Burjuva muhalefet çözülürken
Faşizme karşı mücadelenin, devlete karşı seçim kazanmanın zorluklarını ve uzun erimliliğini görmezden gelme eğilimi şimdi de hayallerini boşa çıkaran burjuva muhalefetten intikam alma arzusunu kamçılamış görünüyor.
2023 yazı başından beri yaşananlar Saray Rejimi’nin seçimlerden daha fazlasını kazanma yolunda olduğunu gösteriyor. Burjuva muhalefetin tamamı iç gerilimlerle yüklenmiş, darmadağınık bir hale gelmiş durumda. Yıllarca halka seçimleri bekleme vaazları verenler, armut pişip ağızlara düşmeyince faşist rejimin kökleşmesi için “reis”in ayaklarının altına kırmızı halılar sermekle meşguller. Emek ve Özgürlük İttifakı, birlik sürecinin son derece amatörce yönetilmiş olmasının ağır bedelini ödüyor. HDP-Yeşil/Sol ise seçimlerin hemen akabinde girdiği iç tartışma sürecinden çok da doğru sonuçlar çıkarmış gibi görünmüyor.
Seçimlerin hemen sonrasında, rejimin seçim boyunca hayata geçirdiği yolsuzluk ve usulsüzlükleri ön plana çıkaracağına birbirinin gırtlağına yapışan burjuva muhalefet, faşizme karşı ittifak girişimlerinin neredeyse tamamını itibarsızlaştıracak bir toyluk ve dağınıklıkla kendilerine destek veren kitleleri çaresizlik duygusuna gark ettiler. Seçimin kazanılacağına dair boş özgüven o kadar alternatifsiz bir hale gelmişti ki, yeni iktidarda kime hangi koltuğun düşeceğine dair öyle büyük hayallere kapılınmıştı ki sonuçların ortaya çıkmasıyla birlikte parti genel merkezleri neredeyse kepenk indirdi. Burjuvazinin güdümündeki kentli orta sınıflar kolay zafer arayışının karşılık bulmamasıyla yıkıldılar. Faşizme karşı mücadelenin, devlete karşı seçim kazanmanın zorluklarını ve uzun erimliliğini görmezden gelme eğilimi şimdi de hayallerini boşa çıkaran burjuva muhalefetten intikam alma arzusunu kamçılamış görünüyor. Muhalif burjuvazinin hegemonyası altındaki kentli orta sınıfların bu kopuşma arzusu sosyalistler tarafından gerçek bir anti-faşist mücadeleye kazanılmazsa faşizmin seçeneksiz bir politik odak haline gelme olasılığının artacağı açık.
Mehmet Şimşek ekibi tarafından büyük bir halk ve doğa düşmanı içerikle hazırlanmış Orta Vadeli Program, keskin bir frenle iç talebi ve ondan kaynaklanan büyümeyi kısmayı, enflasyonu kontrol altına almayı ve bu sayede yabancı sermaye çekebilmeyi hedefliyor. Kredi kartı borçlanma faizlerinin %4’ü aşması, borç batağında yüzen halk için bankaları açık tefeciler haline getiriyor. Ekonomin yavaşlaması ve işsizliğin yükselmesi gelecekteki harcamaları da öne çekerek büyümeyi dopingle artırarak seçim kazanmayı iyi bilen Erdoğan açısından yerel seçimlere giderken kaçınılması gereken bir seçenek değil mi? Muhalefetin bu genel dağınıklığına bakılırsa değil. İktidar ve muhalefet arasındaki güç dengesinin Saray lehine bozulması halkın ekmeğine yönelik saldırıların da öne çekilmesine ve daha da şiddetlenmesine hizmet edecektir. Kıdem tazminatı, maden sahalarına dönüşecek ormanlar, istihdam olanakları; hepsi kapsamlı bir saldırı altında. Yerli-milli IMF politikasının yaratacağı politik tepkilerden iktidar için şimdilik çekinilecek bir durum yok.
