgi, CHP’ye bir şey kazandırmadığı gibi onun siyasi zeminini çürütmüştür. Başkanlık seçiminin iki turu arasında Zafer Partisi ile yapılan gizli protokol işlerin hangi noktaya kadar gidebileceğinin çarpıcı bir kanıtı oldu.

Değişimi dillerinden düşürmeyen Özgür Özel ve Ekrem İmamoğlu’nun en başta bu iki stratejik hatadan kurtulmaları gerekiyor. Bunun lafla olmayacağı, önemli gerilimleri göze almakla mümkün olduğu yeterince açıktır. Özgür Özel’i Ecevit’le karşılaştıranlar oldukça fazladır. Ecevit’in, İnönü’nün 12 Mart darbe hükümetine CHP’li milletvekili Nihat Erim’i başbakan olarak vermesi üzerine genel sekreterlikten istifa ettiği hatırlanmalıdır. Sonra da genel başkanlığa aday olarak İnönü gibi bir tarihi kişiliği kongrede yenmiştir. O günlerin değişimi sadece bu noktada kalmamış; CHP 1973 seçimlerine “toprak işleyenin, su kullananın” parolasıyla katılmış ve askeri darbeye karşı açık bir tavır almıştır.

Özgür Özel CHP’nin bu iki stratejik hatasından ne ölçüde kurtulabilecektir? CHP politikalarının etrafında Deniz Baykal’dan beri yirmi yıldır örülen bu iki kademeli duvarı yeni başkan ne ölçüde yıkabilecektir? Değişim hedefinin önünde büyük engellerin olduğu çok açıktır. Daha ilk günden Saray eski stratejik çizgisini devam ettireceğini ilan etti: “Al birini vur ötekine, Özel de Kılıçdaroğlu da teröristlere selam gönderdi.” (Hürriyet) Bunda hiçbir yenilik yok! Ancak Özgür Özel yönetimi için sınav ilk günden başlıyor. Sorular eski sorular, ancak değişim ekibi nasıl yeni cevaplar verecektir?

Reform Enstitüsü’nün yaptığı bir araştırmaya göre: “Veri ayrıca gösteriyor ki siyasetten en fazla yabancılaşıp en uzağa savrulmuş gruplar aşırı yoksullar ve Kürtler…. Dolayısıyla, siyasete tesir edebilme ve güven ihtiyacı en önce ve en çok tamir edilmesi gereken gruplar bunlar.” ( “Siyasete ilgi serbest düşüşte: Seçmen yeni liderini mi arıyor?” Seda Demiralp;  YetkinReport)

“Siyasete yabancılaşma”nın “aşırı yoksullar ve Kürtler”de yoğunlaşması hem önemlidir hem de raslantı değildir. Değişim hedefinin sözden öteye gidebilmesi için CHP’nin bu alanlara yönelmesi gerekiyor. Burada önüne Sarayın yıllardır uyguladığı politikalar çıkacak.

Son olarak, Kılıçdaroğlu’nun iki stratejik hatasının lanetli bir pratik sonucu olmuştur: Kitlelere sahada politika yapmanın cesaret ve deneyimini kazandırmak yerine onları sandık beklemeye mahkum etmek!

Siyasetin hem içeriğinin hem de yollarının yeniden şekilleneceği bir döneme giriliyor. CHP bu kongre ile bir dönemi kapatıp zorlu yeni bir döneme girebilecek midir? Bugüne kadar yaptığı hatalardan köklü bir biçimde kopabilecek midir?  CHP tam uçurumun kenarından yuvarlanmak üzereyken bu kongreyle bir soluklanma fırsatı yakalamış görünüyor.  Değişim ürkek kıpırdanmalardan ve boş sözlerden öteye geçmezse çok geçmeden CHP’nin varolma sorunu gündeme gelecektir.