Şili halkı büyük fırsatı kaçırdı mı?
Şili halkının %62’sinin yeni anayasaya “hayır” sadece %33’ünün “evet” demesi haberi buz gibi suratımıza çarptı. Daha iki yıl önce 25 Ekim 2020’de yapılan halk oylamasında halkın %80’i yeni anayasa istediklerini belirtmemişler miydi? Nerede şimdi bu %80 halk? Şok yaşanmayacak gibi değil, gerçekten.
Bu sabah uyanmak için yüzümüzü yıkamak zorunda kalmadık çünkü Şili halkının %62’sinin yeni anayasaya “hayır” sadece %33’ünün “evet” demesi haberi buz gibi suratımıza çarptı. Tam bir şok yaşadık. Kamuoyu araştırmaları böyle bir olasılıktan söz ediyordu ama aradaki fark bu kadar büyük değildi. Belki de halklardan yana bir devrimci olarak inanmak işimize gelmiyordu. Son zamanlarda kıtadan iyi haberler almaya o kadar alıştık ki bu kötü haber tam bir şok oldu.
Hepsi bu kadar da değil. Oylamadan birkaç gün önce Chomsky, Melenchon gibi dünyanın önde gelen 200 ilerici aydını Şili anayasasını alkışladılar. Ülkeyi eşitlikçi bir demokrasi temeline oturtacağını ve tüm dünyaya örnek olacağını yazdıkları bir metni imzalayıp basına verdiler. Bir gün önce eski devlet başkanlarından Michelle Bachelet’in anayasayı çok olumlu bulduğunu tüm gazeteler yazdı. Bunlar bir yana tüm dünya gazeteleri anayasayı tarihi bir olay olarak dünyaya duyurdular. Dünya halktan yana güçler anayasayı öve öve bitiremedi.
Hadi bunlar bir yana daha iki yıl önce 25 Ekim 2020’de yapılan halk oylamasında halkın %80’i yeni anayasa istediklerini belirtmemişler miydi? Nerede şimdi bu %80 halk? Şok yaşanmayacak gibi değil, gerçekten. Ne oldu? Ortada bir yanlışlık mı vardı, bir hile mi yapılmıştı? Bu düşünceler içinde iken Boric ve anayasaya evet diyeceklerini söyleyen diğerleri yenilgiyi kabul ettiler. Öyleyse bu da bir olasılık değil. Bu olay da halklar tarafından yazılıp yine onlar tarafından kabul edilmeyen yasa olarak tarihe geçmiş oluyor. Artık böylece iyice ayıldık.
Neler kaybedildi?
Halkların yeni anayasa taslağına “hayır” diyerek neler neler kaybettiklerini düşündükçe insanın inanası gelmiyor. Dünyanın hiçbir anayasasında yokken tüm devlet kurumlarında kadın ve erkeklerin %50 eşit görev almasını tanımlıyordu. Halkların ülke yönetimine daha çok katılabilmesine kapı açabilecek sosyalist özelliklere kapı aralıyordu. Nasıl mı? Senato kaldırılıyor ve tek meclis kalıyordu. Ülke genelini ilgilendiren temel yasaları o meclis yapacaktı ama her eyalet kendi bölge yönetim yasalarını yazarak bölge halklarına yerelde daha çok söz hakkı verebilecekti. Yani halk demokrasisinin kurulmasına, halkın kendi kararlarını alabilmesine daha çok yaklaşacak bir yapı kurulma olanağı doğacaktı. Böylece ülke nüfusunun %12.8’ini oluşturan yerli halklar da kendi kültürleri, gelenekleri doğrultusunda kendi yasalarını yapabileceklerdi. Elbette genel ulusal meclise ve uluslararası anlaşmalara uyarak. Ne kadar güzel artık ülkede farklı kimlikli halkların dil, kültür olarak ezilmesi son bulacak ve halkların kardeşliği kurulacak, vicdanlar rahatlayacaktı. Reddedildi.
Pinochet anayasası ile özelleştirilmiş tüm sosyal haklar, yani emeklilik, sağlık, eğitim tekrar devletin görevine dönüştürülüyordu. Yani sadece parası olan iyileşebilecek, ameliyat olabilecek, ilaç alabilecek olayı kalkıyordu. Bir de halkların yaşanır konutlara kavuşmaları devletin görevi olarak kabul ediliyordu. Sokakta konutsuz insan kalmayacaktı. Parası olanın düdüğü çalma dönemi bitiyordu. Eşitlik getirilecekti. Reddedildi.
Uluslararası çevre uzmanları da çevre konusundaki maddelerin çok güçlü olduğunu kabul ettiler. Doğanın, hayvanların korunmasının temel bir hak olduğu kabul ediliyordu. Var olan çıkarım endüstrisinin ülke su, doğa ve hayvanlarını hiçe saydığı düşünülürse bu da çok önemli bir halk kazanımı olacaktı. Yerli halkların toprakları onlara kalacak, üstünde tarım yapabilecekler, doğayı koruyabileceklerdi. Reddedildi.
