Krizde güçler durumu: Ne yapmalı?

Gerçek demokratlar ve devrimciler sadece kendileri için değil herkes için hakların savunmasında önde olmayı görev bilirler.

Siyasal ortama düşen son bomba güçler dengesini en fazla etkilemeye aday gibi görünüyor. Kasımın ortasında İstiklal’de patlayan bombanın ardından büyük bir provakasyon dalgasının gelebileceği haklı olarak düşünülmüştü. Gelişmeler henüz öyle bir noktaya varmadı. Suriye ve Irak’ın Kürt bölgelerine  hava harekatı yapıldı. Ancak Ankara’nın istediği kara harekatına henüz yeşil ışık yakılmadı.

İmamoğlu’nu siyasi yasaklı hale getirme hamlesi aslında siyasal güç dengelerini etkilemesi bakımından İstiklal’deki bombadan daha güçlü bir etki yaratmış görünüyor. Ancak hamlenin “kime yarayacağı” doğal olarak yoğun bir şekilde tartışılıyor.

Cumhuriyetin içinde bulunduğu “çoklu organ yetmezliği” olarak adlandırılan bunalım o ölçüde derin ki, “normal” yollardan seçime gidilemeyeceği son yaşananlarla birlikte bir kez daha çok açık bir şekilde kanıtlandı. Ancak bütün gücüne rağmen Saray tarafından atılan son adımların onun yolunu açtığı şüphelidir. Aslında şöyle de söylemek mümkün: Saray en başarılı adımını 7 Haziran 2015 seçimleri sonrası attı, bu onun son etkili büyük adımıydı. Kendi aleyhine dönen en çarpıcı adım da İstanbul belediye seçimlerinin iptal kararıydı. Sarayın çok iyi bildiği gerilim politikaları belli bir süredir eskisi ölçüsünde başarılı sonuçlar yaratmıyor.

Gerilim taktiğinin eski etkili sonuçları yaratmamasının nedenleri bellidir. Kitleler bu taktiklerin arka planını belli ölçüde kavramıştır. Öte yandan, 6’lı masanın  tavrında yaşanan değişimdir. Bu değişimin Gare operasyonundan beri kaplumbağa adımlarıyla da olsa yaşandığı söylenebilir.

İmamoğlu’nun siyasi yasaklı hale getirilmesi adımına karşı Saraçhane’de ortaya çıkan tablo olumludur. Ancak Saraçhane buluşmasının bir önemli eksiği vardı. Masa liderleri tarafından yapılan konuşmalarda HDP’nin uğradığı “irade gaspları”na karşı itiraz çok silik kaldı. Saray’ın hedefi İmamoğlu’undan özellikle güçlü bir tepki duyulmadı. Herkesin bildiği bir gerçek bu gelişme sırasında da bir kez daha yaşandı. Devletin ve Saray’ın yıllardır terörist etiketi ile lanetlediği HDP’nin böyle bir buluşmaya neden çağırılmadının altında muhalefete Saray tarafından çizilen siyaset sınırları yatıyor. Saraçhane’ye daveti haydi bir kenara bırakalım, kürsüden güçlü bir şekilde HDP’nin uğradığı hak ve irade gaspları dile getirilemez miydi? Bunun önemi kavranmadıkça, görmezlikten gelinerek “idare” edilebileceği kanısı devam ettikçe, Sarayın elinden bu silah çekilip alınmadıkça 6’lı masa gerilimin iyice yükseleceği önümüzdeki  aylarda tuzaklara düşebilir.

CHP sözcüleri Erdoğan’ın da benzer haksızlıklara uğradığını bugünlerde sık sık dile getiriyorlar. Kendi uğradıkları hukuksuzluğu dile getirirken neden akıllarına HDP’nin uğradıkları gelmiyor? Almanya’da faşizm tırmanırken insanlığın hafızasına kazılan bilincin hiç unutulmaması gereken günlerden geçiyoruz. Pastor Nil Moeller’in sözleri özellikle 2015’ten beri yaşananlara çok denk düşmüyor mu?

“Önce Yahudiler için geldiler, Sesimi çıkarmadım, çünkü ben Yahudi değildim. Sonra komünistler için geldiler, sesimi çıkarmadım çünkü komünist değildim. Sonra sendikacılar için geldiler, sendikacı olmadığım için yine sesimi çıkarmadım. Sonra benim için geldiler, ses çıkaracak kimse kalmamıştı…”

Bu topraklarda burjuva hukuku seviyesinde bir demokrasinin hemen hiç uygulanmadığı biliniyor. Bu tarihi bilinçten kaynaklanarak keyfilik, güce dayanarak hak gaspı herkese bulaşan bir zehir haline gelebiliyor. Gerçek demokratlar ve devrimciler sadece kendileri için değil herkes için hakların savunmasında önde olmayı görev bilirler.

Son yaşananların ortaya çıkarttığı bir diğer çok önemli gerçek Emek ve Özgürlük İttifakının rolüyle ilgilidir. Seçime kadar yaşanacak kısa süreçte Cumhur ittifakı ile 6’lı masa arasında gerilimin yükseleceğini görmek için kahin olmaya gerek yok. Bu süreçte uygun taktikler uygulanamazsa Emek ve Özgürlük İttifakı görünmez hale gelebilir. Sorun burada yatıyor. Faşizmin yolunu kesmek için mücadele ederken bir an bile 6’lı masanın gölgesinde kalmamak, farklı politik çizgi ve parolalarla öne çıkmak gerekiyor. Zaman tam da bunu dayatıyor.