Musa Anter cinayeti zaman aşımına uğratıldı

Musa Anter’in 1992 yılında JİTEM tarafından katledilmesine ilişkin Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada karar zaman aşımına uğratıldı. 

 Musa Anter’in 20 Eylül 1992 yılında JİTEM tarafından katledilmesine ilişkin Ankara 6’ncı Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmada karar zaman aşımına uğratıldı.  15 Eylüldeki son duruşmada mahkeme davayı 21 Eylül’e yani zamanaşımından bir gün sonrasına ertelemişti.

Dün görülen davada mahkeme heyeti, Musa Anter davasının zamanaşımından düşmesine karar verdi.

Musa Anter Davası ardından yapılan açıklamada karara tepki gösteren Anter’in oğlu Dicle Anter, “Adalet, hukuk bir darbe almıştır. Babam ikinci defa öldürülmüştür” derken HDP Eş Genel Başkanı Mithat Sancar ise şunları söyledi:

“Musa Anter dosyasında sürpriz bir karar çıkmadı, beklendiği gibi zaman aşımından dava düşürüldü. Bunun iki açıdan değerlendirilmesi gerekiyor: Hukuki ve politik açıdan. Mahkeme zaman aşımı kararı vermek zorunda değildi. Çünkü bu cinayet sıradan bir eylem olarak görülemezdi. Devlet içinde örgütlenmiş, siyasi bir kararla planlanmış cinayetler serisinin önemlilerinden biriydi. Dolayısıyla insanlığa karşı suç kapsamında kabul edilmesi gerekiyordu, evrensel hukuk böyle emrediyor. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları içtihatları da böyle bir karar vermeyi emrediyordu. Ama mahkeme bunlara uymadı, 30 yıllık sürenin dolduğunu belirterek davayı düşürdü.

Musa Anter Davasında bütün gerçekler ortadadır, itiraflar en üst düzeyde devlet görevlileri tarafından yapılmıştır. Meclis Araştırma Komisyonunda yapılan çalışmalar rapora dönüşmüş ve bu cinayetin işlenmesine giden süreçler, bu cinayetin işlenmesinde rol alanlar açıkça yazılmıştır. Her şey çıplak bir şekilde ortada olmasına rağmen davanın 30 yılda bitirilmemiş olması hukuki gerekçelerle asla açıklanamaz.”

 Konuşmasında cezasızlığın bu ülkede derin bir devlet politikası olduğunu vurgulayan Sancar, “Uzun süredir cezasızlık politikasının bütün benzer davalarda zaman aşımı bahanesiyle hayata geçirildiğine tanık oluyoruz. Cezasızlık bu ülkede derin bir devlet politikasıdır, siyasal kültürün ihtiyaç duyulduğunda devreye sokulan sabit bir unsurudur. Cezasızlık devlet suçlarının, devletle bağlantılı suçların, devlet içindeki örgütlenmeler tarafından işlenen suçların örtülmesinin bir yöntemidir.

AKP-MHP iktidarı da kendisinden önceki dönemlerin bu kültürünü sahiplenmiştir ve bu politikayı kararlı bir şekilde hayata geçirmeye devam etmektedir. Bu iktidar başka alanlarda da cezasızlık politikasının yayılmasını sağlamıştır. Uygulamalarıyla, politikalarıyla bu ülkede ve toplumda bir suç imparatorluğunun ortaya çıkmasına yol açmıştır. Bizler bu davaların peşini bırakmayacağız. Cezasızlık politikası bir tahakküm ve sindirme aracıdır.” diyerek kararın politik yönünü göz önüne serdi.

Bu suçlarda yer alan devlet içindeki çetelerin, onların siyasi hamilerinin ve işbirlikçilerinin, onların suçlarının örtülmesinde rol oynayan her kademedeki görevlilerin bu rejim değiştiğinde adalet mücadelesinin sonuçlarıyla mutlaka yüzleşmek zorunda kalacaklarını vurgulayan Sancar, “Bu ülke demokrasi için, adalet için ve hakikat için yeni bir başlangıç mücadelesini yürütenlerin başarı hikâyesini yakın zamanda mutlaka görecektir. Bu sayfayı bütün demokrasi güçleri birlikte açacaktır, yeni bir inşayı mutlaka başaracaktır. Apê Musa’nın katledilmesi davasının bu şekilde sonuçlanması, Apê Musa’nın sesinin bizlere ve bizden sonraki kuşaklara hakikati ve mücadeleyi telkin eden, görev olarak yükleyen duruşunu, mirasını ve sesini sahiplenmeyi de emretmektedir. Apê Musa’nın sesini de mirasını da yaşatacağız. Hakikat ve adalet mücadelesinde onun bize bıraktığı bu değerler yol gösterici olacaktır.” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.