Deprem sonrası gelişmeler

Deprem, cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminde yaşanacak olan hesaplaşmanın çıtasını daha yükseğe çıkardı. Bunu taraflar istemiyordu. Saray kendini korumaktan başka bir amaca sahip değildi; millet ittifakı ise bir restorasyona hazırlanıyordu.

Depremin ilk şokundan çıkılırken düşünceler yakın geleceğin nasıl örgütleneceğine, daha doğrusu nasıl hayatta kalınacağına yoğunlaşıyor. Bu arada deprem olduğu sabah yaşananlar Saray’ın duvarları dışına taşıyor. Devletin üç gün neden felç olduğunun bazı detayları ortalığa dökülüyor. Birazı bile gerçek olsa çürümüşlüğün, paranoyanın seviyesi iktidarın kendini nasıl uçurumun kenarında hissettiğini gösteriyor.

Sahada yapılanlar inanılmaz! Sanki ‘kötülük nasıl örgütlenir’in filmi çekiliyor. AFAD’ın rol kapma oyunları, bağış şovu, gönüllülerden korku, hakaret ve tehditler; yeni oyunlara hazırlık, insanı gerçek üstü bir ortama götürüyor.

Enkaz kaldırma çalışmaları sürerken Bülent Arınç’ın seçimlerin ertelenmesi gerektiği üzerine yaptığı açıklama gündeme oturdu. Sert tepkilere rağmen görüşünün arkasında durmaya devam ediyor. Bu açıklamanın Saray’ın bir algı operasyonu olduğu konusunda düşünceler ağırlıkta. “Seçimler ertelenemez diye bir ayet mi var” diyecek kadar öteye giden Arınç, belli ki Saray’ın kritik zamanlarda hep yaptığı yoklamanın hevesli bir uygulayıcısı durumundadır.

Öte yandan, Erdoğan da “Amacımız bir yıl içinde güvenli binalar yapmaktır” diyerek seçimin ertelenmesi konusunda  işaret vermiş oldu. Bu açıklamalara karşı en net cevabı Kılıçdaroğlu verdi. Ancak ‘Millet ittifakı’ aynı ölçüde açık konuşmadı. Son yaptıkları ortak açıklamada bu konuya değinmediler, tek adam rejimine her zamanki eleştirilerini tekrarlamakla yetindiler.

Yaşananlardan ne ölçüde ders çıkartılacaktır? Depremden iki hafta sonra bütün yaşananlar ortadayken Saray’a ve Millet İttifakı’na baktığımızda hangi dersler çıkartılmıştır? Saray ve Cumhur ittifakının hiçbir ders çıkartmadığı en çıplak biçimde ortadadır. Bu kadar mı kavrayışsızlık diye hayret etmenin bir anlamı yok! Saray en ufak bir ders çıkartsa, tıpkı çürük bir duvardan bir tuğlanın çekilmesiyle ardından gelecek kaçınılmaz yıkım gibi, 20 yılın günahlarının altında kalacağını çok iyi biliyor. “Geç kaldık”, “Özür dileriz” sözünü koordinatör vali Osman Bilgin’e söyleterek işin içinden sıyrılmayı deniyorlar.

Saray ders çıkartmanın 20 yılın bütün ‘hikâyesini’ inkâr etmek, yani kendisini inkâr anlamına geleceğini çok iyi biliyor. Seçime giderken ev yapıp dağıtmak tek bildiği yoldur. Ancak bu göz boyamaktan öteye bir amaç taşımadığından ne ölçüde yapılabilecektir? Daha ötesi ne ölçüde göz boyayabilecektir?

Cumhuriyet öyle bir noktaya gelmiştir ki, her bakımdan köklü bir anlayış değişimi yaşanmadıkça gidiş değişmeyecektir. Bugünkü tabloya bakıldığında ne Saray ne de Millet İttifakı böyle bir değişimin peşinde değildir. Fakat yaşanan deprem, cumhuriyet tarihinin en önemli seçiminde yaşanacak olan hesaplaşmanın çıtasını daha yükseğe çıkardı. Bunu taraflar istemiyordu. Saray kendini korumaktan başka bir amaca sahip değildi; millet ittifakı ise bir restorasyona hazırlanıyordu.

Kısa vadeli çıkar ilişkileriyle, devlet ve toplumun kurduğu ilişki depremle bir uçurumun kenarına gelmiştir. Böyle devam edildiği taktirde sıradan insanlar yaşam haklarını ve en basit mülk ilişkilerini nasıl sürdüreceklerdir? Bir büyük depremle, hala hayatta kaldılarsa, yılların birikimini kaybetmekle kalmıyor, geleceksizleşiyorlar.

Bu topraklarda Osmanlı’dan beri gelen geleneksel devlet vatandaş ilişkisinde depremle onarılması çok zor çatlaklar  oluşmuştur. Özal’la birlikte ayyuka çıkan “Benim vatandaşım işini bilir” ve “Anayasayı bir kere ihlal etmekle bir şey olmaz” anlayışı Saray rejimiyle zirveye çıkmıştır. 17-25 Aralık ‘sıfırlama’ skandalından bugüne devlet mafya ilişkileri olmadık ölçüde iç içe girmiş ve Latin Amerika’nın narko devletlerine benzemiştir.

Bütün bunlar bilinen şeyler. İşler az çok düzgün giderken bu çürüme görmezden gelinebiliyordu. Ancak bu çürümenin yaşanan deprem ölçüsünde büyük sonuçlar yaratması, sürdürülmesini imkânsız hâle getirdi. Üstelik her gün söylendiği gibi ülke başka depremlere gebe. Ufukta ödenecek daha yüksek bedeller var.

Depremin ortaya koyduğu bir diğer gerçek, devlet tarafından sürekli baskılanan halkların insiyatifi ve dayanışması çok acılı yoldan olsa da kendine akacak bir kanal buldu. Saray’ın yeni inşaat vaadiyle, millet ittifakının “Devlet yıpranmasın” kaygısıyla gelecek kazanılamaz.

Büyük felakete rağmen önümüzdeki seçim sürecinde her türlü tuzağa hazır olmak gerekiyor. Saray enkazın altından yeni taktikler kurmaya çalışıyor. Bundan da hiç vazgeçmeyecek. Kırılan fay hatlarından ortaya çıkan halkların dayanışma enerjisini büyütmek geleceği kazanmanın tek yoludur.