İktidar, burjuva muhalefetin restorasyon taleplerinin bir kısmını da “restorasyon gerekirse onu da biz yaparız” diyerek üstlenmiş durumda. Sarayın yeni dönemde Batı’ya daha fazla meyletmesi, Şimşek eliyle “iktisadi rasyonel politikaların” öne çıkarılması, Soylu’nun itilip kakılmasının kimi iflah olmaz iyimserler tarafından bir demokratikleşme olanağı olarak pazarlanabilmesi, karşılık bulmasa da AB’ye dönük çağrılar hedefsiz kalmış ve kendi partilerine öfkeli kentli orta sınıfları iktidarın trenine binmeye çağırıyor. Karşıt bir hegemonya odağı oluşmazsa bu çağrıya bigane kalmayacak bir miktar işgüzar bulmaları da işten bile değil.
HDP-Yeşil/Sol seçim sonuçlarındaki başarısızlığın gerekçelerini ittifak politikasında, bileşen hukukunda ve muhafazakarlıkla arasına koyduğu mesafede görme eğiliminde. HDP’yi kuran ve yarattığı olağanüstü değerlerin tümüne imza atan bileşen hukuku şimdilerde hoyratça eleştirilebiliyor ve en büyük bileşen ise bu tartışmaları sağlıklı bir zemine çekme yönünde yeterince güçlü müdahalelerde bulunmuyor. Emek ve Özgürlük İttifakı çok önemli bir olanak olmasına rağmen seçimler öncesinde tüm uyarılarımıza rağmen köpürtüldükçe köpürtülen TİP-HDP tartışması, imkânın ruhunu büyük oranda imha etti. Kürt hareketi içindeki burjuva eğilimler, sosyalistlerle mesafelenmek için ittifakları ve bileşenleri hedef tahtasına oturttu. Yine ülkenin toplumsal cinsiyet ve demokratik laiklik alanlarında köklü bir gerici kuşatma altına alındığı günlerde, partinin içindeki muhafazakar çizgi tarafından ortaya konan “fazlasıyla özgürlükçü” olunduğuna dair eleştirileri fazlasıyla benimsemesi, mayıs seçimlerinde TİP’e ve CHP’ye kayan tabanla aranın daha da açılmasına yol açabilir.
Böylesi bir tarihsel momentte yaşanan seçim yenilgisi sonrasında iç tartışmalara boğulunmaması mümkün müydü? Mümkündü, halkın öfkesini iktidara yöneltmek başarılabilirdi ancak seçim öncesinde beklentileri yönetemeyen aciz yönetimler seçim sonrasında da kendi kendine dayak atma yarışına girmekte gecikmediler. Pusuda bekleyen kimi akademisyen arkadaşlar da muhalefetin yapısal sorunlarını, yenilginin gerekçesi olarak kafalardan aşağı boca ederek bu eğilimi iyi niyetli de olsa biraz ahmakça -aynadaki görüntülerine sevdalarından olsa gerek- desteklediler. Seçimleri “düzenin oyunu” olarak gören en “devrimci” arkadaşlarımız ise faşizmin sokağı pasifize etme noktasında kat ettiği mesafeyi görmezden gelerek yapılan bu genel tespitlerin neden hiçbir işe yaramadığını son aylardaki ataletleriyle bir kez daha ispatlamış oldular.
Burjuva muhalefetin krizi halk güçleri için bir olanaktır. Yıllardır halkı kısık ateşte kaynatılan suda pişirilen kurbağa haline dönüştüren hegemonyanın çözülmesi kısa vadede faşizmin mevzilerinin genişlemesine yol açacaktır ancak devrimci demokrasi güçleri hamasetten kurtulup somut durumun somut tahliline dayanan, halka güven veren, halkı kendi meclislerinde özne haline getiren, mahallesinden ve işyerinden başlayarak kendi hayatına el koymasını sağlayan bir planla ortaya çıkabilirlerse faşizmin karşısında gerçek bir alternatifin inşasının zemini de yaratılır. Anlamlı ve hayat içinde karşılığı olan ittifaklar arayışından vazgeçmeyen, kendisini yeniden üretmeyi değil de halkın devrimci demokrasi seçeneğini ortaya çıkarmayı önceleyen bir plana ihtiyacımız var.
Sermayenin, seçimler sonrasında domuz topu olmuş bin türlü gericiliğin, talan ekonomisinin, mafya düzeninin bir planı varsa halkın da ortaya kendi yazdığı ve altına imzasını da sokaklarda attığı bir planla çıkması kaçınılmazdır.
Mutlaka da çıkacaktır.