Küresel finansal türbülans ve Türkiye

ABD’de batan bankaların sayısının 4’e ulaşması sonrasında Amerikan Merkez Bankası(FED) yasal mevduat güvencesi 250 bin dolar olmasına rağmen bütün hesaplara güvence getirdi. Serbest piyasa yalanı bir kez daha burjuvazi için rafa kaldırıldı, kamusal kaynaklar servetlerin korunması için devreye sokuldu.

FED’in yükselen enflasyon karşısında faizleri yükseltme politikasının küresel finans sisteminde yarattığı etkiler giderek krizin ayak sesleri görünümü kazanmaya başladı.

California’da yeni kurulan teknoloji şirketlerine verdiği kredilerle bilinen Silicon Valley Bank’in (SVB) geçtiğimiz Cuma günü müşterilerinin birkaç saat içinde milyarlarca doları çekme talebi karşısında iflas etmesi büyük bir tedirginlik dalgasına yol açtı. SVB’nin müşterileri Risk Sermayesi Fonları tarafından finanse edilen teknoloji şirketleriydi, pandemi sürecinde düşen faizler ve yüksek karlarla büyük miktarda ucuz fona ulaşan bu şirketlerin mevduatları SVB’nin aktiflerini 2019-2021 arasında 71 milyar dolardan 211 milyar dolara yükseltmişti. Elinde büyük miktarda devlet tahvili tutan bankanın, FED’in faiz artışları sonrasında önemli zarara uğradığı, pandeminin ardından teknoloji şirketlerinin karlılığındaki düşme sonrasında şirketlerin bankadaki öz kaynaklarına yönelmesinin de kısa sürede panik dalgasına yol açtığı görülüyor. Banka, müşterisi olan firmaların mevduat çekme taleplerini elindeki devlet tahvillerini büyük zararla satarak karşılamak zorunda kalınca oluşan tedirginlik arka arkaya iflasları tetiklemiş görünüyor.  ABD’de batan bankaların sayısının 4’e ulaşması sonrasında Amerikan Merkez Bankası(FED) yasal mevduat güvencesi 250 bin dolar olmasına rağmen bütün hesaplara güvence getirdi. Serbest piyasa yalanı bir kez daha burjuvazi için rafa kaldırıldı, kamusal kaynaklar servetlerin korunması için devreye sokuldu.

Finansal sistem tedirginliğinin hafta ortası itibariyle Avrupa piyasalarına da sıçradığı görülüyor. İsviçre Bankası Credit Suisse (CS)hisselerinde de tarihi bir değer kaybı yaşandı. JP Morgan’ın bir analisti Credit Suisse’de görülen sorunları “buzdağının görünen yüzü” olarak değerlendiriyor. Finansal piyasalarda yaşanan bu kargaşanın genel olarak FED’in faiz politikasındaki değişiklikten kaynaklandığı ve “daha fazla sıkıntı”nın da ortaya çıkabileceği düşünülüyor. Nouriel Roubini ise düzenleyici kurumların Credit Suisse ölçeğindeki bankaların kurtarılması için planı hayata geçirmeye yetecek kaynaklara sahip olup olmadığının belirsiz olduğuna dikkat çekti. 2022’nin son çeyreğinde CS müşterileri bankadan 120 milyar dolar gibi çok büyük bir meblağı çektiler.  16 Mart’ta bankanın 2008 öncesinde 80 CHF seviyesinde olan hisseleri 1,7CHF’ye kadar geriledi. 830 milyar dolarlık toplam varlığıyla – Türkiye’nin yıllık milli gelirine yakın- dünyanın 45. büyük bankasının yaşadığı ve Suudi Arabistan’lı en büyük ortağın kayıtsızlığıyla daha da şiddetlenen türbülans, küresel finans piyasalarında oluşan kelebek etkisini artırabilir.

