Kenan Budak yoldaşımızın ardından
Bir Kere Daha, 41 Yıl sonra…
On yıllardır çok şey söyledik Kenan Budak Yoldaşımız için. Bu yüzden tekrarlardan kaçınmak adına söze ortasından başlamak istiyorum.
1978’de Vatan Partisi’nde iç tartışmalar ve bölünmeler başlamıştı. İlk Azınlık kopuşmasından sonra başlayan Teşkilat toplantılarında Demir Küçükaydın’ın, sürekli değişen/“yenilenen” tezlerini tartışmaktan Parti neredeyse işlemez hale gelmiş, parti militanları işlevsizlikten ve yorgunluktan bunalmaya başlamışlardı. Önemli sayıda kadro hele Zeytinburnu’nun tümü bölünme kongresinde Demir’in yanında yer aldılar. Biz tasfiyeye uğradık. Onlar ertesinde dağıldılar, onca değeli kadro heder oldu. Biz önce Kıvılcım adıyla, sonra Sosyalist Vatan Partisini kurarak mücadeleyi sürdürdük. Bu dönemin en önemli özelliği şuydu. Tartışmaları başlatıp tasfiye edenler artık Parti’nin ayak bağı haline gelmişlerdi. Biz bölünmeyle özgürleşmiştik! Herkes alanında hızla ve coşkuyla mücadeleye atıldı. Yeni alanlarda, yeni kadrolarla büyüdük; sınıfla, gençlikle bağlarımız yeniden güçlendi, Parti prestijini ve ardından ittifaklarını güçlendirdi. Bu her kadronun kendi alanında büyük bir enerji ve coşkuyla çalışmasıyla başarılmıştı.
Kenan da kendi ataletini üzerinden atmış (onun bir de Zeytinburnu’nun neredeyse toptan yitirilmesi gibi bir ‘’yükü’’ vardı) ve alanında mücadeleyi yükseltmiş, kısa sürede DİSK içinde adından söz ettirir olmuştu. CHP ve TKP egemenliğindeki DİSK ve büyük sendikalar, sınıfın mücadelesinin düzen dışına taşmaması için büyük çaba harcıyorlardı. Oysa faşizmin nal sesleri her geçen gün hızla yaklaşıyor ve bunu herkes biliyordu. Bu süreçte başını Deri-İş ve Yeraltı Maden-İş’in çektiği görece küçük sendikalar, DİSK’i devrimci mücadele zeminine çekmek için mücadeleyi yükseltti. Bu tutum son kongrede, bir deklarasyonla kongreyi terke ve yönetime karşı açık muhalefete vardı. Deklarasyonu, kongreyi terk eden sekiz sendika adına; kararlı ve coşkulu bir sesle Kenan okudu.
Deklarasyonu Kenan’ın okuması tesadüf değildi. Kenan yarattığımız kollektif enerji ve coşkunun, kendi alanında militanı oldu. Yaklaşan faşist darbeye karşı sendikaları uyarmada, yeni mücadele biçimlerinin geliştirilmesi doğrultusunda uyarıcı ve öncü oldu.
Yine aynı şekilde darbe ertesinde; CHP’li ve TKP’li sendikacılar Selimiye Kışlası önünde teslim kuyruğuna girerken, başta Yeraltı Maden-İş olmak üzere muhalif sendikalarla ve öncü işçilerle, DİSK’i yeraltında örgütlemek için başlatılan hareketin öncüsünün Kenan olması da tesadüf değildir. Politik tahlil ve taktiklerimizi açıklayarak yılmamış, enerjisini tüketmemiş sendikacıların mücadelesini ortaklaştırma çabasını hep sürdürdü. Ta o lanetli polis tuzağına kadar! Sırtından vurarak katlettiler!
Kenan’dan bize kalan örgütlü mücadele coşkusu, direnme kararlılığıdır!
Özlemle, anısına ve mücadelesine bağlılıkla!