Çok değişik bir öneri daha vardı. Bütün insanların gelişmesi, ruhsal hastalıkların yarattığı nörolojik sorunların üstesinden gelinmesi de garanti altına alınıyordu. Bu da bir doğa olayı gibi devlet sorumluluğuna veriliyordu. Şili artık demokratik cumhuriyet ötesinde eşitlikçi demokrasi olacaktı. Herkesin eşitliği devlet garantisine alınacaktı. Reddedildi.
Ahh! Şili halkı işte tüm bunları, hadi şimdilik demek içimizden geçiyor, reddetmiş oldu. Bunlar önerilen birçok olumlu maddelerden sadece bir kaçı.
Neden, neden böyle bir tercih?
Anayasanın reddedilmesi sonrası yapılan bazı araştırmalara ya da tahminlere göre aslında halk yeni bir anayasa istiyor ama bu yeni önerilerden pek hoşnut olmadı. Peki, o zaman bu anayasada beğenmedikleri şeyler neler olabilir? Ya da bilerek, gerçekten her gün anayasadan yana olanların bedava dağıttığı anayasa taslağını okuyarak, kendi iradeleri ile mi karar verip reddettiler?
Genel kanıya göre böyle bir şey pek olası değildir. Anayasa taslağı birbirinin içine girmiş, gerçekten çok karmaşık 388 maddeden oluşuyor. Uzmanlar bile anlamakta zorluk çekiyorlar ve birbirinin içine girmiş maddeleri, boşlukları, çelişkileri, anlaşılmaz yerleri olduğunu söylüyorlar.
İlk olarak halkların basından aldıkları bilgiler ana belirleyen olmuştur. İşte bu kabul edilebilir birşeydir. Sağ güçlerin elindeki bildik boyalı basın, bol bol fake haberler yapmıştı. Özellikle yerli halklara tanınan hakların ülkeyi böleceği korkusu yayıldı. Çevre korunmasının getireceği kısa dönemli zararlar ile korkutuldu. Onun dışında Boric iktidarı bol bol karalandı. Zaten Boric’in birkaç aylık iktidar sürecinde ülke ekonomisi kötüleşti. Enflasyon %28’le yılların rekorunu kırarak Şili enflasyonda kıta ikincisi ilan edildi. Yoksulluk arttı ve suç oranı olmadık derece yükseldi. Yerli Mapuche bölgesinde silahlı kuvvetler ile sürtüşmeler arttı, özel durum süresi uzatıldı. Halkın alım gücü düştü. Soygunlar ve kentlerde uyuşturucu ticareti arttı. Boric seçim öncesi verdiği sözleri pek tutamadı. Halk geleceğine korku ile bakmaya başladı. Boric’in desteği azaldı. Sağ basın da iktidarı karalarken, Boric’in bu anayasayı desteklemesini iş bilmezliği ve beceriksizliği ile bağlantılandırarak ve ret oyu propagandası yaptı. Nefret söylemleri ortalığı kapladı. Halklar çok kutuplaştırıldı. Sağ liderler de seslerini kestiler. Hatta eski anayasa kalsın diye tek laf etmediler. Kenara çekildiler. Tarafsız gibi gözüktüler. Ortada bir tek anti Boric propagandası ve anayasa taslağına desteği kaldı. Halkların kafası karıştırıldı.
Anayasa mecliste yarım yamalak da olsa tartışıldı. Sol içinden bir çok çelişkili eleştiriler geldi. Hatta ret oyu önermeleri de yapıldı. Taslakta birçok belirsizlik tespit edildi. Değiştirilmesi gerektiği savunuldu. Hatta sonunda Boric bizzat kendisi halk kararını verdikten sonra her anayasada olduğu gibi bunda da meclis çoğunluğu ile düzeltmelerin yapılabileceğini söyledi. Ama anayasanın dört dörtlük olmadığı kafalara yazılmış oldu. Kabul edilirse bile bazı yerler değiştirilecekti. Bunların da halkların kafasını karıştırmış olması mümkündür deniyor.
Bir de kurumsal alanlarda taslak halk ile biraz tartışılmış; halkların akın akın merak içinde bu tartışmalara geldiği görülmüş; ama onlar kendi günlük yaşamlarından örnekler verirken sol güçler, o bildik lafı alıp anlaşılmaz şekilde uzun uzun konuşmaları ile halkın kafasını daha da karıştırmışlar ve halk da bu açıklamalardan memnun olmayınca toplantılar sona ermiş.