Finansal piyasalar Merkez Bankalarının para basarak kendilerini beslemesine bağımlılık geliştirmiş durumdalar. Ancak pandemi sürecinde tekellerin kontrolsüz fiyat artışlarından, Ukrayna-Rusya savaşı kaynaklı belirsizlik ve yükselen enerji maliyetlerinden kaynaklı yükselen enflasyonu kontrol altına almak isteyen merkez bankalarının piyasaları ucuz likiditeye boğmaktan şimdilik vaz geçmesi birçok dengesizliğe yol açmış gözüküyor. Ucuz likiditenin nereye aktarılırsa aktarılsın son kertede finansal sistem içinde park etmesi bankalar için kaynaklara ulaşma maliyetlerini çok düşürüyordu. Faizlerin yükselmesi ise bankaların da maliyetlerini yükselttikçe özellikle yeni döneme hızla uyum sağlayamayan bankaların daha fazla sorunlar yaşaması beklenebilir. SVB dışında iflas eden bankaların devlet tahvilinden ziyade kripto para piyasalarında yaşanan kaybın sonucu olarak iflas bayrağını çektikleri biliniyor. Bir dönem kimileri tarafından kapitalizme alternatif bir sistemin yapıtaşları olarak resmetmeye çalıştığı kripto paraların da aşırı ucuz likidite günlerinin yarattığı spekülasyon araçları oldukları ve küçük yatırımcıyı tekeller adına soyup soğana çevirme işlevlerini yerine getirdikten sonra hurdaya çıkarıldığını da görebiliyoruz.

Küresel finans tedirginlik dalgasının 2008’i anımsatan bir finansal tsunamiye dönüşmesi seçimlere giderken cambaz ipinde yürümeye çalışan Saray rejimi için işlerin iyice çığırından çıkması anlamına gelecek sonuçlar yaratması mümkün. Malum yeni ekonomi politikasının amacı cari açığı düşürmek ve bir ihracat patlamasına yol açabilmekti. İktidarın 2023 yılındaki toplam cari açık hedefi 22,5 milyar dolardı. Ancak sadece Ocak ayında 9,85 milyar dolarla Cumhuriyet tarihinin en büyük aylık cari açığı verilmiş oldu. 12 aylık cari açık 51,7 milyar dolar ve en korkuncu ise son ayın cari açığının %95’inin merkez bankası rezervlerince karşılanmış olması. Merkez Bankası’nın kimi ülkelerle yaptığı SWAP anlaşmaları çıkarıldığında negatif rezervlere sahip olduğu unutulmamalı. Yüksek dış borç yaşayan ülkelerde görülen ithalat sınırlamalarını gündeme getirebilecek bir tablo bu.

Benzer biçimde deprem sonrasında bütçe açıklarında da patlama yaşanıyor. Geçen yıl Şubatta 70 milyar lira fazla veren bütçe bu yıl aynı ayda 170,5 milyar açık verdi. Yıllık bütçe açığı hedefinin %30’una iki ayda ulaşıldı. Kurumlar Vergisi gelirinde yaşanan %94,4’lük gerileme dikkat çekici. Kısa vadeli dış borçlardaki yükseliş de dudakları uçuklatacak seviyeye ulaştı ve 196 milyar dolarla yeni bir zirveye ulaştı.

Bu ekonomik göstergelerin son iki ayda kontrol altında tutulup tutulamamasının giderek ciddiyetle tartışılmasını zorlayacak gelişmeler yığını önümüzdeki aylarda politik atmosfer üzerinde de son derece belirleyici etkiler yapmaya gebe. Saray Rejimi giderek artan basıncı uluslararası sermayenin sevgilisi Mehmet Şimşek’i yeniden ön plana sürerek yönetmeye çalışacak. Burjuva restorasyon projesi ise bugün yaşanan tablonun temellerini atan bir diğer uluslararası sermaye ikonu Babacan’ı umut olarak pompalamakta. İşin garip tarafıysa prekarya, yoksulluk, geleceksizlik üzerine yazıp çizenlerin dahi Babacan’da bir umut ışığı görebilmesi. Dehşete düşürücü bir kara cehalet…

Giderek finansallaşan, insanların ve doğanın karşı karşıya bulunduğu sorunların çözümü için değil de var olabilmek için yeni yıkımlar ve krizler üreterek ilerlemek zorunda olan kapitalizmin alternatifini geliştirmenin zorunluluğu her olguda açıkça hissediliyor.