Avrupa’da işçi eylemleri

Avrupa’daki işçi eylemlerinin altında yıllardır yaşanan yoksullaşma yatmaktadır. Neoliberalizmin 2008 krizinden beri Avrupa’da yaşam koşulları sürekli gerilemektedir. Avrupa’nın güneyinde İspanya, Portekiz, Yunanistan ve İtalya’da 2008 krizinin etkileri en sert biçimde yaşanmıştır. Bu gidiş hem ekonomide hem de siyasi ortamda önemli değişimler yaratmıştır.

Avrupa’da işçi eylemleri gittikçe artıyor. İngiltere, Fransa, Yunanistan ve Almanya’da eylemler yaşandı ve yaşanmaya devam ediyor. Eylemlerin özellikleri farklı ve 2010’larda olduğu gibi hızla yaygınlaşmıyor.

En öne çıkan Fransa’daki eylemlilikler oldu. Emeklilik yaşının yükseltilmesine karşı yapılan eylemlilikler büyük yaygınlık kazandı ve radikalleşti. Macron yasayı parlamentodan geçiremeyeceğini anlayınca başkanlık yetkisiyle bunu yaptı. Bu tavır eylemlerin yaygınlık ve şiddetini arttırdı. Dikkat çeken yanı eylemlere liselilerin de katılmasıdır. Bu katılımın polisi tavırlarında dikkatli olmaya ittiği söyleniyor. Eylem tarzlarıyla ünlü olan Fransızlar bu yönlerini bir kez daha gösteriyorlar. Ayrıca Fransa’da sol siyasal örgütlenmelerin büyük güç kaybetmeleri nedeniyle eylemlerin kendiliğinden yönü güçlüdür. Macron geri adım atmıyor, eylemlerin devamı kaçınılmaz görünüyor.

İngiltere’de Şubat ve Mart ayında çok yaygın işçi eylemleri yaşandı. Öğretmenlerin, devlet memurlarının, demiryolu ve taşımacılık sektörlerinde çalışanların yaygın grevleri oldu. 500 bin işçi katıldı. Eylemlerin ortak yönü 15 yıldır ücretlerde hiç artış yaşanmamasıdır. Covid ile tedarik zincirlerinin kopması, AB’den çıkışın yarattığı sorunlar İngiltere ekonomisini güçlü bir şekilde etkiledi. Sık sık başbakan değişti. Belli bir ücret artışının sağlanmasından sonra eylemler yatışmış görünüyor.

Almanya’da 3 milyonu aşkın kamu işçisinin toplu pazarlık görüşmeleri devam ediyor. Fiyat artışları bugüne kadar olmadık ölçüde yüksek. Çalışanların “enflasyonu %34 olarak hissettikleri” söyleniyor. Tedarik zincirlerinin bozulmasının yanında Ukrayna savaşından kaynaklanan enerji fiyatlarındaki artış ücretli kesimin yaşam standardını kuvvetli bir şekilde aşağına çekti. Hala pazarlıklar sürüyor ve 27 Martta büyük bir genel grev yapılacak. Demiryolu çalışanları tüm Almanya’da “ulaşım grevi”ne hazırlanıyor.

Yunanistan’daki eylemlerin patlak vermesinin nedeni Mart başında yaşanan ve 57 kişinin ölümüne yol açan tren kazasıdır. Ulaştırma Bakanının istifasına ve Başbakan Miçotakis’in özür dilemesine rağmen eylemler yatışmamıştır. Alt yapının çürümesi sorgulanıyor ve hükümete güven dip noktalara geriliyor. İnsan bizdeki tren kazalarını hatırlamadan edemiyor. Yunanistan’da insanlar arasında kazaların yarattığı travma sonucu “varınca ara” sözü dillerden düşmez hale gelmiş.

Aslında geçen yılın ikinci yarısında yine Avrupa’da işçi eylemleri yaşanmıştı. İspanya’da itfaiyeciler, Yunanistan’da emekliler, Fransa’da enerji işçileri, İtalya’da enerji faturalarına karşı eylemler birbirini izlemişti.

Bir yıl geçmeden bu kez daha güçlü bir eylem dalgası Avrupa’yı sarmıştır.

Avrupa’daki işçi eylemlerinin altında yıllardır yaşanan yoksullaşma yatmaktadır. Neoliberalizmin 2008 krizinden beri Avrupa’da yaşam koşulları sürekli gerilemektedir. Avrupa’nın güneyinde İspanya, Portekiz, Yunanistan ve İtalya’da 2008 krizinin etkileri en sert biçimde yaşanmıştır. Bu gidiş hem ekonomide hem de siyasi ortamda önemli değişimler yaratmıştır. Bir yandan sağ güçlenirken öte yandan Yunanistan, Portekiz ve İspanya’da sol hareketlerde bir yükselme yaşanmıştır. Ancak bunlar istikrar kazanmamıştır. Daha doğrusu yükseliş dalgası kısa sürmüştür.

Günümüzde yaşanan işçi eylemleri 2008’den beri inişli çıkışlı yaşayan dalgalanmaların bir devamı mıdır?

Bunu söylemek için henüz erken. Ancak Avrupa’da Covid ve Ukrayna savaşının etkileri yaşanıyor. Pandeminin tedarik zincirleri üzerinde yarattığı yıkıcı etki hala devam ediyor. İlaç ülkesi İsviçre’de bu nedenle bin çeşit ilaç bulunamıyor. Önümüzdeki günlerde Avrupa’da Ukrayna savaşının etkileri daha da artarak devam edecektir. Günümüzde yaşanan işçi eylemlerinin basit ücret artışlarından öteye tırmanması ve politik bir hedef olarak savaşa karşı yönelmesi olasılık dışında değildir. Avrupa büyük bir iştahla ABD’nin stratejisinin ardından gitmenin bedelini bir diğer yönden kitlelerin sokağa çıkmasıyla ödemekle karşı karşıyadır. Dünya güçler dengesinde yeni kaymalar yaşanırken bunun etkilerinin sokaklara yansıması kaçınılmazdır.