Kırılmanın derinliği
Olmayacak olanlardan başlayalım: Batı dünyasının yeniden birleşmesi çok zor bir olasılıktır. Avrupa ve özellikle Doğu Avrupa enerji olarak Rusya’ya gerek duymaktadır. Bu tablo kısa bir sürede karalanıp hemen yenisi çizilemez. Son yaşananlarda ABD’ye güveni iyice azalan Kıta Avrupa’sının güvenini yeniden kazanacak bir gelişme olmamıştır
Rusya’nın Ukrayna’yı işgalinden sonra büyük bir “kırılma” yaşandığı; Batı dünyasının yeniden birleşerek Rusya’nın çökertilmesi için ortak savaşa başladığı iddiaları ortalığı kapladı. Yakın tarihe bakıldığında bir büyük kırılmanın yaşandığı hemen hatırlanabilir. Irak işgali sırasında Atlantik’in iki yakası arasındaki kırılmadır.
Oğul Bush kıta Avrupa’sına ağızına geleni söylemişti. “Yeni” Avrupa’nın doğduğunu, “eski” Avrupa’nın artık ömrünün dolduğunu ilan etmişti. Hatta “bizden olmayanlar bize düşmandır” bile demişti. NATO ile değil, “misyon grupları”yla harekat yapılacağı da söylenmişti. Avrupa ile birlikte NATO da itibar yitiriyordu.
Kavganın temelinde bölgenin enerji kaynaklarının paylaşımı yatıyordu. ABD bu enerji kaynaklarının denetimini elinde tutmak, dağıtımı kendi çıkarlarına göre yapmak istiyordu.
Sonuç: Uzun savaş ve işgal yılları, Afganistan’dan atar topar çekiliş, Rusya’nın enerji tedarikçisi olarak dünya sahnesine çıkışı ve süper güç gerilerken Çin’in yükselişi ve Rusya’nın kendini toparlayışı oldu. Bu sonucu başkanlığı sırasında Trump daha da pekiştirdi. NATO’nun beyin ölümü gerçekleşiyordu (Macron), herkes kendi başının çaresine bakmalıydı (Merkel).
Bir mucize gerçekleşti, Rusya Ukrayna’ya saldırdı ve son yirmi yılın birikimi havaya uçtu, Batı dünyası yeniden birleşti! En çarpıcı olan ise Almanya’nın silahlanma kararı alması oldu. Putin ölmekte olan NATO’yu diriltti; Rusya ile kısmen yakın ilişkiler kuran Avrupa ülkelerinin bazılarını tümüyle kaybetti…
Daha savaş bitmedi; böyle bir sonucu çıkartmak için çok erken. Ancak bugünden söylenebilecekler vardır.
Olmayacak olanlardan başlayalım: Batı dünyasının yeniden birleşmesi çok zor bir olasılıktır. Avrupa ve özellikle Doğu Avrupa enerji olarak Rusya’ya gerek duymaktadır. Bu tablo kısa bir sürede karalanıp hemen yenisi çizilemez. Son yaşananlarda ABD’ye güveni iyice azalan Kıta Avrupa’sının güvenini yeniden kazanacak bir gelişme olmamıştır. ABD yine kendinden uzakta ateş yakıyor ve ateşi harlamak için benzin yolluyor. Kıta Avrupa’sının özellikle üç ülkesi -Fransa, Almanya, İtalya- bu Amerikan “dostluğunu” çok iyi tanımaktadırlar. Tarihin çok eski sayfalarına geri dönmeye gerek yok, 21. yüzyılın başından beri yaşananları hatırlamak yeter.
Ayrıca Almanya’nın silahlanma kararı almasına şimdilerde herkes sevinmiş görünüyor. Ancak bu karar Avrupa’nın tarih bilincinin tüm derinliklerinden bir fırtınanın kopup gelmesine yol açar. Eğer Berlin bu kararı uygularsa Avrupa içi gerilimler kaçınılmaz bir şekilde yükselecektir.
Son olarak, yaptırımların en önemli sonucu büyük olasılıkla doların uluslararası para birimi olarak ömrünü azaltacaktır. En büyük haydut bir bahane yaratıp diğer ülkelerin servetine el koyabilmektedir. Son gelişmelerle birlikte başta Çin ve Japonya gerekli uyarıyı almışlar ve yeni hazırlıklar içine girmişlerdir. Sonuç olarak, Batı’nın yeniden birleşmesi bugünün savaş propagandalarından öteye bir anlama sahip değildir.
Olabilecek olanlara gelirsek: Bu gerilimden Çin’in güçlenerek çıkmasıdır. ABD bu durumda ne yapmış oluyor? Bütün gücünü Pasifik bölgesinde Çin’i geriletmeye verecekti. Oysa yaptıklarıyla Çin’i güçlendirecektir. Bir diğer olasılık Rusya’nın zayıflamasıdır. Ancak bugünden bunun seviyesini ölçmek zordur. Bir diğer olacak, yukarıda da sözünü ettim, tüm Avrupa’da (eski ve yeni) gerilimin yükselmesidir.
Kırılmanın derinliğini yaşayarak göreceğiz. Ancak bu gerilim “Batı dünyasının” yeniden dirilişini getirmeyecektir. Büyük olasılıkla rüzgâr doğudan daha güçlü esmeye devam edecektir.