İşte şimdi en büyük eleştiri bu konuda yapılmaktadır. Halklar 30 yıldır anayasa değişsin diyor. Bir türlü olmuyor. Michelle Bachelet bile başkan iken bunu beceremiyor. Sağ güçler öyle iktidara hakim ki değişmesi işlerine gelmiyor, sürekli engelliyorlar. Ama 2019 yılında halk isyanı ile artık bunu yapamaz hale geldiler. Pinera iktidarı ayakta kalabilmek için yeni anayasa yazılması tavizini vermek zorunda kaldı ve bildiğimiz süreç başladı. Belki sol güçler işte bu rahatlıkla davrandılar. Halk nasılsa arkamızda yeni anayasayı kabul edecek diye bir rehavete kapıldılar. Halk içinde çalışma yapmadılar. Halklara kabulünün getireceği olumlulukları anlatmadılar. Sendikalar da bu ortamda pek suya sabuna dokunmak istememişler. Sanki anayasa kabulünde kazandıkları hakları kaybedecek gibi bir tutuma girmişler. Boric ve ekibi bu doğrultuda gerekli çalışma, örgütlenmeyi yapmadı. Sol öylesine seyirci kalıp halkı kendi haline yalnız bıraktı. Yol göstericilik görevini boşladı. Halklar da sağ güçlerin fake, yalan haberlerine kapılıp gittiler. Belki de sol kendisi de bu fake haberlerle nasıl dövüşeceğini bilmiyordu. Bu kolay bir iş değil sonuçta. Boric ve sol güçlerin yeni anayasa kabulünü çantada keklik bilme yanlışı anayasanın reddedilmesine hizmet etmiş görünüyor. Sağ güçler de bu ortamdan beklediklerinin fazlasını devşirdiler.
Şimdi ne olacak?
Boric oylama öncesi, taslağın olası reddedilmesi durumunda eski anayasa ile devam etmenin söz konusu olmadığını açıklamıştı. “Yeni anayasa mı?” sorusuna halkın %80 evet dediğini hatırlatarak Pinochet anayasasının mutlak değişeceğini ve yeni önerinin reddi durumunda yeni bir taslağın yazılacağını açıklamıştı. Hatta bunun için herşeyin hazır olduğunu söylemişti. Referendum sonuçlarının açıklanması sonrası da tüm tarafları hemen toplantıya çağırdı.
Peki şimdi bu süreç öyle güllerle mi döşelidir? Elbette değil.
Sağ güçlerin ellerinde koz olduğu açıktır. Onlar eskinin kalması doğrultusunda baskı yapacaklar, bu doğrultuda politikalar yürüteceklerdir. Boric’in başkanlık sırasındaki rakibi Augusto Kant hemen “eski anayasa kalmalıdır” diye açıklama bile yaptı. Bu durumda toplantıya gitme ve görüşmelere katılmada nazlanma ve kök söktürme yolunu deneyecekleri tahmin edilebilir. İşi yokuşa süreceklerdir.
Onun dışında önde duran çeşitli sorunlar vardır. Yeni anayasayı kim yazacaktır? Bilindiği gibi başta anayasayı bilirkişiler mi, halk arasından seçilecek kişiler mi yazsın diye halka sorulmuştu. Halk, içinde yerli halktan kişilerin de olduğu, kadın ve erkek eşitliği gözetilerek seçilmiş 154 kişiyi bu göreve seçmişti. Boric açıklamasında bu seçilenlerin görevlerine devam edeceğini söyledi. Ama bu kabul edilecek mi? Yoksa yeniden birileri mi seçilecek? Sağ güçler eski seçilenlerin yazdığını halk reddetti diyerek o zaman yenisini uzmanların yazmasını dayatabilirler. Bu halk kararını hiçe saymak olmuyor mu? Hadi diyelim yeniden yazılma kararı alındı o bile başlı başına bir sorundur.
Başka bir durum da artık halkın bu işten bıkmasıdır. 2019’dan beri bekleniyor. Pandemi filan derken işler iyice uzadı. Referandumların, tartışmaların artık halkı yorduğu, bir daha bir daha bu işlerle uğraşmaktan bıktıkları söyleniyor. Bu durumda ne olacak? Ortalık kimilerine göre bir labirent gibidir. Ortada düz, açık bir yol görülmüyor.
Sonuçta Şili paradoksta. Büyük emeklerle yazılmış ve gerçekten tarihe geçecek ilerici, halkçı anayasa bilinçli ve bilinçsiz bir şekilde reddedildi. Halklar onun karmaşık yapısının altındaki olumluluğu göremediler. Boric ve ekibi bu süreci becerekli bir şekilde yönetemedi. Tüm sol güçler de anayasanın kabülü doğrultusunda halk içinde bir çalışma yapmadılar. Onlara gerçekleri anlatma enerjisini göstermediler. Sağ güçler ise bilinçlice Pinochet anayasası kalsın demeyerek halkları karşılarına almadılar. Tarafsız gibi görünme yolunu seçtiler. Bu ortamda büyük olasılıkla halklar da ortaya konulanın yığınla olumsuzluklarından dolayı kendilerini yenisinin yazılmasını tercih etmek zorunda hissettiler ve hayır dediler.
Sonuçta Şili halkları büyük bir fırsatı kaçırmış mıdır? Yeniden yeni bir anayasa sürecinin ön görünümü biraz öyle gösteriyor. Boric ekibi bu süreci doğru yönetememenin bedelini ödeme dönemine girmiştir. Şimdi “daha iyi bir anayasa” yazma nasıl olacaktır? Büyük belirsizlik, büyük bir karmaşa, karışıklık vardır. Sağ güçlerin eli eskisinden daha güçlüdür ve onlar halkın kaçırdığı bu fırsatın meyvelerini toplayan kesim olabilirler. Halkların bilinçlenmesi böyle inişli çıkışlı yollarla oluyor.